YaÅŸam
Kuşlarla sohbetin şartı-Ahmet Murat
Menkıbelerdeki hadiseleri artık inandırıcı bulmadığımız bir dünyada, yine de menkıbeler bize bir şeyler söyleyebilir mi? Elbette. Ve aslında menkıbeler anlattıkları olay, tahkiyelerindeki caziplik, içerdikleri aksiyon ve gerilim sebebiyle değil, hisseleri sebebiyle önemlidirler. Kıssa, her zaman hissenin bahanesidir. Bu sebeple, aynı menkıbenin kahramanları değişebilir, aynı menkıbe bazen şu isme, bazen buna nispet edilebilir, bazen Bağdat’ta bazen Fez’de geçiyor sayılabilir ama bir hisse avcısı, bu yer değiştirmeleri asla bir tutarsızlık olarak görmez.
Bir menkıbe: Åžuayb Ebu Medyen hazretleri, inzivaya çekilir. Cuma namazı dışında günlerini evinde geçirir. Bu bir sene kadar sürer. Fakat evinin etrafında, kapısının önünde, sokağının başında, onun inzivadan çıkarak kendilerine sohbet etmesi ve öğüt vermesi için toplaÅŸan insanların tazyikiyle, bir gün kapıda belirir. Bu, küçük denemeyecek çapta bir heyecana yol açar. Ä°nsanlar, aylardır biriken o kıymetli sözcükleri duymak, yepyeni bir insan olarak çıkmasını bekledikleri bu veliyle aydınlanmak üzere kapıya yaklaşırlar. Ama MaÄŸribli veli, konuÅŸmak ve vaaz etmek için dışarı çıktığında, bahçe duvarındaki bülbüllerin havalanıp orayı terk ettiklerini görmüştür. KonuÅŸmaktan vaz geçer ve bunu şöyle açıklar: “Åžayet konuÅŸmaya salahiyetli olsaydım, kuÅŸlar benden kaçmazdı.”
Bir sene daha inzivada geçer. Yine insanlar, yine yoğun istek, yine kapıda beliren Ebu Medyen. Ama bu kez duvardaki kuşlar kaçışmaz. Dahası o konuşmayı sürdürdükçe başka kuşlar da kanat çırparak civarına inmeye başlar. Hatta kuşlardan bir kısmı, manevi havanın ağırlığından, Mağribli velinin ayaklarının dibine düşerek can verir.
Kuşlarla, ceylanlarla ve başta aslan olmak üzere vahşi hayvanlarla veliler arasında yaşanan benzer başka hadiseleri kitaplarda mebzul miktarda bulabilirsiniz. Bu konuya dair müstakil kitaplar da yazılmıştır. Bunlardaki hadiselerin bazılarında, hayvanlarla insanların bu sıra dışı yakınlaşmasının sebebi olarak, o insanlardaki hayvani nefsin terbiye edilmiş olması ve hayvanların bunu sezmesi gibi açıklamalara da rastlarız. Yani bir veli, hepimizde terbiye edilmeyi bekleyen hayvani niteliklerini eğitmekle, doğal çevre içinde bir tehdit olmaktan çıkmaktadır.
Mecnun’a dair minyatürlerde rastlarız: Mecnun, bir suyun başında, bir aÄŸacın altında, yöresinde ceylanı, kurduyla kuÅŸuyla mahzun oturur. Bazen de ceylan Mecnun’un kucağındadır, kuÅŸ gelip omzuna konuvermiÅŸtir. Hayvanların kendi aralarındaki husumeti bir kenara bırakıp, onu teselli etmek için seferber olduÄŸunu sanırsınız.
AÅŸk ÅŸampiyonu Mecnun’un bu hayvanlarla bu türden yakınlaÅŸmasını da anlayabiliyoruz: AÅŸk, onu ruhanileÅŸtirmiÅŸ, ondaki hayvani çapakları temizlemiÅŸtir. Hayvani nefsin baÅŸlıca nitelikleri olan hırs, kin, yenme arzusu, kendini denetlememe vb. Mecnun’da gerilemiÅŸ, görünmez olmuÅŸtur. Bunun neticesinde, sadece insanlar için deÄŸil, hayvanlar için de bir tehdit olmaktan çıkmıştır.
