Güncel
Yusuf Ziya Cömert: Bize bir şey oldu aslında
Follow @dusuncemektebi2
Kilimlerimizin altında, seccadelerimizin altında neler biriktirmişiz? Bu durumda biz, kendi imtihanımızı kazanıyor muyuz, kayıp mı ediyoruz? Bunun da cevabını da herkes kendisi versin. Kendisine versin.
'Ne olacak bu memleketin hali?’
Bu soru zamanımızın beylik sorularından biridir.
Eskiden ‘ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali’ formunda da sorulurdu.
Bana da bazen laf olsun diye soruluyor.
“Memlekete bir ÅŸey olmaz” diyorum “Tarihen sabit, bin yıllardır burada duruyor.”
Bunun tatminkar bir cevap olmadığının farkındayım. Zaten soruyu soranın mutmain olmasını istemiyorum.
Canım isterse, lüzum görürsem devam ediyorum.
“Memlekete bir ÅŸey olmaz da, bize bir ÅŸey olabilir.”
Bize, yani memleketin üzerinde yaşayanlara.
Bize bir şey oldu aslında.
Son senelerde büyük tahavvülat geçirdik.
Ä°ktidar olduk.
Bu, büyük bir nimet.
Büyük bir dünya nimeti değil. Eğer hakkını verebilirsen uhrevi bir nimet.
Yanlış bir ÅŸey mi söyledim? ‘Uhrevi bir nimet’ derken.
Burada yaptıklarımızın ukbada güzel karşılıkları var. Eğer iyi işler yaparsak.
Eğer kötü işler yapmazsak.
***
Benim tarzımı bilenler biliyor. Ben, başkalarının muhasebesiyle uğraşmayı sevmiyorum.
Kendi muhasebem bana yeter de artar bile.
Hani, varlıklı bir adam ahirete göçmüş.
Oğulları, babalarının mezarının yanına bir mezar eşmişler. Bir oduncuya biraz para verip nöbetçi olarak o boş mezara bırakmışlar. Bakalım Münker Nekir babamıza ne soracak diye.
Güya Münker Nekir gelmiş... Önce şu oduncuyla konuşalım demişler, öteki nasıl olsa buralı.
Oduncuya ormanı sormuşlar, ağacı sormuşlar, yolu sormuşlar, odunu bağladığı ipi sormuşlar, ipi nerden aldığını, helal mi haram mı olduğunu... Sabaha kadar sormuşlar.
Sabah, oÄŸlanlar meraklı. “Ne gördün, ne gördün?”
Oduncu kurtulduÄŸuna seviniyor.
“Babanızı bilemem. Ben sabaha kadar ÅŸu omuzumdaki ipin hesabını veremedim.”
Diyeceğim, bana kendi hesabımın kaygısı kafidir.
BaÅŸka ne oldu?
Büyük gaileleri hatırlayalım.
Gezi, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz.
Bu üç şeyin birbiriyle irtibatı var mıydı?
Muhtemel.
***
Gezinin içinde biraz FETÖ, FETÖ’nün içinde bir miktar siyasi menfaat hesapları.
Bazı siyasetçiler, FETÖ saldırılarının meydana getirmesini umdukları iktidar alanlarından istifade etme hevesine kapıldılar. Yer yer teşrik-i mesai yaptılar.
Ne acaip ÅŸeydi FETÖ’cü yöntemler?
Kumpaslar, kasetler, tuzaklar, manipülasyonlar...
Şeytanın aklına gelmeyecek polis-yargı uygulamaları. Büyük büyük mahkemeler, büyük büyük cezalar.
Sosyal medya numaraları.
Sevap olan yalanlar, sevap olan üçkağıtlar.
Haşa, rıza-i Bari için yapılan haksızlıklar!
İftiralar, yakıştırmalar, senaryolar.
Toplum mühendislikleri, insan mühendislikleri.
Hırsın, namussuzluğun ucu bucağı yokmuş, işi darbeye, uçakla adam, makinalı tüfekle öldürmeye kadar vardırdılar.
Komşularını öldürdüler. Meslektaşlarını öldürdüler. Sözüm ona Allah rızası için! Var mı daha ötesi?
Şimdi düşünüyorum da, biz, bunlarla mücadele ederken kötü bir ahlak mı edindik?
Cevabını herkes kendisi versin.
İçlerindeki kötülük, kötü haslet (‘Kötü ruh’ demek istemediÄŸim için bu kelimeleri tercih ettim) bizim insanlarımıza mı hulul etti?
Nasıl oldu da lisanımız onların lisanına benzedi?
Sonradan çıkmaları umursamıyorum. Ama ‘biz’i umursuyorum.
Daha ne olacaktı ‘biz’e?
Birbirimizin ‘elinden ve dilinden emin’ olmamak yeterince kötü deÄŸil mi?
Nereden icap etti ÅŸimdi bu sualler?
Son zamanlarda ortalığı kasıp kavuran münakaşalardan.
Ben pek takip etmiyorum sosyal medyayı. İnsanlar anlatıyor, tartışıyor. İşitiyorum.
Kilimlerimizin altında, seccadelerimizin altında neler biriktirmişiz?
Bu durumda biz, kendi imtihanımızı kazanıyor muyuz, kayıp mı ediyoruz?
Bunun da cevabını da herkes kendisi versin.
Kendisine versin.
Henüz yorum yapılmamış.