Güncel
Ä°brahim Kiras: Ateizm dininin peygamberleri
Follow @dusuncemektebi2
“Ateizm dininin peygamberi” gibi görülen Richard Dawkins, en parlak temsilcilerinden olduğu evrimsel biyoloji alanındaki çalışmalarıyla değil, din karşıtı kitapları, makaleleri ve TV programlarıyla tanınıyor. Amerika’da nasıl TV’leri “tele vaiz”ler işgal ediyorsa başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde Ateizm şampiyonları aynı işi görüyorlar. Hatta sanki bir seçim veya referandum kampanyası yürütülüyormuş gibi, belediye otobüsleri de dahil olmak üzere kamusal mecraları kuşatan ilanlar bile veriliyor, “tanrı yok, inanmayın, keyfinize bakın” diye…
Bugün Batı Avrupa ülkelerinde din -veya hiç değilse kurumsal din- neredeyse tamamen toplumsal hayattan çekilmiş durumda. Özellikle İngiltere, Fransa, Hollanda, Almanya ve İskandinav ülkeleri Hristiyanlığa ait değerleri ve adetleri hayatlarından çıkarmış gibiler.
Bunlar -Fransa dışında- vaktiyle Roma Kilisesine baÅŸ kaldırıp Protestanlığı benimsemiÅŸ olan -ve çoÄŸunlukla Germen kökenli nüfusa sahip- ülkeler. Latin kökenine ve kültürüne daha yakın olan Fransızlar gerçi Protestan olmadılar ama hem Katolik-Protestan savaşında ikinci blokta yer aldılar hem de 1789 ihtilaliyle Katolik Kilisesi’ne en büyük darbeyi indirdiler.
Ancak Protestanlığın yanı sıra başka bir ortak özellikleri daha var bu ülkelerin: Burjuva sınıfının ortaya çıktığı ve kapitalist sosyoekonomik modelin filizlenip geliştiği topraklar bunlar. (Fransa bu hususta da kervana nispeten geç katılanlardan.) Burjuvazinin bu toplumların yalnızca üretim modellerini değil, düşünme şekillerini de devrimci biçimde değiştirdiği hatırlanırsa rasyonalizmin hakimiyeti altında geleneksel dinî dünya görüşünden kopuşun izahı kolay.
Diğer yandan toplumların genelinde refah seviyesinin yüksekliğiyle maneviyat eğilimlerinin ters orantılı geliştiğine dair yaygın görüşü de az çok doğrulayan bir tablo var burada.
Ne var ki sadece dindarlığın zayıflaması, Kilise’nin gücünün azalması ve bireylerin ateizme yönelmesi deÄŸil karşımızdaki tablo. Aynı zamanda din karşıtı literatürün giderek kabarması ve Ateist söylemin agresyonunu artırması da söz konusu. Mesela Ä°ngiltere’de neredeyse her Allah’ın günü ateizmi savunan yeni bir kitap veya makale çıkıyor; TV’lerde en fazla ilgi çeken programlar bu konunun tartışıldığı yayınlar oluyor. Bu çerçevede “Ateizm dininin peygamberi” gibi görülen Richard Dawkins, en parlak temsilcilerinden olduÄŸu evrimsel biyoloji alanındaki çalışmalarıyla deÄŸil, din karşıtı kitapları, makaleleri ve TV programlarıyla tanınıyor. Amerika’da nasıl TV’leri “tele vaiz”ler iÅŸgal ediyorsa baÅŸta Ä°ngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde Ateizm ÅŸampiyonları aynı iÅŸi görüyorlar. Hatta sanki bir seçim veya referandum kampanyası yürütülüyormuÅŸ gibi, belediye otobüsleri de dahil olmak üzere kamusal mecraları kuÅŸatan ilanlar bile veriliyor, “tanrı yok, inanmayın, keyfinize bakın” diye…
***
Åžimdi… dinin toplumsal ve entelektüel gücünün her geçen gün azaldığını gördüğümüz bir coÄŸrafyada agresif bir ateizmin ve din düşmanlığının yükseliÅŸi çeliÅŸkili deÄŸil mi? Dinin ve dinî dünya görüşünün “tehlike” olmaktan giderek uzaklaÅŸtığı bir zeminde din düşmanlığının veya hiç olmazsa din karşıtı neÅŸriyatın artması bence ilginç. Bu paradoksal durumun izaha ihtiyacı var ama benim görebildiÄŸim kadarıyla Ateist literatürde baÅŸka problemler de var.
