Güncel
Acı sarmalı-Cihan Aktaş
Follow @dusuncemektebi2
Bizi sadece herkesi eşit bir şekilde kucaklayan adalet ve bunu mümkün kılan hukuk kurtarabilirdi bu kötülük sarmalından. Barış ve esenlik yurdu, adalet olmadan hayal bile edilemez. Liyakati umursamayan bir siyaset ise giderek uzaklaşır adaletten. Küresel sistem bizi un ufak ederek istikametini yenilemeye çalışıyor. Müslümanların temsil ettiği umut, bize ait olmayan silahların ateşlendiği, bize ait olmaması gereken kinlerin sergilendiği sahnelerde daha ne kadar tüketilecek? Barış için emek vermenin de cihad olduğunu ne zaman öğreneceğiz? Sahi, kim daha doğru bir şekilde İslamcı?
Derin acılarla delik deÅŸik, bu yüzden ve çeÅŸitli komplo planlarının endiÅŸesiyle yüzleÅŸemediÄŸimiz bir tarihimiz var. Ä°slam’ın saÄŸladığı güçlü bir arka plana baÄŸlı olarak bir arada yaÅŸama tecrübesinin oluÅŸturduÄŸu bir muaÅŸeretimiz var ki, bu acıların kangrene dönüşmesine izin vermiyor. Osmanlı çökerken arayış içinde olan siyasi gruplardan Batıcılar ve ulusalcılar Kemalist ideolojinin programlarıyla bir kurtuluÅŸ reçetesi oluÅŸturmaya çalıştılar. Ne var ki bu reçete Batı dünyası tarafından belirlenmiÅŸ ideal toplumu gülüyle dikeniyle oluÅŸturayım derken mevcut acılara yenilerini ekledi. KurtuluÅŸ potansiyeli oluÅŸturan çeÅŸitli dinamikleri bastırma yolunu seçerken de hiç insaflı davranmadı. Özellikle mütedeyyin halkın modernleÅŸme adına parya muamelesine maruz kalmasının sebep olduÄŸu travmanın etkilerini hala üzerimizden atabilmiÅŸ deÄŸiliz.
Yunan mitolojisinde yer eden bir kötülük sembolünü aklıma getirir Kemalist devrimler: Prokrustes. Düzenlediği baskınlarda yakaladığı yolcuların boylarını yataklarına uydurmak için kollarını ve bacaklarını kıran ya da çekerek uzatan bir hayduttur, Prokrustes.
Bu kötülük figürü hala aramızda dolaşıyor ve benliğimizi zehirliyor.
Aynur Tezcan (1979) 23 Nisan 2009’da Çapa Tıp Fakültesi’nin acil servisinde, sorumlu servis doktorunun ilgisizliÄŸi yüzünden bir bekleyiÅŸe terk edilmiÅŸti. 7 saatlik bekleyiÅŸin ardından solunum yetmezliÄŸi yüzünden kalbi durdu genç kızın. ElektroÅŸokla kalbi yeniden çalıştırıldı, ancak yoÄŸun bakımda yer olmadığı için özel bir hastaneye sevk edildi. Ne yazık ki Aynur’un beyin ölümü gerçekleÅŸmiÅŸti. Aile doktorun en başından, Aynur’un çarÅŸaflı annesini gördüğünde ilgisiz bir tavır takındığını belirtmiÅŸti, BaÅŸakÅŸehir’deki evlerine ziyaretimiz sırasında. Genç kız altı ay süren bitkisel hayatın ardından, 14 Kasım 2009’da vefat etti.
EskiÅŸehir’de, Gezi Parkı protestolarına destek amaçlı düzenlenen yürüyüşte polisin müdahalesinden dolayı ara sokaklara kaçan eylemcilerden birisi olan üniversite öğrencisi, 1994 doÄŸumlu Ali Ä°smail Korkmaz ise, polis tarafından darp edildikten sonra eli sopalı gruplarca iki defa daha darp edilmiÅŸti. Darp edildikten sonra gittiÄŸi hastanede ilk tıbbi müdahaleyi ancak 20 saat sonra alabildi genç öğrenci. Beyin kanaması geçiriyormuÅŸ meÄŸer, 38 gün komada kaldı Korkmaz ve 10 Temmuz 2013 günü vefat etti.
Ä°ki ölümde bizi sürekli bir kavga ve yasa sevk eden kötülük figürü nasıl da aynılaşıyor! Her iki ölümde de kamera kayıtları silinmiÅŸti. Kim, niye bunu yapıyor bize? Benzeri acı ölümler Türkiye’de var sayılan çeÅŸitli fay hatlarını muhataralı bir düzeyde tutmanın malzemesi olarak kullanılıyor.
Bizi sadece herkesi eşit bir şekilde kucaklayan adalet ve bunu mümkün kılan hukuk kurtarabilirdi bu kötülük sarmalından. Barış ve esenlik yurdu, adalet olmadan hayal bile edilemez. Liyakati umursamayan bir siyaset ise giderek uzaklaşır adaletten.
