Güncel
Afganistan için hâlâ umut var mı?-Abdullah Muradoğlu
Follow @dusuncemektebi2
BM Afganistan'ın eski mücahit liderlerinden Gülbeddin Hikmetyâr'a yönelik yaptırımları kaldırdı ve 'terörist' listesinden çıkardı. Karar Hikmetyâr ile Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani arasında gerçekleşen uzlaşma sonucunda alınmış. Uzun bir aradan sonra ortaya çıkan Hikmetyâr hükümete karşı savaşan güçlere “silah bırakın” çağrısı yapmış. Geçmişte mücahitler arasında yaşanan rekabetin yıkıcı sonuçlar getirdiğini vurgulayan Hikmetyâr halen devam eden iç savaşın sonu belli olmayan, anlamsız ve kutsal sayılamayacak bir mücadele olduğunu da kaydetmiş. Çok geç de olsa bu 'öz eleştiri' yine de umut verici bir gelişme.
Benim kuÅŸağım için Afganistan çok özel bir yer tutuyor. Afganistan'ın 1979'da Sovyet Rus ordusunun iÅŸgalinin ardından ülkemizde gerçekleÅŸen coÅŸkulu protesto gösterilerine katılanlar arasındaydım ben de. Ä°lk gençlik yıllarıma denk gelen bu gösterilerde atılan “Afganistan, Pakistan, sıra sende Müslüman” sloganı hâlâ hafızamda. Bu slogan “sıcak denizler”e inmek isteyen Rusların Afganistan'dan sonra Pakistan'ı iÅŸgal edeceklerini, ardından da sıranın muhakkak Türkiye'ye geleceÄŸine dair bir çaÄŸrışımı ihtiva ediyordu. Afganistan'ın iÅŸgalinin kanlı bir iç savaÅŸa doÄŸru evrilen ülkemizdeki ideolojik çatışmayı kızıştırdığını söylemeliyim.
1980'lerin ortalarında Afganistan'daki direniÅŸe ülkemizde yoÄŸun bir ilgi söz konusuydu. Bu ilginin odağındaysa Gülbeddin Hikmetyâr'ın liderliÄŸini yaptığı “Hizb-i Ä°slamî” vardı. Biz Ruslara karşı savaÅŸan “Mücahitler”in etnik, mezhebî veya siyasi farklılıklar sebebiyle yıkıcı rekabet içinde olduklarını aklımıza bile getirmiyorduk. Bizim için sadece “Mücahitler” ve “Ä°ÅŸgalci Ruslar” vardı. Ãœlkemizde mücahitlere yapılan maddî yardımlardan da aslan payını Hizb-i Ä°slamî alıyordu. Yardım kampanyalarında kadınlarımızın parmaklarındaki yüzüklere varıncaya kadar göz yaÅŸartıcı fedakârlıklarda bulunmalarına birlikte ÅŸahit olmamış mıydık?
1989'da Soyvet Rus askerleri Afganistan'dan çekildiÄŸinde bizim için bu savaÅŸ kazanılmış gibi görünüyordu. Ne ki büyük bedeller ödeyerek Rusları ülkelerinden kovan Mücahitler kendi aralarında uzlaÅŸmayı baÅŸaramadılar ve ülke iç savaşın içerisine çekildi. Mücahitler arasındaki rekabetin mahiyetini çok geç anladık. Bu büyük bir hayal kırıklığıydı. Zira 'Mücahit' grupların 'PeÅŸtun', 'Tacik', 'Özbek', 'Selefî' ve 'Sufî' olarak biribirilerine karşı hakimiyet mücadelesi verecekleri aklımızın ucundan bile geçmiyordu. Ãœlkede merkezî bir hükümet kurulamadı, her grup kendi amaçlarını diÄŸerlerine zorla dayatmaya kalktı; aÅŸiret yapılarıysa daha üst deÄŸerler potasında eritilemedi. Bizi en fazla hayal kırıklığına uÄŸratan Hikmetyâr oldu. Oysa Hikmetyâr ve “Cemiyet-i Ä°slamî” lideri Burhaneddin Rabbanî'den çok ümitliydik. Ä°ki lider uzlaÅŸsaydı belki Afganistan bugün çok farklı bir yerde olabilir, belki bu kadar ağır bir yıkım yaÅŸanmazdı.
Mücahit grupların biribirileriyle yıkıcı savaÅŸları, Pakistan'ın desteklediÄŸi “Taliban”ı iktidara taşıdı. Öfkeli Taliban kısa sürede mücahit grupları Afganistan'dan süpürüp attı. “El Kaide”yi himaye ettiÄŸi gerekçesiyle Taliban rejimi ABD'nin askeri müdahalesiyle yıkıldıysa da ülkede iç savaÅŸ son bulmadı. 1970'lerden bu yana savaÅŸ halinde yaÅŸayan Afganistan halkının artık dayanacak gücü kalmadı. Geçenlerde ABD uçakları Afganistan'a nükleer olmayan en büyük bombayı attı. “Bütün bombaların anası” olarak anılan bomba Irak'ta bile kullanılmamıştı.
Maalesef, Irak, Suriye, Afganistan gibi İslam toprakları ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalist güçlerin yeni tür silah ve bombalarının test edildiği poligona çevrildi. Bu kaderin behemehâl değişmesi gerekiyor. 'Hikmetyâr örneği'nde görüldüğü gibi son pişmanlık fayda vermiyor ama yine de içimde bir umut ışığı çaktı. Keşke, keşke diyorum, bir şey olsun artık.
Henüz yorum yapılmamış.