Güncel
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı: Mavi Marmara'dan bahsederken biraz merhametli olmak lazım
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin İsrail'de ambargoyu delmek için yola çıkan ve İsrail askerlerince 10 vatandaşın öldürüldüğü Mavi Marmara gemisindekileri "manyak tipler" olarak niteleyen gazeteci Cem Küçük'ün sözleriyle hükümete yakın gazeteciler arasında başlayan tartışmayı değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Özlem Zengin İsrail'de ambargoyu delmek için yola çıkan ve İsrail askerlerince 10 vatandaşın öldürüldüğü Mavi Marmara gemisindekileri "manyak tipler" olarak niteleyen gazeteci Cem Küçük'ün sözleriyle hükümete yakın gazeteciler arasında başlayan tartışmayı değerlendirdi. Küçük'ü eleştiren Zengin, "Orada şehit olan insanları düşünerek bir kelam edilmeli. Arkada çok ağır bir yara bırakmış... Kaldı ki yola çıkarken alınan izinler ayrı bir mesele, burada yaşanan mağduriyetler ayrı mesele. Bu kadar önemli bir konu için bir şeyler söylerken biraz merhametli olmak lazım. Biraz, 'Bu laf nereye gidiyor?' diye düşünmek lazım" diye konuştu.
Özlem Zengin'in Habertürk gazetesinden Kübra Par'a verdiği söyleşi şöyle:
- Kimileri yüzde 60 “Evet”lerden bahsederken, siz Habertürk için yaptığımız röportajda “Yüzde 50’ye yeni yaklaÅŸtık” demiÅŸtiniz. Referandumdan yüzde 48.5’e 51.5 gibi baÅŸa baÅŸ bir sonuç çıkmasını nasıl karşıladınız?
Öncelikle hamd ettim çünkü şahsen ben kolay bir şey olmadığını görüyordum. Zor bir süreçti. Yaptığımız diğer seçimlere benzemiyordu. Adım adım inşa etmek gerekiyordu.
- Peki, “Evet cephesinde oylar beklentinin altında kaldı” denilebilir mi?
Benim açımdan beklentinin altında kalmadı. Ben, bu iÅŸin çok zor bir iÅŸ olduÄŸunu çalışırken de görüyordum. “Yüzde 53 olabilir” diye düşünüyordum. Ama bu sonuç önemli bir netice. Bu kadar önemli bir baÅŸarının da rakamlar üzerinden küçültülmesini haksızlık olarak görüyorum.
- Kabul oranının yüzde 55’i aÅŸmamasının nedenleri ne olabilir? TeÅŸkilatlar mı yeterince çalışmadı, insanlar mı ikna olmadı?
Bu deÄŸiÅŸiklik anlatılması zor, teknik bir konuydu. Bir taraf “Sistem deÄŸiÅŸirse her ÅŸey daha kötü olacak” diyor, yaÅŸananın devamını getirmek için oy istiyor. Ama siz, bir gelecek vaadiyle oy istiyorsunuz. Türkiye’nin daha iyi olacağına dair bir hayal kuruyorsunuz ve insanları buna ikna etmeye çabalıyorsunuz. O yüzden, “Evet” kampanyasının özünde bir zorluk vardı. Bir de Türkiye’de artık bütün siyasi partiler için siyaset yapma biçimi deÄŸiÅŸiyor. Evet, bir taraftan kendi seçmeninize hitap ediyorsunuz ama büyümek istiyorsanız, farklı kitlelere de hitap etmek zorundasınız. Ãœslubunuzun deÄŸiÅŸmesi gerekiyor. Hele ki CumhurbaÅŸkanı seçecekseniz, tek bir partinin oyu, dili, üslubu tek başına yetmiyor. Zaten toplumda bir kaynaÅŸma, fikirlerde birbirine geçme hali var. Siyasi liderler artık hepsini içeren, daha kuÅŸatıcı cümleler söylemek zorunda.
"Ä°nsanlar huzur istiyor"
- Kimilerine göre, Türkiye yine tam ortadan ikiye bölündü. Siyasette bundan sonra kendi tabanını konsolide etmeye çalışan, daha sert bir üslup mu görürüz, yoksa daha yumuşak, daha kucaklayıcı bir üslup mu?
