Sosyal Medya

Güncel

Çocukların ve kelimelerin boğulduğu yer-Kemal Öztürk

Yaşamak gerek… Yaşamak ve güçlü olmak gerek yine de. Öylesine güçlü olmak lazım ki, çocuk katillerinin başına dünyayı yıkmak gerek. Sığındığımız tek şey dua. Bir gün, Guta'da, Şam'da, İldib'de, Akdeniz'de boğulan çocukların intikamını almayı bize nasip etsin Allah diye dua ediyorum.



Bakamıyorum o görüntülere…
'İdlib'de çocukları gazla boğdular' haberi geldiğinden beri, zihnimdeki tüm acı anılar, şahitlikler canlandı. O görüntülerden, fotoğraflardan kaçmaya çalıştıkça, geçmişte yaşadıklarımın içine düşüyorum. Uykularım kaçıyor, dengem bozuluyor, ne yapacağımı bilemez oluyorum.
Suriye çocukların, masumların boğularak öldürüldüğü, nefessiz kaldığı yer. Kelimler boğuluyor şimdi, söyleyecek sözümüz yok neredeyse.
 
AÇLIKLA ÖLDÜRENLERİN HİKAYESİ
 
Geçmişte şahit olduklarım her yanımı kuşattı. İlkini 2014'te yaşamıştım. 'Sezar' kod adlı eski bir Suriye askeri, Esed hapishanelerinde açlıkla, işkenceyle öldürülen, arabalarda kullanılan trigel kayışıyla boğulan on binden fazla insanın fotoğraflarını gizlice çekmiş ve yurt dışına çıkarmıştı. O zaman CNN, the Guardian, AA ve TRT'ye bu fotoğraflar gizlice verilmişti. İnsanlık suçunun en büyük delilleriydi.
İlk gördüğümüzde bir süreliğine şoka girmiştik. İskelete dönene kadar aç bırakılan insanlar sonra trigel kayışı, inşaat teli gibi şeylerle boğulmuştu. Alınlarına mühürler basılmış, numara verilmiş ve naylon poşetlere sarılmıştı. Böylece toplu mezarlara gömülmüşlerdi. On bine yakın insan fotoğrafı vardı böyle.
Aynı anda yayınlamıştık medya olarak. Tüm dünyada büyük olay olmuştu. Amerika, İngiltere başta, herkes beylik laflar etmişti. 'Esed'in caniliği bu sefer tescillendi, bu sefer Lahey'de insanlık suçundan yargılanacak' dendi.
New York'ta, BM Suriye Komisyonu önünde fotoğrafları elimize alıp, komisyon üyelerine gösterdik. 'Bir şey yapacak mısınız?' diye sorduk. Sorduğumuzla kaldık.
Bu fotoğrafları yayına hazırlayan Anadolu Ajansı ekibi ciddi depresyona girdi. Ama bir şey yapmadı dünya. Trigel kayışı ile boğulmuş gencecik erkekler, kadınlar, yaşlılar öylece tarihe akıp gitti.
 
GUTA'DA GAZLA BOĞULAN ÇOCUKLAR NE OLDU?
 
İkinci travmayı yine 2013'de, Guta'da Esed'in kimyasal silahlarla sivilleri öldürmesi üzerine yaşadım. Nefes alamayan, kameralar önünde, çırpına çırpına boğularak can veren çocukların videolarını, fotoğraflarını hazırladık, dünyaya duyurduk.
Kimyasal silahların Esed tarafından atıldığını ispatlayan radar görüntüleri, teknik delilleri AA elde etti ve yine dünyaya yayınladı. Yine çok büyük olay oldu. Obama, 'kırmızı çizgiyi aştı artık müdahale edeceğiz' dedi. Ajansa müdahale planları bile geldi. Savaş muhabirleri gönderdik o noktalara.
Sonra? Sonra yine hiçbir ÅŸey yapılmadı… Dünya o boÄŸulan çocukların görüntülerine baka baka sustu. Biz o boÄŸulan çocukların videolarını, fotoÄŸraflarını, trigel kayışı ile boÄŸulan insanların yanında, arÅŸive koyduk. O çocukların kendi çocuÄŸumuz da olabileceÄŸi düşüncesi günlerce uyutmadı bizi.
 
İDLİB'DE GÖRDÜĞÜM ÇOCUKLAR
 
Kelimler boğuluyor, buğulanıyor böyle zamanlarda. Ne diyeceksiniz? Ne yazacaksınız? İnsanoğlunun bu kadar vahşileştiği, bu kadar acımasız olduğu bir zamana şahit olmak, ne büyük imtihan.
Geçen yıl, Halep düştüğünde Suriye'ye girmiştim. İdlib yakınlarındaki kamplara, yerleşim yerlerine gittim. Muhaliflerin aileleri, Esed zulmünden kaçanların sığındığı tek kara parçası o bölge kalmıştı neredeyse. O soğukta, çamurda, yağmurda naylon çadırlarda yaşayan çocuklarla saatler geçirmiştim. Her şeye rağmen gülümsemelerini hayranlıkla izlemiştim.
O gün boğazıma düğümlenen soruyu soramamıştım: 'Ya buraya da saldırırlarsa? Ya burası da bombalanırsa?' Her taraf çocuk ve sivildi. Kaçacak yerleri, sığınacakları binalar yoktu. Korktuğum başıma geldi.
Şimdi pamuktan bebekler gibi cansız yatıyor çocuklar o bölgede. Kimyasal silahla, bir bulut gibi gelip, ölümcül bir nefesle çocukların canını aldılar yine.
Ne yazacaksınız? Ne söyleyeceksiniz?
Yine beylik laflar ediyorlar. Bu sefer ABD BaÅŸkanı Trump esiyor, gürlüyor, 'kırmızı çizgiler aşıldı' diyor. BoÅŸ laf hepsi…
 
Ä°KÄ°ZLERÄ°NÄ° YÄ°TÄ°REN O BABAYI ANLAMAK
 
Kucağında, melekler gibi uyuyan ikizlerini defnetmeye götüren o babanın halini kim anlayacak dünyada? O yavruların kucağından kayıp giden körpe bedenlerini, onların tükenen sıcaklığını, cıvıltısını bir daha hissedemeyecek o baba!..
O yaşlarda çocuğu olan bir babayım ben de. Tüm acısını ruhumda hissediyorum. Ama ben çocuğuma sarılıp, korkunç kabuslardan sıyrılıyorum yine de. Ya o baba? Ya o anne?
Şimdi gel de günlük hayata dön bakalım. Çirkin dünyanın, çirkin işlerine şahitlik et, yaz bakalım. Kelimeler, çocuklar gibi boğuluyor karşımda. Hiçbir şeyin değeri, anlamı, kıymeti kalmıyor biranda. Bir çocuğun çırpınarak öldüğü bir dünyada, yaşamanın anlamı nedir? İktidar olsan ne olur, süper güç olsan ne olur?
YaÅŸamak gerek… YaÅŸamak ve güçlü olmak gerek yine de. Öylesine güçlü olmak lazım ki, çocuk katillerinin başına dünyayı yıkmak gerek. Sığındığımız tek ÅŸey dua. Bir gün, Guta'da, Åžam'da, Ä°ldib'de, Akdeniz'de boÄŸulan çocukların intikamını almayı bize nasip etsin Allah diye dua ediyorum.
Elimden bu geliyor. BoÄŸulan kelimelerimle bunu yazabiliyorum sadece.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.