Bakara 217. âyet, Müslümanları ‘saldırgan’ olarak tanıtan bu Müşrik-Yahudi-Münafık kampanyasının söylentilerine cevap verdi:
“Sana haram ayda savaÅŸmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaÅŸ büyük bir günahtır. Fakat insanları Allah’ın yolundan alıkoymak, O’nu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Fitne ise adam öldürmekten daha beterdir. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaÅŸmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, onların bütün yapıp ettikleri dünyada da ahirette de boÅŸa gitmiÅŸtir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.”
Bu olay Hz. Peygamber’in (s) izni olmaksızın gerçekleÅŸmiÅŸti. Müfreze, ganimet ve esirlerle birlikte Medine’ye geldiÄŸinde Rasulüllah (s), o ganimetten Beytülmal’in payı olan beÅŸte biri de kabul etmemiÅŸti. Kısaca olay kural dışı olup emirlere aykırı bir hareket idi...
Bazı Müslümanlar ise, Müşrik-Yahudi-Münafık ittifakınca yönetilen algı operasyonuna kanarak söylemlerini haklı görmeye, eleÅŸtirilerinin samimi olduÄŸunu ve bu anlaÅŸmazlığın ortadan kaldırılması halinde onlarla barış yapılabileceÄŸini düşünmeye eÄŸilimli idiler. Ä°ÅŸte bu ayet, Müslümanları onlar hakkında bu tür fikirler beslememeleri için uyardı. Zira onların derdi, gerçeÄŸin ortaya çıkması deÄŸil, Müslümanları karalamak ve Ä°slâm’ı engellemekti. Bu nedenle âyette Müslümanlara, düşmanları hakkında safdil düşünceler beslememeleri söyleniyor ve kendilerini “inançlarından döndürmeye çalışanların en büyük düşmanları olduÄŸu” hatırlatılıyor...
Ä°nsanları Allah yolundan alıkoyanlar, Allah’ı ve Mescid-i Haram’ın saygınlığını inkâr edenler onlardı. Ä°slâm’ı engellemek için her yola baÅŸvuran, bütün büyük suçları iÅŸleyen onlardı. Allah’ı inkâr edip baÅŸkalarını da O’nu inkâra zorlayan onlardı. Mescid-i Haram’ın dokunulmazlığını hiçe sayanlar, saygınlığını çiÄŸneyenler; Hicretten önce on üç yıl müminlere, sırf dinî inançları yüzünden her türlü iÅŸkenceyi ve baskıyı yapanlar onlardı. O halde, Mescid-i Haram civarındaki halkı yurtlarından sürüpfitne çıkarmak, Allah katında yasak ayda savaÅŸmaktan çok daha büyük bir suçtu...
Onlar “güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaÅŸacak olanlar” idi...
Bazı tefsirlerden (Tefhimü’l-Kur’ân, Fî Zılâli’l-Kur’ân…) istifade ile anlamaya çalıştığımız -ve bu köşede daha önce de yer verdiÄŸimiz- Bakara 217. âyetin bu yorumu, Türkiye Müslümanlarına diri mesajlar veriyor:
Ä°slâm’a karşı “tek millet” olan küfür ehli, geçmiÅŸte ve günümüzde her fırsatta Ä°slâm karşıtı ÅŸeytani kampanyalar yürüttükleri, cami, başörtüsü vb. Ä°slâmî semboller üzerinden Ä°slâm düşmanlığı yaptıkları ve insanları Allah yolundan alıkoyup müminlere her tür baskı, zulüm ve iÅŸkenceyi reva gördükleri halde, -bu âyetin iniÅŸ sebebi olan olayda görüldüğü gibi- bazen görev hatası yapan bazı müminleri ‘yegâne suçlu’ göstererek bir algı operasyonu yürütüyorlar ve bazı safdil Müslümanları kendi yanlarında konumlandırabiliyorlar.
Ä°mdi, Ä°slâmiyet’in yeniden tarihin aktif öznesi olmasını önlemek için tüm imkânlarını seferber eden küreselÅŸer güçler ve yerliiÅŸbirlikçileri bugün ümmete karşı “Hayır” cephesi kurmuÅŸken, Müslüman’ı hatalı görüp karşı safta saf tutan bazı safdil Müslümanları yadırgıyoruz. “Evet”, ya-dır-gı-yo-ruz!
Henüz yorum yapılmamış.