Kampanya sürecinde özellikle üniversitelere, yurtlara, STK’lara gitmeyi tercih ettim. Hepsinin tercih ettiÄŸi ÅŸey, yumuÅŸak bir dildi. “Herkese özgürlük alanı verelim, insanlar sakin sakin kararlarını versinler ve nihayetinde Türkiye kazansın” arzusu vardı. Bu referandum, siyaset yapma tarzını deÄŸiÅŸtiren bir baÅŸlangıç noktası oldu. Ä°nsanlar huzur istiyorlar. Bu ülkenin geleceÄŸi için ortak bir akılda buluÅŸalım istiyorlar. Bence bundan sonra siyasette daha sakin bir akılla sorulara cevap verenler, daha kuÅŸatıcı olanlar kazanacak. Bu süreçte kaygılar, korkular büyütüldü. Bir kısım, çok abartılı ÅŸeyler söyledi. Buna raÄŸmen insanlar bir hayale, bir geleceÄŸe “Evet” dediler. Bundan sonra bizi sahici bir siyaset bekliyor. Meseleleri kendi hacminde anlatan, abartmayan, yalan söylemeyen... Bu sistemde, milletvekilleri kendi partilerinin anlayışının ötesinde, yasama olarak ortak bir akıl geliÅŸtirecekler. Seçilecek CumhurbaÅŸkanı, çok büyük bir oy alarak seçilecek. Ben çok ümitliyim.
"Her seçimde sıfırdan başlıyorsunuz"
“Türkiye çok büyük bir deÄŸiÅŸime ‘Evet’ dedi. Bunu küçültmeden, bu bize ne getirecek, buradan nereye gideceÄŸiz, ona bakmak lazım. Verilen kararı çok düşünülmeden verilmiÅŸ gibi göstermek haksızlık. Her seçimde aslında sıfırdan baÅŸlıyorsunuz. Evet, size inanan insanlar var. Ama onlar bile kararlarını tekrar gözden geçirerek adım atıyorlar. Bir mayanız var. Her seçimde bu mayayı çoÄŸaltarak yeniden anlatmanız gerekiyor. O yüzden, tek bir seçim hiçbir ÅŸey için tek başına fikir vermiyor. Bütününe baktığınızda, 15 yıldır devam eden ve her seferinde bütün engellemelere raÄŸmen insanını ikna eden bir ekol var.”
"MHP'nin referandum öncesi kendi içinde meseleleri vardı"
- Pek çok bölgede “Evet”lerin oranı, AK Parti ve MHP’nin oy toplamının epeyce altında kaldı. Sizce bunların çoÄŸunluÄŸu AK Parti’den mi gitti, yoksa MHP’den mi yeterince gelmedi?
Bunlar daha analize muhtaç. Ama bunun bir örneÄŸini yakın zamanda yaÅŸadık. Sayın CumhurbaÅŸkanı’mızın adaylığı döneminde CHP ve MHP bir araya gelerek Ekmeleddin Ä°hsanoÄŸlu’nu aday gösterdiler. Gösterdikleri aday, kendi partilerinin toplamı kadar oy almadı. Bu zor bir iÅŸ. Seçmenin bir iradesi var. Ä°nsanımız hangi siyasi partiden olursa olsun, o partiye oy veren seçmen kendine tekrar soruyor. Öyle bakıldığı zaman, bu analize muhtaç bir konu.
- Ama MHP tabanının yeterince ikna olmadığını söylemek mümkün galiba, değil mi?
Bu süreçte MHP asıl desteÄŸi zaten Meclis’te verdi. MHP’deki cevap, sadece Anayasa’ya münhasır bir itirazdan kaynaklanmıyordu. Partinin kendi içinde meseleleri vardı ki o da bu süreçte devam edecek. Seçmen, yeri geldiÄŸinde sizinle sonuna kadar beraber ama yeri geldiÄŸinde de “Yanlış yapıyorsun” diyebilir.
"Eyalet konusunda bir hassasiyet var"
- Son düzlükte gündeme gelen eyalet tartışması, sonucu etkilemiş olabilir mi?
Eyalet, bizim insanımızın çok hassas olduÄŸu bir konu. Bütün konuÅŸmalarımızda bunun altını defaatle çizdik; CumhurbaÅŸkanı’mız da “Asla böyle bir ÅŸey yok, bu Anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinin hiçbir maddesinden bu çıkarılamaz” dedi. Bunun bir rahatsızlık yarattığı doÄŸru ama oya ne kadar yansıdığını bilmiyoruz.
