Sosyal Medya

Kürsü

Sözün En Güzelini, En Güzel Tarzda Söylemek-Abdullah Yıldız

Birbirleriyle nizalaşıp duran Müslümanlar, çoğu zaman, kendi içlerine kapanıp birbirlerini törpülediklerinin, kendilerini değersizleştirdiklerinin, İslâm’ın yüksek ilke ve amaçlarını ıskaladıklarının ve dahası İslâm’ın mesajına aç ve muhtaç insanları hayâl kırıklığına uğrattıklarının farkında bile olmuyorlar. Dar ve kısır tartışmalar, küçücük sorunları şişirip büyütmeler, Müslümanları, asli meselelerini dengeli ve bütüncül bir yaklaşımla çözmekten ve İslâm’ın büyük hedeflerini geçekleştirmeye odaklanmaktan alıkoyuyor.



Bazı Müslüman/Ä°slâmcı kardeÅŸlerimize son zamanlarda bir hâl oldu… Handiyse iÅŸi-gücü bıraktılar, kendilerine rakip olarak gördükleri diÄŸer Müslüman/Ä°slâmcı kardeÅŸlerini aÄŸza alınmayacak kelimelerle suçlamayı marifet bilir hâle geldiler; ithamlar, iftiralar, hakaretler adeta havada uçuÅŸur oldu…
 
Hani birbirimize “sözün en güzelini” söyleyecektik; Ä°srâ suresinin 53. âyetinde buyurulduÄŸu üzere:
 
“Kullarıma söyle, (birbirlerine) sözün en güzel olanını-en güzel tarzda söylesinler. Çünkü ÅŸeytan (sözden veya üsluptan hareketle) aralarını açıp-bozar…” 
 
Hani Fetih/29. âyet gereÄŸi, “küffara karşı ÅŸiddetli” ama “kendi aramızda merhametli” olacaktık.
 
Yazık ki, kardeÅŸlerine karşı merhamet duygusunu kaybeden kimi Müslümanlar hiçbir kural tanımaz hâle gelebiliyor; birbirleriyle çekiÅŸmelerinde, tartışmalarında ve nizalaÅŸmalarında adaleti, insafı ve ölçüyü bir kenara bırakabiliyorlar… 
 
“Kendilerine ilim geldikten sonra, sırf aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düşen” (Âl-i Ä°mran 19); “Dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan, her hizbin de kendinde olanla övündüğü müşriklerden olmayın!” (Rum 31-32) uyarılarını unutabiliyorlar…
 
Bazılarının dinî veya siyasiihtirasları, kendilerini “hak” ve “hakikat”in veya “hakiki Ä°slâm”ın yegâne temsilcisi olarak görmelerine, keza hiç perva etmeden rakiplerini “kâfir”, “müşrik”, “sapık” veya “hain”, “ajan” diye suçlamalarına yol açabiliyor. Oysa Rabbimiz buyuruyor:
 
“Allah’a ve Resulüne itaat edin ve çekiÅŸip birbirinize düşmeyin; çözülüp yılgınlaşırsınız (aptallaşırsınız) ve rüzgârınız gider. Sabredin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)
 
Bu âyetteki “feÅŸel (yılgınlaÅŸma)” kelimesinin anlamları, tefsir ve lügat kitaplarında; ‘zaafa düşmek, korkuya kapılmak ve aptallaÅŸmak/salaklaÅŸmak’ ÅŸeklinde açıklanıyor ki, bu çok manidardır. 
 
Birbirleriyle sürekli niza eden, itiÅŸip-kakışan, tartışıp duran Müslümanların feÅŸele düşmeleri yani zayıf, tembel, yılgın, çekingen ve korkak insanlar haline gelmeleri ve dolayısıyla da zekâvetlerini, basiretlerini ve ferasetlerini kaybederek salaklaÅŸmaları ve aptallaÅŸmaları kaçınılmaz hale gelir. 
 
“Kitap hakkında aykırı görüşlere sapanlar derin bir ÅŸikâk(ayrılık/çılık) içine düşerler” (Bakara 176) âyetinde de ifadebuyurulduÄŸu üzere; çıkarcılık, taassup, inatçılık, itibar ve şöhret arayışı gibi sebeplerle Kitab’ı kendi indi görüşlerine uyduranlar derin bir “ayrılık/çılık” içine düşerler. Ä°ÅŸte bu ayrılık ve aykırılıklar bugündahaderin ihtilâf ve sürtüşmelere dönüşmekte ve Müslümanlara her alanda güç kaybettirmektedir. Böylece Müslümanların rüzgârları gitmekte yani heyecanları ve enerjileri kesilmekte, havaları sönmekte, güç ve ağırlıkları kaybolmakta ve devletleri yıkılmaktadır. 
 
Atasoy MüftüoÄŸlu aÄŸabeyin geçenlerde ifade ettiÄŸi gibi, “Ä°slami bünye içerisinde yaÅŸanan anlaşılması güç, açıklanması mümkün olmayan parçalanmalar, karşıtlıklar, rekabetler sebebiyle Müslümanlar kendi kendilerini deÄŸersizleÅŸtiriyor, güçsüzleÅŸtiriyor. Birbirlerinin haysiyetlerine saygı duymayan Müslümanların, emperyalistlerden kendilerine saygı beklemeleri kadar büyük bir çeliÅŸki düşünülemez…” (Yeni Åžafak, 24 Nisan 2017)
 
Birbirleriyle nizalaşıp duran Müslümanlar, çoÄŸu zaman, kendi içlerine kapanıp birbirlerini törpülediklerinin, kendilerini deÄŸersizleÅŸtirdiklerinin, Ä°slâm’ın yüksek ilke ve amaçlarını ıskaladıklarının ve dahası Ä°slâm’ın mesajına aç ve muhtaç insanları hayâl kırıklığına uÄŸrattıklarının farkında bile olmuyorlar. Dar ve kısır tartışmalar, küçücük sorunları ÅŸiÅŸirip büyütmeler, Müslümanları, asli meselelerini dengeli ve bütüncül bir yaklaşımla çözmekten ve Ä°slâm’ın büyük hedeflerini geçekleÅŸtirmeye odaklanmaktan alıkoyuyor.
 
Ä°mdi, böyle bir ortamda Müslümanlar, kardeÅŸlerinin hata ve kusurlarına tahammül ve sabır gösterebilmeli, Allah Teâlâ’nın (c.c.) kesinlikle sabreden müminlerle beraber olacağını bilmeli ve durmadan, dinlenmeden Ä°slâm’ın diri ve diriltici mesajını insanımıza ve tüm insanlığa taşımalıdırlar. 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.