En baÅŸta evrensellik iddiası… AÅŸağı yukarı Aydınlanma Çağı’ndan beri Hıristiyan itikadının belli baÅŸlı unsurlarına yöneltilmiÅŸ olan tenkitler bütün dinleri ilgilendiren mutlak standartlar olarak sunuluyor ki bu düpedüz Avrupa’nın en ciddi hastalıklarından biri olan Batı-merkezciliÄŸin bir ifadesi. Mesela doÄŸa bilimleri alanındaki mevcut bilgi birikimimize aykırı kabulleri olan Katolik Kilisesinin veya Evanjelik Protestanlığın durumunu dünya üzerindeki bütün dinlere ÅŸamil saymak bilgisizlikten kaynaklanmıyorsa ahlaklı bir tutum deÄŸil.
Ä°kincisi, tarihi süreçte bilim ve felsefe alanında gerçekleÅŸen geliÅŸmelerin ve deÄŸiÅŸen anlayışların dindar insanların veya din bilginlerinin dinî kavramları yorumlayışları üzerinde etkisinin olmadığını var saymak makul deÄŸil. Zira dinin temel kuralları ve inanç esasları hiç deÄŸiÅŸmese de bunların toplumsal hayat içinde uygulanma biçimleri ve hatta anlamları deÄŸiÅŸen ÅŸartlara baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸebiliyor. Nitekim tek tanrılı dinlerin mensupları arasında bile tanrı tasavvurunun tarihî süreç içinde giderek antropomorfik nitelikten uzaklaÅŸtığını gözlemleyebiliyoruz. OrtaçaÄŸ Hristiyanlarının gökte, bulutların üzerinde oturan uzun sakallı yaÅŸlı bir adam olarak hayal ettikleri tanrı figürünün bugünün eÄŸitimli Hıristiyanları için aynı derecede temsil gücü taşıdığı söylenemez herhalde. KuÅŸkusuz Hristiyan mezhepleri arasındaki Kutsal Kitabın literal okumasını esas alan görüşe benzer ÅŸekilde Müslümanlar arasında da Allah’ın gökyüzünde oturduÄŸu, eli olduÄŸu gibi mecazi ifadeleri gerçek sayan bir eÄŸilim vardır ama bu anlayış Ä°slam toplumlarında daima marjinal konumda olmuÅŸtur.
***
Felsefi anlamda Ateizm yani tanrıtanımazlık aslında yeni değil, tarih boyunca hep var olmuş bir görüş. Eski Yunan felsefesinden beri izleri sürülebilen bir eğilim. Zaten esas olarak var olma ve bilme sorunlarını çözme arayışındaki felsefenin tanrı konusuyla ilgilenmemesi düşünülemez. Haddizatında filozofların metafiziğe ilişkin görüşlerinin çoğu zaman dinlerin vazettiği anlayışla çeliştiği veya çatıştığı da doğru. Ama Batı felsefe geleneği içinde bugünkü anlamda Ateizm sayılabilecek güçlü bir damardan söz etmek zor.
Elbette felsefe derken Hristiyanlık dogmalarını rasyonel temellere oturtma peÅŸindeki skolastik felsefeyi kastetmiyorum. Modern felsefe okullarına bakın. Descartes’tan Kant’a, Spinoza’dan Hegel’e kadar modern Batı felsefe geleneÄŸinin kurucu babaları arasında Ateist sayılabilecek bir isim yoktur aslında. Tamam, bunların hiçbiri anladığımız manada dindar deÄŸildi, hatta çoÄŸu bir dine mensup da deÄŸildi ama maddi-fiziksel dünyanın dışında baÅŸka bir varlık alanı olmadığı iddiasında bulunmak anlamında Ateist deÄŸillerdi.
Üstelik doğa bilimlerindeki olağanüstü gelişmelerin etkisiyle dini dogmaların miadını doldurduğunun düşünüldüğü bir çağda tanrı fikrini reddetmek iyice kolaylaşmışken bunu yapmadılar. Yalnızca metafizik alan veya tanrısal varlık konusunda mevcut dinlerin egemen söyleminden farklıydı görüşleri.
***
Uzun lafın kısası: Batı düşünce geleneği içinde Hristiyanlığı, hatta belirli bir tanrı anlayışını benimsemeyip eleştiren ama hayatı biyolojik-maddi boyuttan ibaret görmeyen filozofların görüşlerini Ateizm diye sunmak entelektüel bir ayıp.
İkincisi, bugün dine ilginin ve dini inançların giderek zayıfladığı Batı Avrupa ülkelerinde 19. asırda bile görülmemiş şiddette esen Ateizm propagandasının rüzgârı incelenip çözümlenmesi gereken bir sosyolojik gizem.
Henüz yorum yapılmamış.