Sosyal Medya

Coğrafyamız

Kimyasal katliamın bileşenleri-Kenan Alpay

El birliğiyle katliamın her türlüsü, yakıp yıkmanın her biçimi, işkence ve tehcirin en iğrenç yöntemlerinin sistematik olarak sergilendiği bir coğrafyaya dönüştürdüler Suriye’yi. El birliğiyle işliyorlar bütün bu büyük cürümleri, telafisi imkânsız yıkımları. Hafız ve Rıfat Esed kardeşler Mahir ve Beşşar Esed kardeşlere Baas rejimi adında modern zamanların en büyük işkence ve katliam geleneğini miras bıraktılar. Ancak bu kanla cinayetle örülen mirası ayakta tutmak üzere İran’dan Rusya’ya hatta dolaylı olarak Amerika ve Avrupa’ya kadar emperyal güçlerin daima seferberlik durumunda kalması gerekiyordu.



Ä°dlip’e yönelik kimyasal saldırıyla ortaya çıkan tablo sanki söz konusu ortak seferberlik tablosunun bozulabileceÄŸine dair iÅŸaretler vermeye baÅŸladı. Daha birkaç gün önce Beyaz Saray sözcüsü Esed rejimini bir siyasal gerçeklik olarak anıyor harcanan fırsatlara hayıflanarak ÅŸunları söylüyordu: “Esed’in geleceÄŸine Suriye halkı karar verecek. Amerika bölgede sadece IŞİD’i yenmeye odaklanacak. Suriye ve Irak’ta önceliÄŸimiz IŞİD’in yenilgiye uÄŸratılmasıdır.” BeÅŸÅŸar Esed’in sevincine gizlemesine imkân yoktu artık. Biraz bekleyelim, henüz bir ÅŸeyler söylemek için erken filan gibi kayıtlar koyduktan sonra varılan mutabakat şöyle ilan ediliyordu: “Trump’ın teröristlerle, bilhassa da IŞİD’le mücadeleye öncelik vereceÄŸine yönelik yaptığı açıklamalar umut vaat edici. Altı yıldır bizim de istediÄŸimiz buydu.” 
 
Tüm Seçeneklerin Manası
 
Esed kendisi için Obama yönetimi tarafından açılmış yüksek kredinin Trump döneminde de devam edeceÄŸine iliÅŸkin garantiyi almış olmanın gururuyla yeni bir kimyasal saldırının startını vermekte hiç gecikmedi. Rusya ve Ä°ran’ın verdiÄŸi ÅŸartsız ve sınırsız destekle iÅŸlediÄŸi hiçbir suçun hesabının sorulamayacağına dair güvencesini bir kez daha geniÅŸletmiÅŸti ne de olsa. DoÄŸu Guta’da AÄŸustos 2013’te giriÅŸtiÄŸi kimyasal saldırının bir benzerini Ä°dlip’te tekrara giriÅŸti. Han Åžeyhun’da önemli bir kısmı çocuk ve kadınlar olmak üzere 100’e yakın insan kimyasal bombayla katledilmesiyle birlikte bu kez farklı birtakım tepkiler yükseldi. Her ne kadar Rusya ve Ä°ran en yüksek sesle ve kesin bir inançla Esed rejiminin masumiyetini hızlıca ilan edip muhalif Ä°slamcı örgütleri kimyasal saldırıyla suçladıysa da en küçük bir ikna edici delil ortaya koyamadılar.
 
Amerika’dan neÅŸet eden tepki ise gidiÅŸatın hesaplanandan az da olsa farklı olabileceÄŸini iÅŸaretlemeye baÅŸladı. Her ne kadar ÅŸimdiye kadar Rusya ile mutabakat arayışında çok ısrarcı davranma yönünde beyanlar verse de bu kez Trump en azından kaÅŸlarını çattı, ses tonunu sertleÅŸtirdi(!): “Suriye’deki kimyasal saldırıya karşı harekete geçme sorumluluÄŸum var. Dün yapılanlar benim için kabul edilemez. Esed rejiminin iÄŸrenç faaliyetlerine müsade edilemez.” Askeri seçenek filan mıydı kast ettiÄŸi yoksa ambargo veya uluslararası SavaÅŸ Suçları Mahkemesi’nde yargılama mı, belirsizdi tabii. Lakin yardımcısı Mike Pence “tüm seçenekler masada” gibi bir ÅŸeyler söyledi sadece, somut bir ÅŸeyler söylemeksizin. Eh bunlarda bir ÅŸeydi en azından.
 