Dünyanın “büyü”sünün bozulduÄŸu modern zamanlarda yaÅŸadığımız için menkıbelerin kolayına kabul edilmediÄŸini biliyoruz. Dünyanın “büyü”sü dünyanın sadece geliÅŸmiÅŸ Batısında mı bozuldu? Elbette hayır. Müslüman olan ya da olmayan DoÄŸu da “büyü”den büyük ölçüde arındırıldı. Ama bu “kısmen” arındırılmış olmasından kaynaklanan arada kalmışlık, yerini bulamamışlık, “büyü”den büsbütün arındırılmış olmaktan daha fazla avantaj saÄŸlamıyor yazık ki. Hatta “büyü”den bütünüyle arındırılmış bir dünyada, bu “büyü”ye yönelik bir iÅŸtiyakın uyanması ihtimali de güçlenecektir. Bilgelerin formülüyle bu, “Gecenin karanlığı arttıkça, yıldızların da parlaklığı artar” diye ifade edilen ÅŸeydir.
Menkıbelerdeki hadiseleri artık inandırıcı bulmadığımız bir dünyada, yine de menkıbeler bize bir ÅŸeyler söyleyebilir mi? Elbette. Ve aslında menkıbeler anlattıkları olay, tahkiyelerindeki caziplik, içerdikleri aksiyon ve gerilim sebebiyle deÄŸil, hisseleri sebebiyle önemlidirler. Kıssa, her zaman hissenin bahanesidir. Bu sebeple, aynı menkıbenin kahramanları deÄŸiÅŸebilir, aynı menkıbe bazen ÅŸu isme, bazen buna nispet edilebilir, bazen BaÄŸdat’ta bazen Fez’de geçiyor sayılabilir ama bir hisse avcısı, bu yer deÄŸiÅŸtirmeleri asla bir tutarsızlık olarak görmez.
Bizim yukarıdaki menkıbemizde anlatılan olay öylece olmuş olsun ya da olmasın, yine de bu menkıbe bize işimize yarayan, önümüzü aydınlatan bir şey söyleme gücüne sahiptir. Bu menkıbe bize, bizim manevi yetkinliğimizin çevremizle etkileşime girdiğini, girebileceğini söylüyor. Hatta etkileşimden de ötesi, belirleme gücüne sahip olduğunu ima ediyor. Daha kestirmeden söyleyelim: Dışın içe dikkat kesildiğinden haber veriyor. Saflığın, meleksiliğin simgeleri olan kuşların, karşılarında kendileriyle benzer bir dalga boyunda konuşan bir saflık, bir meleksilik bulduklarında ürkmediklerini, aksine ünsiyet kurduklarını söylüyor.
Bizim bilgelerimizin fizikle fizikötesi arasındaki uylaşımı ve irtibatı göstermeye elveriÅŸli olarak verdikleri hükümlerden bir diÄŸeri de, “İç deÄŸiÅŸince, dış da deÄŸiÅŸir” yargısıdır. Bu sebeple, deÄŸiÅŸtirmeye deÄŸiÅŸmekten baÅŸlamak gerekir. Etrafımızı deÄŸiÅŸtirmeye çalışmak, ÅŸehirlerimizi güzelleÅŸtirmeye çalışmak, evlerimizi, ailelerimizi ve giderek çocuklarımızı deÄŸiÅŸtirmeye çalışmak, kendimizi deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸlamaktan geçiyor. İçlerimiz deÄŸiÅŸince dışlarımız da deÄŸiÅŸecek.
İç dünyamız arındıkça ve güzelleştikçe, arınık ve güzel olanları kendimize doğru çekebileceğiz. Kuşlar sohbete gelecekler, ceylanlar başlarını dizimize koyacaklar.
Henüz yorum yapılmamış.