Sosyal Medya

Güncel

Arızanın sebebi toplumsal doku-Taha Kılınç

“Refah Partisi içinden bir kadronun çıkıp AK Parti'yi kurmasına benzer bir tecrübe Mısır'da da yaşanabilir mi?” sorusu sıkça sorulur. Sorunun altında merak edilen husus, aslında Müslüman Kardeşler'in ne kadar esneyip değişebileceği konusudur. Mevcut şartlar ve dengeler çerçevesinde, bu soruyu şöyle de formüle edebiliriz: “Müslüman Kardeşler, Mısır toplumuna inmeyi ve toplumun algısıyla barışmayı başarabilecek mi?” Yani, Müslüman Kardeşler tamamen kendi ilkelerini rafa kaldırıp, militarizmi kutsayan ve kurtuluşu askerden bekleyen bir çizgiye ilerleyebilecek mi?



Geçtiğimiz pazar İskenderiye ve Tanta kentlerindeki kiliselere düzenlenen kanlı saldırılar, Mısır'da uzun süredir yaşanan türbülans halinin son örnekleri oldu. En az 45 kişinin hayatını kaybettiği olaylar dünya tarafından kınanırken, hükümet de üç ay süreyle olağanüstü hal ilan etti. Ancak gittikçe bozulan asayişin yeniden tesis edilmesi pek kolay olmayacak gibi görünüyor.
Ãœlke tarihinin demokratik bir seçimle iÅŸbaşına gelmiÅŸ ilk cumhurbaÅŸkanı olan Muhammed Mursi'nin askeri darbeyle devrildiÄŸi 2013 yılından bu yana Mısır, “yönetilemeyen bir ülke” konumunda. Bu düşünceyi, darbenin mimarı olan ÅŸimdiki CumhurbaÅŸkanı Abdulfettah Sisi'yi destekleyen kesimler de paylaşıyor. Birçok kritik alanda ülkenin baÅŸ aÅŸağı düşüşe geçtiÄŸi, yaygın kanaat.
Ordunun ekonomi, siyaset ve güvenlik politikaları konusunda tek hâkim olduğu Mısır'da, Abdulfettah Sisi koltuğunu bıraksa bile, yerine onun bir benzeri gelecektir. Sisi, Mısır'daki mevcut karmaşanın nedeni değil, sonucu; çarpık sistemin üretip ön plana çıkardığı bir figür. Bu gerçek gayet iyi bilindiği için, hakkındaki bütün şikâyetlere rağmen Sisi'nin görevinden ayrılması için henüz düğmeye basılmıyor.
90 milyonu aÅŸkın nüfusuyla ve stratejik konumuyla “Arap dünyasının amiral gemisi” durumundaki Mısır'da esas problem, militarist anlayışın geniÅŸ kitlelerce kabul görmesi ve ordunun hayatın içine kurduÄŸu bariyerlerin bu sayede bir türlü aşılamamasıdır. Ordunun, ekonominin yüzde 70'ini kontrol etmesinin de direkt tesiriyle, Mısır halkı, askeri kadrolar içinden çıkan devlet baÅŸkanlarına “kurtarıcı ve emniyeti saÄŸlayıcı baba” gözüyle bakmaktadır.
Adeta milli kodlara sinmiÅŸ bulunan “demir yumruklu yönetici” imajı sayesinde, geçtiÄŸimiz yüzyılın ortasından beri ordunun güçlü temsilcileri eliyle yönetilen Mısır'da, halkın zihnindeki “demokrasi” düşüncesi, asker postalından bağımsız deÄŸil. Maalesef. Dışarıdan nasıl yakıştırmalarda ya da tahminlerde bulunursak bulunalım, Mısır baÄŸlamında böyle bir sosyal gerçeklik var. Bu fark edilmeden, Mısır anlaşılamaz.
İnsan hakları, hürriyetler, demokrasi, serbest seçimler gibi bir takım hedef ve hayaller, Mısır'da halkın geniş kesimleri tarafından çok da anlamlı ve elzem bulunmuyor. Mısır, gerçek ve mutlak adalet peşinde koşanların azınlıkta olduğu bir sosyal dokuya sahip. Ordu da, çok iyi tanıdığı bu toplumsal zemin üzerinde dilediği gibi at koşturuyor.
 
