Bir basit maymuncukla her sırlı kilidi açacağını zanneden şaşkın, bilmez ki kendisi nefsinin karanlık zindanında kırk kilitle kilitli kalmış!
“Ey sersem! Mahbûshânenin anahtarı elinde olduÄŸu halde neden mahbûs duruyor, neden kederlere batıyorsun? Haydi, ey budala! Kendine zulmetme! Hapishânenin anahtarını Hak Teâlâ Hazretleri eline vermiÅŸtir. Kapıyı aç, kendini kurtararak mesrûr ol.” diye aÅŸikâr bir sırrı hatırlatıyor bize Sultan Veled Hazretleri, Ä°ntihâname'sinde.
Nice hiç suali olmayan gafil, her gün akşama kadar koşturup duruyor bir cevap bulmanın peşinde!
“Sınav kağıtlarınızın üstünde on tane cevap var çocuklar; o cevaplara uygun doÄŸru soruları bulmanızı istiyorum sizden” dedi gülümseyerek öğretmen... Afalladı bir anda, dört şık arasından doÄŸrusuna tik atmaya hazır bekleyen bütün öğrenciler.
Çoğu zaman oltanın ucuna bir balık takılmaz ama diğer ucuna her zaman mutlaka bir insan takılmıştır.
“Sizinle daha önce karşılaÅŸmış mıydık?” diye sordu biri. “Bu sorunuza bir sonraki karşılaÅŸmamızda cevap verebilir miyim?” dedi diÄŸeri.
Her sabah penceresini açtığında sanki bambaşka bir dünya ile karşılaşıyormuş gibi heyecanlanıyordu. Penceresi belki hep aynı manzaraya açılıyordu ama o her sabaha taptaze duygularla bambaşka bir insan olarak uyanıyordu.
Bir film bitince bir diğerine başlıyordu, hayat onun için bir reklam arasıydı!
Bir de şunu düşünün; gerçek zannederek çiçek resimleriyle kaplı bir bilboarda konan kelebek ne hisseder?
“Bin ah ettin bir can için/ Ne acayip halsin gönül/ Düşmüşsün gam deryasına/ Bir yelkensiz salsın gönül/ Gam tükenmez hicran bitmez/ Yar cefası serden gitmez/ Bir kuÅŸ konup sende ötmez/ Bir meyvesiz dalsın gönül” diyor Erkinisli Azmî, rahmet olsun.
“Bekliyorum” dedi beyaz saçlı adam. “Neyi bekliyorsun” diye sordular. “Åžu kiraz aÄŸacının gelmesini beklediÄŸi ÅŸeyi!” dedi bahçeyi göstererek.
Kırlara yayılan her esintiden kalp makamında şarkılar besteleyen nice insanlar da var.
“Söyle!” dedi meczup, “Åžu iki gözün hakkını verecek ne gördün ÅŸu alemde?”
Henüz yorum yapılmamış.