Sosyal Medya

Kürsü

Güçlü liderler mıknatıs gibidir, etraflarının temiz kalması zordur-Selahaddin E. ÇAKIRGİL

Tayyip Bey de, son günlerde yapılan tartışmalara, ‘Benim adıma sadece sözcüm konuşur. Başka kim konuşursa fitne üretir’ diyerek, kendilerini Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü imiş gibi gösteren entrika odaklarına elinin tersini göstermiş oldu. İktidar makamları ve muktedir liderler mıknatıs gibidirler. Ama bunun bir de olumsuz tarafı vardır. Çünkü çer-çöpe varıncaya kadar bütün metal parçacıkları mıknatısın etrafını kuşatır ve onu dışarıdan görünmez ve tanınmaz hale getirirler. Bu çer-çöp yığınını temizlemek de onlara düşer. Ümit olunur ki, son günlerde tartışmalarda seviyeyi giderek düşürenler bu açıklamayla derslerini alırlar.



İç siyasette, son iki gün içinde önemli iki gelişme yaşandı.
 
Bu gelişmelere değinmeden önce bir anekdota yer verelim.
 
Ä°ran’da Ä°slam Ä°nkılabı Hareketi’nin yükseldiÄŸi ve dünya, Åžah’ın ve Åžahlık düzeninin tarihin dehlizlerine atılmasının neredeyse kesinleÅŸtiÄŸi sırada, Saddam Hüseyin'in Irak- Necef’te sürgünde yaÅŸayan Ä°mam Khomeynî’yi Eylül-1978 sonunda Irak’tan çıkarıp Kuveyt Havaalanı’na bırakmıştı. O da, gidecek bir yer bulamayınca, Paris’e giden bir uçaÄŸa bindirilmiÅŸ ve Ä°ran’a döndüğü Åžubat 1979 başına kadar, 4- 4.5 aylık süre; Paris’in banliyösünde bir eve yerleÅŸmiÅŸti.
 
Dünya medyasının ilgi odağı olan Ä°mam Khomeynî’ye ulaÅŸmak artık daha bir kolaylaÅŸmıştı. Dünyanın en büyük ajansları ve medya organları Ä°mam’a en yakın bilinen -sanılan kiÅŸilerin aÄŸzından aldıkları sözleri yayınlıyorlar ve o hengamede hele de Ä°ran toplumu ÅŸaÅŸkınlığa düşebiliyordu.
 
Bu durumda Ä°mam Khomeynî, ikamet ettiÄŸi evin dış duvarına taa uzaklardan görülecek büyüklükte harflerle, farsça, arapça, fransızca ve ingilizce olarak, ‘Ä°mam’ın sözcüsü yoktur..’ diye yazdırmış ve bu kesin açıklama üzerine o iddialı haberler kesilivermiÅŸ ve sular durulmuÅŸtu.
 
***
 
Tayyip Bey de, son günlerde yapılan tartışmalara, ‘Benim adıma sadece sözcüm konuÅŸur. BaÅŸka kim konuÅŸursa fitne üretir’ diyerek, kendilerini Tayyip ErdoÄŸan’ın sözcüsü imiÅŸ gibi gösteren entrika odaklarına elinin tersini göstermiÅŸ oldu. 
 
İktidar makamları ve muktedir liderler mıknatıs gibidirler. Ama bunun bir de olumsuz tarafı vardır. Çünkü çer-çöpe varıncaya kadar bütün metal parçacıkları mıknatısın etrafını kuşatır ve onu dışarıdan görünmez ve tanınmaz hale getirirler. Bu çer-çöp yığınını temizlemek de onlara düşer.
 
Ümit olunur ki, son günlerde tartışmalarda seviyeyi giderek düşürenler bu açıklamayla derslerini alırlar.
 
***
 
CHP içindeki çatışmalar hele de referandumdan sonra daha bir ayyuka çıktı ve Gen. BaÅŸk. K.K ise, otoritesini saÄŸlamak için, aykırı ses çıkaranları kapı dışarı atmakla tehdit edip, referandum günlerinde dilinden düşürmediÄŸi ‘tek adam’lık suçlamasının en çarpıcı örneÄŸini kendisinde gösteriyor.
 
