YaÅŸam
Yorgun-Mustafa Kutlu
Nüfus artıyor, istekler çoğalıyor, yarışta geri kalırsan seni yok ederler. Bu fikir, bu endişe; inkârı mümkün olmayan bir ilmî gerçek gibi, tek hakikat gibi zihinleri işgal etmiştir. Oysa biz inanıyoruz ki rızkı veren Allah'tır. Buna evet diyenler de rızkı “sermaye”nin çevresinde, emrinde arıyor. Ne yazık!
Hayatın bozbulanık seli hepimizi (dünyayı) önüne katmış sürüklüyor.
Bu seli besleyen nedir, yöneten kimdir?
Küresel sermaye ve onun emrindeki teknoloji.
Bu gidiÅŸe “dur” diyecek kimse yok mu?
Herkes “sermaye” peÅŸinde, her ülkenin “teknoloji”ye ihtiyacı var. Bunlar ancak küresel gücün verdiÄŸi kadar alınabilir.
Almasak ne olur?
Seni mahvederler, esir ederler, aç bırakırlar.
Yok yahu! Musa Musa da o kadar uzun boylu deÄŸil.
Uzun, uzun. Nüfus artıyor, istekler çoğalıyor, yarışta geri kalırsan seni yok ederler. Bu fikir, bu endişe; inkârı mümkün olmayan bir ilmî gerçek gibi, tek hakikat gibi zihinleri işgal etmiştir.
Oysa biz inanıyoruz ki rızkı veren Allah'tır. Buna evet diyenler de rızkı “sermaye”nin çevresinde, emrinde arıyor. Ne yazık!
Adam sürekli ekranda beliren rakamları takip ediyor.
Dolar bir yükseliyor, bir iniyor.
Altın onu kovalıyor. Öteki sürekli para veriyor, para alıyor.
Ayaküstü bir şeyler atıştırırken bile ne kazandım ne kaybettim diye hesap yapıyor.
Beriki önüne uzatılan evrakları imzalıyor. Arkadaşı mühür basıyor.
Bilgisayar çalışıyor. Sanki bir makinalı tüfek.
Telefonlar, telefonlar.
Elimizden düşmeyen telefonlar.
Hem eÄŸlence, hem haberleÅŸme, hem internet, daha neler neler.
Adam koca dünyayı avuç içi kadar âlete sığdırmış. Aklımız almıyor.
Almasın diye yapılmış bu.
Fabrikada sürekli işleyen âletler, bantlar da yürüten üretim.
İşçi o âletlerden biri olmuş, kendini unutmuş.
Uyan, yataktan kalk.
Kahvaltı yap veya yapma.
Metroya-otobüse-dolmuşa bin. Yahut kendi aracını kullan.
Trafiğe takıl, trafikte kal, bol gaz solu.
Stres olsun, sıkıntı olsun, şu bu olsun.
Psikoloğa git, fitnes-plates yap, tatile çık.
Çıkacağım ama param yok.
Dert etme taksit yaparız.
Taksitle yaşar taksitle ölürsün.
Bütün bunların uzağında olanlar da var.
Sen öyle san. Her kişinin derdi kendine.
Ä°haleye girilecek, adam ayarlanacak.
Siyasiler ile dirsek temasına geçilecek.
Yatırım için ortak bulunacak. Kampanya, reklâm, afiş. Rakipler ekarte edilecek.
Bunun için ne lazımsa yapılacak.
Kumpas, kaset, medya, tehdit kullanılacak.
Her neyse ne denilmiÅŸ:
“Hazır ol cenge ister isen sulh u salah.” Tamam ama benim istememle ne sulh oluyor, ne de cenk.
O zaman sen de bunları gerçekleÅŸtirecek güce kavuÅŸ. “Çalış ki yerin bu yer deÄŸildir Dünyaya gelmek hüner
deÄŸildir.”
Formülü ver, ışığı yak, yolu göster. Çalışırız hocam. Yol budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Nedir? Åžudur:
İlerleme, gelişme, büyüme, zenginleşme.
“Durmayalım düşeriz” diyorsun yani.
Ha ÅŸunu bileydin...
Ama herkes bunun peşinde, yol aynı yol. Yarış aynı yarış.
Ne zamana kadar sürecek bu yarış?
Bizim için “Muasır medeniyet” seviyesine ulaşıncaya, onu geçinceye kadar.
Sürekli büyüyeceğiz. Her şey büyüme rakamlarına bağlı.
Ama büyümek için beslenmek lazım.
Doğru, ye dünyayı, gör Konya'yı.
Dünyayı yiye yiye büyümek tuhaf değil mi? Böyle giderse dünya küçülür, artık yiyecek bir yanı kalmaz!
Sen de çevreci mi oldun?
Yok yahu, ben aslında bu hayatta beş vakit namazı cemaatla nasıl kılarım, cenaze namazına nasıl giderim, komşuluk hukukuna nasıl uyarım, açı doyurup-çıplağı nasıl giydiririm, gibi şeyleri düşünüyordum.
Düşündüklerini yap, mani olan mı var? Hocam bildiğin gibi değil, eve varınca cesedim düşüyor yani, oturduğum yerden kalkamıyorum, yorgunum.
Çok yorgunum.
Henüz yorum yapılmamış.