"Çözüm artık halkla doğrudan temas"
- Kürt seçmenin referandum tercihi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Bir defa, bölgedeki insanımızın bu konuya ciddi ÅŸekilde ikna olduÄŸunu, daha evvelki seçimlere göre oyumuzun arttığını görüyoruz. 7 Haziran’dan sonra o bölgedeki insanlarımız HDP’ye bir ÅŸans verdi ama HDP bu ÅŸansı maalesef çok kötü kullandı. Hendeklerin kazılması, partinin deÄŸil terör örgütünün görünür olması, Irak’a ve Suriye’ye bakarak ne yapacağına karar verme hali, insanları hüzünlendirdi. VatandaÅŸ, HDP ile arasına mesafe koydu.
- Peki bölgede AK Parti oylarındaki artış “Çözüm masasına geri dönün” mesajı olarak okunabilir mi?
Çözüm artık halkla doğrudan temas. Bölgeye olan yatırımlar, kayyumlarla beraber problemlerin yakından görülüp çözülmesiyle ilgili uğraşlar, aslında bu sürecin devamı. Şu anda da bölge insanı olan bitenden memnun.
"Mavi Marmara'dan bahsederken biraz merhametli olmak lazım"
- Son günlerdeki Mavi Marmara tartışmasına nasıl bakıyorsunuz?
Åžuna üzülüyorum; Türkiye’de, efendi efendi bir ÅŸey anlatıyorsunuz. Siz bunları anlatırken uçuk kaçık cümleler çıkıyor. Ortak akıl, makuliyet içerisinde olmayacak ekstrem cümleler. Ve bu cümleler bir sürü insanın sırtına yük olarak kalıyor. Benim doÄŸumuna ÅŸahitlik ettiÄŸim, arkadaşımın çocuÄŸu Furkan DoÄŸan, Mavi Marmara’da ÅŸehit oldu. Ben Furkan’ı hatırladığım zaman çok derin bir ıstırap hissediyorum. (Gözleri doluyor...) Orada ÅŸehit olan insanları düşünerek bir kelam edilmeli. Arkada çok ağır bir yara bırakmış... Kaldı ki yola çıkarken alınan izinler ayrı bir mesele, burada yaÅŸanan maÄŸduriyetler ayrı mesele. Bu kadar önemli bir konu için bir ÅŸeyler söylerken biraz merhametli olmak lazım. Biraz, “Bu laf nereye gidiyor?” diye düşünmek lazım.
- CumhurbaÅŸkanı’nı seven kitlenin ikiye bölündüğü söylentisi var. Bu tartışmanın da oradan çıktığı düşünülüyor...
CumhurbaÅŸkanı’mızın varlığı öyle bir baÄŸlaç ki onu tek tipolojiden insan sevmiyor. Farklı ekoller var ama bunların hepsi günün sonunda Tayyip ErdoÄŸan sevgisinde buluÅŸuyor. Bunların yarıştırılmasını garipsiyorum.
- Arada bir gizli kavga, bir güç yarışı var mı? “Ä°slamcı gelenekten gelenler küstürülüyor” tartışması var...
“Ben daha baÄŸlıyım”, “Sen daha baÄŸlısın” demek doÄŸru bir ÅŸey deÄŸil. Her biri baÅŸka ama hepsi sevmenin, muhabbetin bir ÅŸekli. Ä°slamcı gelenek dediÄŸimiz ÅŸey, olduÄŸu gibi bir yerde duran bir ÅŸey deÄŸil. O geleneÄŸi biliyorum. Ben de oralardan geldim. Bu hareket çok deÄŸiÅŸerek yoluna devam etti ve devam ederken bu anayol bir sürü yan kanallarla birleÅŸti. BirleÅŸtiÄŸi için bugün AK Parti iktidarı oldu. BirleÅŸtiÄŸi için Tayyip ErdoÄŸan dünyanın baskısına raÄŸmen bu kadar baÅŸarılı bir lider olmaya devam ediyor. Yani burada kenara giden, küsen, dağılan bir ÅŸey yok. Aslında hepsi yan yana, beraber akmaya devam ediyorlar. Hareketin özünde bir tartışma, bir kavga olduÄŸunu düşünmüyorum. Olsa sonuçlar böyle olmaz. Ama zaman zaman kendini “daha” görmek isteyenlerin, “daha”ya vurgu yapmak isteyenlerin çok anlamlandıramadığım çıkışları oluyor. Bu çıkışları da bizim için çok faydalı bulmuyorum. Ben, “Kol kırılır, yen içinde kalır” ÅŸeklinde de düşünmüyorum. Ama kendi içinizde yaptığınız bir tartışmanın hacmi çok önemli. Bu müzakerenin hedefi daha iyiye gitmek olmalı. EÄŸer yaptığınız tartışma sizi tarumar ediyorsa, yaralarınızı derinleÅŸtiriyorsa çözüm hasıl olmuyordur. Ama ben AK Parti’yi oluÅŸturan ana yapının tek bir ÅŸey ile ÅŸekillenmediÄŸini ve hâlâ mıh gibi yerinde olduÄŸunu düşünüyorum.
