Güncel
Bir dünya kuruluyor-İbrahim Tenekeci
Follow @dusuncemektebi2
Düzen, inşallah yeniden kuruluyor. Yaşananlar bunun sancıları, sıkıntıları. Kaç vakittir şaşkınlık içinde ve ibretle seyrediyoruz. Her gün yeni bir skandal. Küstahlık, tehdit, niyet sorgulama. İnsanları samimiyet testine tâbi tutanların farkında olmadığı bir şey var: İlk önce kendileri kaybediyor.
Yazın memlekete gidiyor musun' diye soruyorum. Üzgün bir ses tonuyla 'gidemiyorum' cevabını veriyor. Neden? 'Ev var ama düzen yok' diyor. Bu bana çok dokunuyor: Ev var, düzen yok.
Ev sahibi olmayı yahut bir yerde ikamet etmeyi düzen kurmak sanıyoruz bazen. Demek ki değil.
İşte Türkiye. İşte mevcut halimiz, sistemimiz. Peki, düzenimiz var mı? Rahat edebiliyor muyuz?
Çetin bir beldedeyiz. Bu topraklarda haklı çıkmanın sevincini değil, üzüntüsünü daha çok yaşıyoruz.
Ömer Lekesiz, dünkü yazısında rahmetli Ramazan Dikmen'i anlatıyor. İçerden bir yankı: “AteÅŸin düştüğü yeri yakması gibi, acı da sadece uÄŸradığı bedeni yurt edinir.” Düşünmeye buradan baÅŸlıyorum. Ä°slâm âlemini bir bütün, bir beden olarak görüyorum. Acının yurt tutmadığı bir yerimiz kaldı mı? Kalmadı.
Düzenimiz bozuldu. Ahenk sustu. Renkler soldu. Nasıl bir şeydi bu? Pazartesi günü Süleymaniye'nin haziresini gezdim biraz. Oralarda oturdum. Gümüşhânevî Dergâhı'nın muhterem ve mübarek şeyhleri yan yana duruyorlar. Bursalı, Dağıstanlı, Kastamonulu, Tekirdağlı şeyh efendiler hep beraberler. Şunu yazdım: Buradan belli / Güzelliği / Ölümün.
Bereket, merhametle birlikte geliyor. Hayır, kara kazançtan, kirli kâr oranlarından falan bahsetmiyoruz. Hırslı, ihtiraslı ve düşmanlık dolu bir kimsenin merhametli olması zaten zor.
Önce merhamet kaybedildi, sonra bereket kalmadı. Ahmet Murat'ın bir vefa ödevi olarak hazırladığı kitabını maalesef yeni okudum: Karaman Müftülerinden Åžeyh Mehmed Kudsi Çakılcı. (Karaman Belediyesi, 2014) Kitaptan bir cümle: “Zeynelabidin Efendi'nin kardeÅŸi, PaÅŸadairesi Medresesi müderrislerinden Rifat Efendi evinden sorgulanmak üzere alınmış ama geceleyin asılarak idam edilmiÅŸtir.” (Sayfa 50) Yirmili yıllar. “Babasının yerine dair yapılan bir sorgu sırasında bileklerine kasatura dayadıkları için korkudan bayılan oÄŸlu Sait sekiz - on yaşındadır.” (Sayfa 54) Kitap ÅŸu cümleyle sonlanıyor: “TopraÄŸa gömülmüş bir tohumdan asla ümit kesilmez.”
Millet ve devlet olarak, kaybedilen merhameti tekrar bulmak üzereyiz. Yürüyüş bu yönde. Bereket de ona göre geliyor. Ekonomiyle ilgili onca operasyona rağmen çok şükür.
Düzen, inşallah yeniden kuruluyor. Yaşananlar bunun sancıları, sıkıntıları.
Kaç vakittir şaşkınlık içinde ve ibretle seyrediyoruz. Her gün yeni bir skandal. Küstahlık, tehdit, niyet sorgulama. İnsanları samimiyet testine tâbi tutanların farkında olmadığı bir şey var: İlk önce kendileri kaybediyor.
Milleti hor görenlerin yönetime talip olması hakikaten garip. Bir tuhaflık daha: Terör örgütü mensupları, 'sandığa sahip çıkalım' diye çağrı yapıyor. Nasıl yani? Doğruyu yalancıdan öğrenemeyiz. Böyle bir şey.
NiÄŸde yöresinden derlenen bir atalar sözünü alalım buraya: “Yazın daÄŸlar da misafir alır.” Esas marifet, iyi günlerde deÄŸil, zor zamanlarda birbirimize sahip çıkmaktır. Åžu an meÅŸakkatli bir süreçten geçiyoruz. Kış bitmek bilmiyor ama bitecek. Evet: Zorluk zamanı, dostluk zamanı. Dayanışma içinde olmalıyız.
Bazı kesimlerin taşkınlıkları ve yaşananlar gönlümüzü çok yordu. Geçecek inşallah. Haklının daima hatrı vardır.
Henüz yorum yapılmamış.