Eski Gen. BaÅŸk. D. Baykal, 2019’da yapılacak cumhurbaÅŸkanlığına aday gösterilecek kiÅŸinin ÅŸimdiden açıklanması gerektiÄŸini ve Genel BaÅŸkan K.K aday olmayacaksa, aday olacak bir Genel BaÅŸkan’ın iÅŸbaşına getirilmesi gerektiÄŸini söylüyor.  K.K ise anayasada yapılan ve referandumdan çıkan EVET’le kesinleÅŸen deÄŸiÅŸikliÄŸe raÄŸmen ‘partili bir adayın cumhurbaÅŸkanı adayı olmaması’ gerektiÄŸi görüşünde ısrar ediyor. Ancak, CHP liderliÄŸine oynayan isimlerden Muharrem Ä°nce, ‘Bu tavır, o seçime girse bile onun kazanamayacağı endiÅŸesinden kaynaklanıyor’ görüşünde... 
 
***
 
Daha da önemlisi, Deniz Baykal’ın, bir de Abdullah Gül’e çengel atmaya kalkışması oldu.
 
Hatırlanacağı üzere, Deniz Baykal 10 yıl önce, 2007’deki CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde Türkiye’yi aylarca meÅŸgul eden entrikaların, hele de ‘367’ entrikasının baÅŸ oyuncularındandı. ‘Tayyip ErdoÄŸan’ın da, Abdullah Gül‘ün de cumhurbaÅŸkanlığı kabul edilemez, A. Latif Åžener gibi, adam gibi bir adamı aday göstersinler, biz de seçelim’ demiÅŸ ve bu söz, yazık ki, A. Åžener’i umutlandırmıştı. 
 
Baykal, ÅŸimdi de referandumda ‘hayır’ diyen yüzde 48,6’lık cephenin, 2019’da yapılacak cumhurbaÅŸkanlığı için, Abdullah Bey’in ortak aday olabileceÄŸini söyleyiverdi.
 
***
 
Abdullah Gül ise referandum oylaması döneminden beri süregelen sessizliÄŸini devam ettiriyordu. Ama nihayet dün açıklamasını yaptı ve 10 yıl önce yaÅŸanan ‘367 entrikaları’nı unutmadığını ve Baykal’ın önerisini ‘ciddiye bile almadığını’ belirtti.
 
Böylece, Baykal’ın klasik kurnazlık siyaseti ve Åžener örneÄŸi tekrarlanmamış oldu. Abdullah Bey’e yakışan da buydu.
 
Ancak Gül’ün günlerce susması bazılarının hattâ hakaretlerine, edep dışı saldırılarına da yol açmış, kendi deyimiyle... Buna haklı olarak sitem ediyor Abdullah Bey… Ama kendisinin günlerce susmasının da bu saldırgan tepkilerde bir etkisi yok mu?İç siyasette, son iki gün içinde önemli iki geliÅŸme yaÅŸandı.
 
Bu gelişmelere değinmeden önce bir anekdota yer verelim.
 
Ä°ran’da Ä°slam Ä°nkılabı Hareketi’nin yükseldiÄŸi ve dünya, Åžah’ın ve Åžahlık düzeninin tarihin dehlizlerine atılmasının neredeyse kesinleÅŸtiÄŸi sırada, Saddam Hüseyin'in Irak- Necef’te sürgünde yaÅŸayan Ä°mam Khomeynî’yi Eylül-1978 sonunda Irak’tan çıkarıp Kuveyt Havaalanı’na bırakmıştı. O da, gidecek bir yer bulamayınca, Paris’e giden bir uçaÄŸa bindirilmiÅŸ ve Ä°ran’a döndüğü Åžubat 1979 başına kadar, 4- 4.5 aylık süre; Paris’in banliyösünde bir eve yerleÅŸmiÅŸti.
 
Dünya medyasının ilgi odağı olan Ä°mam Khomeynî’ye ulaÅŸmak artık daha bir kolaylaÅŸmıştı. Dünyanın en büyük ajansları ve medya organları Ä°mam’a en yakın bilinen -sanılan kiÅŸilerin aÄŸzından aldıkları sözleri yayınlıyorlar ve o hengamede hele de Ä°ran toplumu ÅŸaÅŸkınlığa düşebiliyordu.
 
Bu durumda Ä°mam Khomeynî, ikamet ettiÄŸi evin dış duvarına taa uzaklardan görülecek büyüklükte harflerle, farsça, arapça, fransızca ve ingilizce olarak, ‘Ä°mam’ın sözcüsü yoktur..’ diye yazdırmış ve bu kesin açıklama üzerine o iddialı haberler kesilivermiÅŸ ve sular durulmuÅŸtu.
 