AK Parti Hükümetleri liyakate önem verdiği oranda halkın teveccühünü kazanıyor. Referandum ortaya konuluş biçimiyle bir tür siyasallığın onayı veya reddi seçimine dönüştüğü için, ortaya çıkan sonuçlar bizi yine liyakatle adalet denklemine götürüyor. Bu denklem doğru dürüst çözülmediğinde artıyor acılarımız. Ötekinin acısını umursamadan, sadece kendi yaşadıklarımız üzerinden bir hesap sorma ve savunma tavrıyla İslami tebliğin amaçladığı kuşatıcı adaleti gerçekleştirmiş olmuyoruz. O zaman da iki yanlış bir doğru etmiyor elbette. Üç büyük şehirde yaşanan oy kaybı, doğrudan adalet ve hukuk kaybı üzerinden okunmalı; iki olgu bağlamındaki kaybın sonuçları öncelikle büyük şehirlerin aynasında tezahür eder ne de olsa.
Hassas bir noktadayız şimdi. Pusuda bekleyen ve liyakat noksanlığından, hukuk yoksunluğundan nemalanan kötülük figürü, bir kez daha bizi bir görünüşün iğvasına hapsetmeye çalışıyor. Kendi haklılığını ötekinin haksızlığı üzerinden doğrulamanın görünüşüdür bu.
Müslüman Dünya olarak niye sürekli ölmeye/öldürmeye yatkın bir kitlesel kargaÅŸa hali sergiliyoruz? Emperyalizmin, küfrün “tefrika yarat ve hükmet” planı kusursuz iÅŸliyor oysa…
Bütün bunlar geçici problemler olabilirdi, ÅŸartların eleÅŸtirisini imkansız kılacak ÅŸekilde ortama hakim olan kaba ve ÅŸiddet yüklü söylemler olmasaydı. Ä°ÅŸte, bir kesim diÄŸerini “ezik” diye suçluyor. Karşılıklı aÅŸağılama yarışına girmek kolay, peki daha sonra ne olacak… Birbirinden kopuk, birbirini hasım belleyen ve kendi içinde de ayak kaydırmaca çabalarıyla yorgun düşen iki toplumsal kesim olmamız bu ülkenin, Müslüman dünyanın hayrına deÄŸil. Küresel sistem bizi un ufak ederek istikametini yenilemeye çalışıyor. Müslümanların temsil ettiÄŸi umut, bize ait olmayan silahların ateÅŸlendiÄŸi, bize ait olmaması gereken kinlerin sergilendiÄŸi sahnelerde daha ne kadar tüketilecek? Barış için emek vermenin de cihad olduÄŸunu ne zaman öğreneceÄŸiz? Sahi, kim daha doÄŸru bir ÅŸekilde Ä°slamcı?
Dil bize sorunlarımızı uygun bir üslupla konuşup çözümleyelim, ara bulucu ve hayra çağıranlardan olalım diye de verildi. Elbette türlü suretlerle daima canlı tutulan korkuları tanımlamadan bir rövanşa özgü kısır döngüden çıkılamaz.
Halk kendisine verilen hizmetin kıymetini biliyor, bu nedenle de adaletin tecellisi konusunda tedirginliÄŸini ortaya koyuyor: Ne adına yaÅŸandı bütün acılar ve ÅŸimdi hangi endiÅŸelerle tanımlanmakta…
Ä°slamcılık, kendi acısının tecrübesiyle baÅŸkalarının acılarını görebilmenin hareketiydi. Sadece adil muamele, hakça paylaşım ve liyakat varsa, Ä°slamcılığın hala etkili olduÄŸundan söz edebiliriz. KHK’ler alanında yaÅŸanan haksızlıklar bir an önce giderilmeli. Darbe giriÅŸiminin asli sorumluları konusunda kamuoyu vicdanını tatmin eden adımlar atılmazken pekala kandırıldıkları düşünülebilecek insanların ailece maÄŸdur edilmesi, geleceÄŸe dönük acıları çoÄŸaltıyor.
Kaldı ki bunun bir de geçmişi var. KPSS sorularının çalınması yüzünden mağdur olan sayısız insan da bu hukuksuzluğun tamirini bekliyor.
Her oylama yeni bir başlangıç fırsatı anlamına geliyor. Bir muhasebe ve özeleştiri ortamı oluşuyor. Heder olmamasını dilerim.
Küresel sistem bizi un ufak ederek istikametini yenilemeye çalışıyor. Müslümanların temsil ettiği umut, bize ait olmayan silahların ateşlendiği, bize ait olmaması gereken kinlerin sergilendiği sahnelerde daha ne kadar tüketilecek? Barış için emek vermenin de cihad olduğunu ne zaman öğreneceğiz? Sahi, kim daha doğru bir şekilde İslamcı?
Henüz yorum yapılmamış.