Thomas Hobbes Leviathan’da toplumsal çatışmayı insanoÄŸlunun “doÄŸa (nature) durumu” olarak açıklar. DoÄŸa durumunda herkes her ÅŸey üzerinde hak sahibidir. Böyle bir durum “kimin gücü kime yeterse” yahut “kim kimin hakkından gelirse” sosyolojisini üretir. Ä°ki insanın aynı anda aynı ÅŸeyi istemeleri halinde çatışma ve savaÅŸ mukadderdir. Kısacası, doÄŸa hâlinde beÅŸerî hayat acımasız ve vahÅŸidir. Gerek “Ä°nsan insanın kurdudur” sözünde ifadesini bulan çatışma hâlinden kurtulmak, gerek korkulardan uzaklaÅŸmak, gerekse güvenli bir hayata kavuÅŸmak amacıyla herkes için baÄŸlayıcı bir sosyal sözleÅŸmeye ihtiyaç vardır ki bu sözleÅŸmeyle ortaya çıkan ÅŸey devlet denilen tüzel varlıktır.
Hobbes’un devlet vurgusu önemlidir; fakat “nasıl bir devlet” sorusu çok daha önemlidir. Çünkü devlet mutlak güç ve otoriteyle temsil edildiÄŸinde, insanlar devletlû olarak da birbirlerini kemirir ve böyle bir durumda devlet aygıtı “Leviathan”a dönüşebilir. Gerek “insan devlet için deÄŸil, devlet insan içindir” ilkesini tatbik mevkiine koymak, gerekse insanı insana kurt deÄŸil, refik (arkadaÅŸ, yoldaÅŸ) kılmak ve farklı olanın ötelenip örselenmediÄŸi huzurlu bir yaÅŸam ortamı saÄŸlamak için devlet adaletten de ödün vermeksizin özgürlükleri çoÄŸaltmalı yahut özgürlük ilkesi devlet modelinde esas olmalıdır. J. Stuart Mill özgürlük manifestosu niteliÄŸindeki On Liberty (Özgürlük Ãœzerine) adlı eserinde, “Åžayet tüm insanlığın, farklı düşünen tek bir kiÅŸiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip de o tek kiÅŸi iktidarı ele geçirdiÄŸinde tüm insanlığı susturmasına karşı çıkma hakkına sahip olamazsınız” der. Ona göre birey toplumun temel yapı taşıdır. Toplumsal geliÅŸme ancak bireysel geliÅŸmeyle mümkündür. Bireysel geliÅŸmenin yolu her ÅŸeyden önce fikir ve ifade özgürlüğünden geçer.
Unutmamak gerekir ki Allah Teâlâ Ä°blis’e dahi kendini ifade etme hürriyeti vermiÅŸtir. Kur’an’daki Ä°blis kıssasını ister hakiki, ister mecazi, ister temsilî kabul edin, sonuçta Ä°blis figürü kâfir/nankör olma ve aynı zamanda meram anlatma özgürlüğüne iÅŸaret eder. Bu baÄŸlamda Voltaire’ın, “Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum, ama bunları söyleme hakkınızı ölümüne savunurum” sözünü hatırlatmak faydalı olabilir. Özgürlük fayda beklentisiyle deÄŸil, ahlâkî bir gereklilik olarak savunulması gereken bir deÄŸerdir. Özgürlük güç ve otorite sahiplerince bahÅŸedilen bir lütuf ve ihsan deÄŸil, en temel insan hakkı olarak görülmelidir. Bu baÄŸlamda, az geliÅŸmiÅŸ toplumlarda yahut bizim gibi orta gelir tuzağına yakalanmış toplumlarda özgürlüklerin bihakkın hazmedilememesi kuvvetle muhtemeldir; dolayısıyla “özgürlüğün azı karar, çoÄŸu zarardır” gibi bir argüman geliÅŸtirilebilir. Fakat böyle bir argüman ancak az geliÅŸmiÅŸliÄŸe razı olmak veya bunu kader saymak ÅŸartıyla geçerli olabilir.
***
Bu mesele bir kenara, insanı diÄŸer varlıklardan ayıran temel unsur, akıl ve düşünme kabiliyetidir. Toplumun hem kurucu gücü hem de toplumsal geliÅŸme dinamiÄŸi insan zihni ve zihnin ürettiÄŸi düşüncedir. “Özgürlük adını hak eden tek özgürlük biçimi, diÄŸer insanları kendi doÄŸrularından yoksun bırakmadan kendi doÄŸrumuzu bildiÄŸimiz yoldan gerçekleÅŸtirmektir” diyen Mill’e göre herhangi bir düşünce çoÄŸunluk tarafından bugün yanlış olarak kabul edilebilir; fakat yarın bir gün baÅŸka bir toplumsal vasatta son derece yararlı görülebilir. Nitekim tarih kayıtları geçmiÅŸ yüzyılların birinde mahkûm edilen bir düşüncenin sonraki yüzyıllarda genel kabul gördüğüne dair sayısız örnek içerir. Keza zamanın behrinde düpedüz tekfir edilen pek çok âlim ve mütefekkirin uhrevi âleme göçtükten birkaç asır sonra Ä°slam medeniyetinin parlak simaları arasında sayıldığına dair de sayısız örnek verilebilir. Uzun lafın kısası, toplumsal dirlik düzenlik için daha çok özgürlük gerekir. Hem devlet çarkımız iyi iÅŸlesin hem de memlekette bahar havası essin istiyorsak, özgürlük alanlarını geniÅŸletmek elzemdir.
Henüz yorum yapılmamış.