Çünkü Türkiye’de Trump’tan daha beter, Putin ve Esed’i aratmayan tip ve çevreler Han Åžeyhun’daki katliamı Ä°slami direniÅŸ örgütlerine kesmek için çoktan operasyona giriÅŸmiÅŸlerdi bile. Aklınıza hemen Ceyda Karan gibi Hüsnü Mahalli gibi tescilli ÅŸebbihalar, Baas rejimiyle iltisaklı barbarlar geliyordur muhtemelen. Bunlar zaten gerçekleÅŸtirilen katliamların elde var bir kabilinden gönüllü müdafileri. 
 
Kimyasal Müzakerenin Diplomasisi
 
DoÄŸu Perinçek ve Aydınlık çetesi her zaman olduÄŸu gibi Esed katliamlarının en büyük, en örgütlü ve en yaygın destekçisi konumunda olmaya devam ediyor. Aydınlık Cuntası’na göre Ä°dlip’teki kimyasal saldırı Esed rejimiyle Türkiye arasındaki diplomatik yakınlaÅŸmaya bir saldırı niteliÄŸi taşıyor. Cumhuriyet, Aydınlık ve Sputnik’in uzman ve tarafsız ‘gazeteciler’ Rusya ve Esed rejimini aklamak hem Türkiye’de Hükümet’in politikalarını hem de Suriye’deki muhalif örgütleri katliamların sorumlusu kılmak üzere bildik propagandalara sarılıyorlardı. Mesela Genelkurmay Ä°stihbarat Dairesi eski BaÅŸkanı Ä°smail Hakkı Pekin yönetiminde olduÄŸu Vatan Partisi’nin misyonuna uyumlu bir biçimde “Moskova veya Åžam’ın kimyasal saldırı gerçekleÅŸtirmiÅŸ olmasına ihtimal bile vermem” diyordu. Benzer bir biçimde CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu ise kimyasal saldırıya iliÅŸkin hiçbir netlik olmadığı frekansından yayın yapmaktaydı. Öyle ki; gözler önündeki katliam için yaÅŸanan büyük acıları alay konusu yapan, katil bir rejime zaman kazandırmak üzere pozisyon alan ÅŸu türden cümleler kurabiliyordu: “EÄŸer gerçekten saldırı düzenlenmiÅŸ ise, her kim yaparsa yapsın bu saldırıyı kınıyorum.”
 
DoÄŸal olarak kimyasal bombasıyla, varil bombasıyla veya diÄŸer silahlarla iÅŸlenen cinayetler, katliamlar Türkiye’nin gündeminde yer bulabiliyor. DışiÅŸleri Bakanı MevlütÇavuÅŸoÄŸlu “kimyasal katliamın arkasında duran herkes suça ortak olur” dedikten sonra bir baÅŸka önemli hususun daha altını çiziyordu: “Kimyasal silahların altında müzakere mi yapılır?” Astana ve Cenevre süreçleri insanlık dramını hafifletmek bir tarafa muhalefetin elini kolunu baÄŸlayan bir sürece dönüşmüş durumda. Fakat esas hikaye Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı’nı sonlandırmak zorunda kalması ve Suriye muhalefetinin ihtiyaç duyduÄŸu ağır silahların temininde yaÅŸanan çekingenliktir. 
 
Amerika’ya da Rusya-Ä°ran bloÄŸuna da güven olmaz, bağımlı olunamaz. Türkiye saldırıların acısını hafifletmek, yaralıların tedavisine koÅŸmak, mültecilerin barındırılması için gayret sarf etmenin ötesinde daha önemli, daha yapıcı ve oyun kurucu bir rolü üstlenmekten artık kaçamaz. Birincisi Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı’ndan daha kapsamlı bir harekatı zorlanmaktan baÅŸka çaresi yoktur. Ä°kincisi Suriye’deki direniÅŸ örgütlerinin ağır silahlarla teçhizi ve eÄŸitimi için belirleyici bir politikayla icra edilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.