***
 
Tayyip Bey de, son günlerde yapılan tartışmalara, ‘Benim adıma sadece sözcüm konuÅŸur. BaÅŸka kim konuÅŸursa fitne üretir’ diyerek, kendilerini Tayyip ErdoÄŸan’ın sözcüsü imiÅŸ gibi gösteren entrika odaklarına elinin tersini göstermiÅŸ oldu. 
 
İktidar makamları ve muktedir liderler mıknatıs gibidirler. Ama bunun bir de olumsuz tarafı vardır. Çünkü çer-çöpe varıncaya kadar bütün metal parçacıkları mıknatısın etrafını kuşatır ve onu dışarıdan görünmez ve tanınmaz hale getirirler. Bu çer-çöp yığınını temizlemek de onlara düşer.
 
Ümit olunur ki, son günlerde tartışmalarda seviyeyi giderek düşürenler bu açıklamayla derslerini alırlar.
 
***
 
CHP içindeki çatışmalar hele de referandumdan sonra daha bir ayyuka çıktı ve Gen. BaÅŸk. K.K ise, otoritesini saÄŸlamak için, aykırı ses çıkaranları kapı dışarı atmakla tehdit edip, referandum günlerinde dilinden düşürmediÄŸi ‘tek adam’lık suçlamasının en çarpıcı örneÄŸini kendisinde gösteriyor.
 
Eski Gen. BaÅŸk. D. Baykal, 2019’da yapılacak cumhurbaÅŸkanlığına aday gösterilecek kiÅŸinin ÅŸimdiden açıklanması gerektiÄŸini ve Genel BaÅŸkan K.K aday olmayacaksa, aday olacak bir Genel BaÅŸkan’ın iÅŸbaşına getirilmesi gerektiÄŸini söylüyor.  K.K ise anayasada yapılan ve referandumdan çıkan EVET’le kesinleÅŸen deÄŸiÅŸikliÄŸe raÄŸmen ‘partili bir adayın cumhurbaÅŸkanı adayı olmaması’ gerektiÄŸi görüşünde ısrar ediyor. Ancak, CHP liderliÄŸine oynayan isimlerden Muharrem Ä°nce, ‘Bu tavır, o seçime girse bile onun kazanamayacağı endiÅŸesinden kaynaklanıyor’ görüşünde... 
 
***
 
Daha da önemlisi, Deniz Baykal’ın, bir de Abdullah Gül’e çengel atmaya kalkışması oldu.
 
Hatırlanacağı üzere, Deniz Baykal 10 yıl önce, 2007’deki CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde Türkiye’yi aylarca meÅŸgul eden entrikaların, hele de ‘367’ entrikasının baÅŸ oyuncularındandı. ‘Tayyip ErdoÄŸan’ın da, Abdullah Gül‘ün de cumhurbaÅŸkanlığı kabul edilemez, A. Latif Åžener gibi, adam gibi bir adamı aday göstersinler, biz de seçelim’ demiÅŸ ve bu söz, yazık ki, A. Åžener’i umutlandırmıştı. 
 
Baykal, ÅŸimdi de referandumda ‘hayır’ diyen yüzde 48,6’lık cephenin, 2019’da yapılacak cumhurbaÅŸkanlığı için, Abdullah Bey’in ortak aday olabileceÄŸini söyleyiverdi.
 
***
 
Abdullah Gül ise referandum oylaması döneminden beri süregelen sessizliÄŸini devam ettiriyordu. Ama nihayet dün açıklamasını yaptı ve 10 yıl önce yaÅŸanan ‘367 entrikaları’nı unutmadığını ve Baykal’ın önerisini ‘ciddiye bile almadığını’ belirtti.
 
Böylece, Baykal’ın klasik kurnazlık siyaseti ve Åžener örneÄŸi tekrarlanmamış oldu. Abdullah Bey’e yakışan da buydu.
 
Ancak Gül’ün günlerce susması bazılarının hattâ hakaretlerine, edep dışı saldırılarına da yol açmış, kendi deyimiyle... Buna haklı olarak sitem ediyor Abdullah Bey… Ama kendisinin günlerce susmasının da bu saldırgan tepkilerde bir etkisi yok mu?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.