"Muhakemesini yaparız"
- Bu referandumda AK Parti seçmeni size bir ikazda bulundu mu?
Türkiye’deki siyasetin çok yerli ve çok dinamik olduÄŸunu düşünüyorum. Ankara’da ev yemekleri yapan bir yere gittim. Orada bir hanımefendi beni tanıyıp “Ben ‘Evet’ verdim, oÄŸlum ‘Hayır’ verdi” dedi. Türkiye’de bir ayrışma olduÄŸuna inanmıyorum. Yani bu ayrışma uzakta bir yerde deÄŸil, aynı evin içinde. Konuyu baÅŸtan sona düşünen bir seçmen var. Yerelde bir ÅŸeyden rahatsızlık varsa bunun da sandıkta tezahürleri olduÄŸunu görüyoruz.
- BüyükÅŸehirlerin “Hayır” demesini nasıl yorumluyorsunuz?
Ä°zmir için zaten deÄŸiÅŸen bir durum yoktu. Ä°stanbul ve Ankara, bir parça geride kaldı. EÄŸitimli olmayan insanların AK Parti’ye dair bir tercihte bulunduÄŸunu söylemek, haksızlık ve “Evet”in baÅŸarısını küçültme gayreti. Türkiye’de kim iktidar olmak istiyorsa, o insanların oyunu almak zorunda. Türkiye’de muazzam aklıselim sahibi bir seçmen var. Ben hayretle izliyorum. Rasyonel ama bir taraftan da merhametli bir seçmen. Zaman zaman ikaz eden ama aynı zamanda her daim kendinden ziyade memleketi düşünen bir seçmen. Bu referandum, diÄŸer seçimlerden baÅŸka bir ÅŸey. Buradan çıkan neticeyi bir sonraki yerel seçimlere ya da genel seçimlere uyarlamak da doÄŸru deÄŸil. Her bir ilçenin, her bir ilin muhakemesi yapılır. Biz bu sorgulamayı her seçimden sonra yaptık, yaparız.
- “Arada az fark olması sistem deÄŸiÅŸikliÄŸinin meÅŸruiyetini tartışmaya açıyor” diyenlerin haklılık payı var mı?
Bu beni tebessüm ettiriyor. 1982 Anayasası, yüzde 92 ile kabul edilmiÅŸ. Belki idamlar olmasa 1961 Anayasası da daha yüksek bir rakamla kabul edilirdi. Bu kadar yüksek oranla “Evet” denilmesi, o Anayasa’ları meÅŸru hale mi getirmiÅŸti? Burada meÅŸru olmasının kriteri bellidir. Birincisi, bu Anayasa hangi yöntemlerle hazırlandı; Meclis’ten geçerken Anayasa’nın bize getirdiÄŸi kriterlere uydu mu? Devamında da uygun bir ÅŸekilde halk oylamasına gidildi mi? Yüzde 50+1 oy alsa bile bu oylama meÅŸrudur. Anayasa böyle söylüyor.
- YSK’nın mühür basılmayan oy pusulalarını da geçerli sayarak ÅŸaibeye neden olması, ne kadar doÄŸru?
YSK’nın geçmiÅŸte pek çok uygulaması var. Bu sefer de YSK kendiliÄŸinden harekete geçmedi, var olan bir problemi çözmek istedi. Bunu yaparken de mühürsüz kullanılan oyların kime ait olduÄŸunu bilmiyordu. Kimse de “Bunlar ‘Evet’ miydi, ‘Hayır’ mıydı?” diye iddia edemez. Bu karar yüzünden “Evet”e dair bir tartışma yapılıyorsa, bu aynı oranda “Hayır”a da dairdir. Sandık kurulu baÅŸkanları, hangi partiden geldiÄŸini bilmediÄŸimiz insanlardan teÅŸekkül ediyor. Normal ÅŸartlar altında, bu sandık baÅŸkanlarının bunları kontrol etmesi lazımdı. Sandık baÅŸkanları, resmi üyeler, müşahitler bunlara bakmalıydı. YSK, önüne gelen probleme bir çözüm üretti.
Henüz yorum yapılmamış.