Sosyal Medya

Güncel

Normalleşme ve Mahçupyan!-İlhami IŞIK

İzmir'in dağlarından başka hiçbir alternatif yol önermeyen ana muhalefet, normalleşti mi de biz mi kaçırdık treni? Fettullah Gülen ülkeye dönüp, halkın arasına karıştı da biz mi görmedik? PKK, silahları gömüp, silahsız ve şiddetsiz bir siyaset izlemeye başladı da biz de deve kuşu misali kafamızı kuma gömüp görmemezlikten mi geliyoruz?



''Yoksa aynen Kemalizm’in yaptığı gibi, AK Parti de kendisine iktidar alanı açma ve o alanı tahkim etme uÄŸruna normalleÅŸme hedefinden uzaklaşıp, kendi tahayyülünün normlarını hâkim kılma sevdasına mı kapılıyor? “Eski Türkiye”ye karşı çıkarken, bir baÅŸka “Eski Türkiye” olmaktan öte hiçbir anlamı olmayacak bir maceraya mı sürükleniyoruz? Ãœstelik ülkenin normalleÅŸmeye elveriÅŸli sosyolojik ve zihni zemine sahip olduÄŸu bir dönemde…''
 
Son yazısının finalini böyle baÄŸlıyor Mahçupyan! "Ãœlkenin normalleÅŸmeye elveriÅŸli sosyolojik ve zihni zemine sahip olduÄŸu bir dönemde…" Ben ÅŸahsen çok merak ediyorum; son dönemle kast edilen hangi süreçtir? Son dönemde normalleÅŸmeye uygun sosyolojik ve zihinsel dinamikler kimlerdir? Hem sosyolojik hem de zihinsel olarak normalleÅŸmeyi talep edenler var da bir ben mi görmüyorum?
 
''Ä°zmir’in daÄŸlarında çiçekler açar'' marşı ile Mustafa Kemal’in Askerleri sokakta meydanda yeri gökü inletirken, bu durumu acaba normalleÅŸtirme iÅŸareti olarak mı okumalıyız? Daha 15 Temmuz 2016'da FETÖ’cü çete uluslararası destekçileriyle darbe kalkışmasına karar vermiÅŸ ve uygulamaya geçmiÅŸken, bu eylemi ve haleti-ruhiyelerini normal mi kabul edeceÄŸiz? 22 Temmuz 2015'te PKK ''devrimci halk savaşı'' ilan edip, ÅŸehirlerde hendek savaşına baÅŸlamasını normalleÅŸme belirtisi ve arzusu olarak mı deÄŸerlendireceÄŸiz?
 
Mahçupyan kusura bakmasın ama Türkiye sosyolojisi ve bu sosyolojinin zihinsel temsili denirken aklıma bunlar geliyor. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa; bizzat Mahçupyan'ın kendisi bir vakitler bir yazısında buna benzer bir tasnif yapmıştı. Türkiye sosyolojisi ve zihinsel yapısını baskılayan ve belki de belirleyen üç dinamiği öyle sıralamıştı. AK Parti, Cemaat (yani FETÖ) ve PKK. İktidar alanının rekabetinde ve belirlenmesinde ancak bu üç gücün belirleyici olabileceğinin altını yine kendisi çizmişti.
 
Ä°zmir’in daÄŸlarından baÅŸka hiçbir alternatif yol önermeyen ana muhalefet, normalleÅŸti mi de biz mi kaçırdık treni? Fettullah Gülen ülkeye dönüp, halkın arasına karıştı da biz mi görmedik? PKK, silahları gömüp, silahsız ve ÅŸiddetsiz bir siyaset izlemeye baÅŸladı da biz de deve kuÅŸu misali kafamızı kuma gömüp görmemezlikten mi geliyoruz?
 
Mahçupyan'ın gözden kaçırdığı temel bir sosyolojik ilke var; Normalleşme çıkar gruplarının temsil düzeyinde sağladıkları mutabakatların normalleşmesidir. Çatışmanın sebebi olan nedensellikler zincirinde temsili düzeyde bir yumuşama ve yakınlaşma sağlanmadan sosyoloji normalleşmez. Ortada bunun ikna edici hiçbir emaresi yokken keyfi biçimde, paşa gönlüm böyle istiyor diyerek sosyolojik yapıların algılarıyla oynanmaz. Bu çok tehlikeli bir yaklaşımdır.
 
Türkiyenin siyasi pratiği ve Türk halkının iki normalleşme ürettiği savı da gerçekçi değildir. Darbelerle üretilmeye çalışılan daha doğrusu rasyonel hale getirilmeye çalışılan eski Türkiye, son darbe girişiminin bizzat halk eliyle bertaraf edilmesi, eski Türkiyeyi J. Lacan'ın deyimi ile "simgesel gerçeklik" olmaktan bile çıkarmıştır. Bugün yaşadığım ve tanık olduğumuz sürecin ana çatışma ekseni yerel değildir.
 
Çatışma eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında cereyan etmemektedir. Çatışma esas olarak global dünya ile Yeni Türkiye arasındadır.
 
Eski Türkiye’nin hayaletleriyle yeni Türkiye’yi kendine özgü dinamiklerinden yoksun bırakmak sadece akla ziyan deÄŸildir, ayrıca da gereksiz ve iÅŸlevsizdir. Yeni Türkiye idari ve siyasi bakımdan deÄŸiÅŸen bir Türkiye olmak zorundadır. Buna mecburdur. En iyisi bu mudur? Hayır deÄŸildir. Ama anlaşılan o ki, ÅŸimdilik Türkiye sosyolojisinin elverdiÄŸi, cevaz verdiÄŸi de budur. Bu kadardır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.