Muhammed Mursi'nin devrilmesinde ve Müslüman KardeÅŸler yönetiminin alaÅŸağı edilmesinde, kitlelerin ÅŸuuraltındaki “güçlü adam” imajının sarsılmasının ciddi etkisi oldu. Aleyhine baÅŸlatılan büyük medya kampanyası sırasında, hep Mursi'nin “zayıf”lığına vurgu yapıldı. Ordu yönetiminin yaptığı, halkın, arkasında askerin bulunmadığı bir devlet baÅŸkanını baÄŸrına basmayacağı ve böyle bir düzende kendisini güvende hissetmeyeceÄŸi öngörüsü, aynen doÄŸru çıktı. Mısır dışındaki dünya demokrasiden, sivillikten ve ordunun siyasetten çekilmesinin faziletlerinden dem vururken, sıradan bir Mısırlı, bu yeni durumdan fena halde ürktü. Darbeden önceki günlerde ülkenin meydanlarını dolduran yüz binler, askeri duruma el koymaya çağırırken, aslında “Mısır'ı sivillere bırakmayın” da diyordu. Bu, tam da ordunun istediÄŸi mesajdı zaten.
 
Bütün eksikliklerine, tecrübesizce ele alınan iktidarda yapılan yanlışlara ve eleştirilen yönlerine rağmen, Müslüman Kardeşler Teşkilâtı, Mısır toplumunun ortalamasının epey üzerinde bir profile sahip. 1954'ten bu yana Mısır'ı yöneten asker kökenli cumhurbaşkanları, toplumun genel algıları üzerinden giderek, Müslüman Kardeşler'i sistem dışına itmeyi başardı. 2013'den bu yana da, yine aynı algı düzeyine hitap eden bir siyasal kampanya sürdürülüyor. Halk nezdinde başarılı da oluyor.
 
“Refah Partisi içinden bir kadronun çıkıp AK Parti'yi kurmasına benzer bir tecrübe Mısır'da da yaÅŸanabilir mi?” sorusu sıkça sorulur. Sorunun altında merak edilen husus, aslında Müslüman KardeÅŸler'in ne kadar esneyip deÄŸiÅŸebileceÄŸi konusudur. Mevcut ÅŸartlar ve dengeler çerçevesinde, bu soruyu şöyle de formüle edebiliriz: “Müslüman KardeÅŸler, Mısır toplumuna inmeyi ve toplumun algısıyla barışmayı baÅŸarabilecek mi?” Yani, Müslüman KardeÅŸler tamamen kendi ilkelerini rafa kaldırıp, militarizmi kutsayan ve kurtuluÅŸu askerden bekleyen bir çizgiye ilerleyebilecek mi?
Mısır'ın yakın tarihine baktığımızda, 1952 darbesi sürecinde ve 2011 sonrasında Müslüman Kardeşler'in orduyla kurduğu yakınlığın, teşkilâta hep zarar verdiğini görürüz. Şu an yaşanan kıyım ve dağılma süreci, muhtemelen Müslüman Kardeşler idealinin bambaşka bir formatta yeniden üretileceği bir aşamaya doğru evrilebilir. Aktif siyasetten tamamen çekilmek ve yeniden toplumun saflarına dönmek, bu yolda atılacak ilk adım da olabilir.
 
Tam bu noktada, Müslüman KardeÅŸler'in geçmiÅŸten günümüze yürüyüşüne dair çok önemli bir çalışmadan okurları haberdar etmek isterim. Sakarya Ãœniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Zehra Betül Güney'in “Hasan el Benna'yı Yeniden Okumak / Müslüman KardeÅŸler'de Söylem-Eylem Ä°liÅŸkisi” (Açılım Kitap) adlı çalışması, birincil kaynaklara dayanan çok özgün bir metin. Özellikle Hasan el Benna'nın ÅŸahsiyetine ve fikirlerine odaklanan Dr. Güney, somut veriler üzerinden Müslüman KardeÅŸler'in siyasi çizgisinin oluÅŸumunu gözler önüne seriyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.