Güncel
Organik buluÅŸma-Nihal Bengisu Karaca
Follow @dusuncemektebi2
Cumhurbaşkanı Erdoğan, salı günü Samsun’a gitmeden önce ziyaret ettiği Sarıyer Metro İstasyonu önünde “Evet” çadırına gitti. Sonra “Hayır” çadırına girdi. Stantta duran beyefendi, Samsun’a gideceğini söylediğini, Gelin bir suyumuzu için, öyle gidin” dediklerini, Cumhurbaşkanı’nın da kendilerini kırmayıp davete icabet ettiğini söylüyor. Cumhurbaşkanı çadıra girince, “Eee söyleyin bakalım neden ‘Hayır’ diyorsunuz?” diyor. Diyalog başlıyor. Kimsede çekinme yok, Sayın Erdoğan’da da gücenme yok. Özetle “çok iyi” bir buluşma. Neden mi?
Çünkü CumhurbaÅŸkanı’nın etrafında özellikle son yıllarda çadırdakilerle aynı düşünmesine raÄŸmen, “Her iktidarın eser miktarda karşıt görüş devÅŸirmeye ihtiyacı vardır, böylece o iktidar tüm dünya görüş- lerine hitap ediyor gibi görünür. Dur ben de bu iktidarın devÅŸirilmiÅŸ muhalifi olayım, sırtımı güce yaslayayım; gelsin villalar, gitsin arsalar” zihniyetinde olanlar temerküz etti.
BAÄžLARI TAZE TUTMAK
Genelde de böyledir, dünya görüşünü, muhalefet etme kapasitesini, ait olduÄŸu düşünce dünyasını pazarlık kozu elde etmek için bileyleyip sivri tutanlar, uygun meblaÄŸlar karşılığında “ikna olur”, ağız deÄŸiÅŸtirir ve iktidar sahiplerini kısa vadede tatmin eder, uzun vadede yanıltırlar.
Ä°ktidar da bu zevatın ikna olmaya dünden teÅŸne versiyonlarıyla karşılaşıp onaylarını almaya alışınca, “Demek ki iÅŸin sırrı güçlü olmakta” fikrine meyletmeye baÅŸlar. Bu tutum zamanla topluma da yansır ve asıl kamplaÅŸmalar o zaman olur, millet olma kapasitesi yara alır.
Bağışıklık kazanmanın yolu ise “Hayır” çadırındaki gibi organik, “saf”, bozulmamış muhaliflerle spontane buluÅŸmalar yapmak, can sıkıcı olaylarla karşılaÅŸma riskine raÄŸmen baÄŸları taze, nabızları aracısız tutmaktır. Çünkü iktidarın muhaliflerce, muhaliflerin iktidar tarafından hazmedilir, tolere edilebilir olması; aynı ülkeyi paylaÅŸmaktan yüksünmez, gocunmaz hale gelmeleri için bu ve bunun gibi yollar gerekli.
Niye “Hayır” diyormuÅŸ “Hayır” çadırındakiler?
“Atatürk ilkelerini istiyoruz, kadın haklarını istiyoruz, söylemleriniz nedeniyle kadın haklarının (ileride) olmayacağını, gideceÄŸini düşünüyoruz. Özgürce her ÅŸeyi söylemek istiyoruz. O yüzden ‘Hayır’ diyoruz” diyorlar.
CumhurbaÅŸkanı da diyor ki: “14 yıldır ülkeyi biz yönetiyoruz. Biz geldiÄŸimizde parlamentoda kaç bayan vardı, ÅŸimdi kaç bayan parlamenter var?”
Derin bir sessizlik.
Sonra, “Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Alevileri üzmüştür. Kendi adınızı verebilirdiniz, keÅŸke kendi adınızı verseydiniz” diyor ErdoÄŸan’ı çadıra davet eden beyefendi.
Doğrusu son derece sanatlı bir serzeniş.
Ancak ErdoÄŸan, Alevi-Sünni ayrışmasına neden olma gibi bir ithamı saklayan süslü pelerine aldırış edecek deÄŸil. “Ama bu söylediÄŸiniz çirkin. Kimi Alevi seviyor, kimi Sünni seviyor. Ona bakamayız, tarihte kim kudret sahibi olmuÅŸ, kim fayda saÄŸlamış, ona bakmak durumundayız” diye karşılık veriyor. “Yavuz’un dönemi Osmanlı topraklarının 18 milyon kilometrekare alana kadar yayıldığı bir dönem. Bu insanların adını yaÅŸatmayı nasıl anlamsız bulursunuz? Ayrıca Hacı BektaÅŸ-i Veli’nin adını NevÅŸehir’de bir üniversiteye verdik.”
Ancak görülen o ki bu meselenin algılanışında bir miktar hassasiyet var.
“Ama Aleviler korkarak ‘Aleviyiz’ diyor” meselesinden KılıçdaroÄŸlu’nun AleviliÄŸine kadar geliyor konu. Böyle çata çat, pata pat; protokollerin, beklentilerin gölgelediÄŸi tentenelerden kurtulmuÅŸ, kahvehanede tartışan komÅŸular gibi atışıyorlar. Bol samimiyet, asgari saygı düzeneÄŸinde.
Bir hanım, CHP’nin süreçle ilgili olarak yaptığı propagandadan soru çekiyor ve soruyor: “Sayın CumhurbaÅŸkanım, 15 yıldır neyi yapamadınız da bundan sonra baÅŸkan olarak yapmak istiyorsunuz?”
HERKESÄ°N CUMHURBAÅžKANI
“Söyleyeyim” diyor ErdoÄŸan. “484 gensoru verildi, sadece 4’ü kabul edildi. Bu sistemde muhalefet partileri, çıkaramayacağını bilse de parlamentoyu çalışamaz hale getirmek için gensoru veriyor. Meclis iÅŸlevsiz hale getiriliyor. Ä°kincisi, Ecevit ve Sezer kavga ettiler. Ertesi gün 6 milyar dolar zarar edildi, Türk ekonomisi çöktü. Aynı ekoldendiler. Ama çiftbaÅŸlılık sorun yaratıyor.”
“Hayır” çadırındakiler cevaplardan memnun oldular mı? Hayır. Ama böyle buluÅŸmalarda önemli olan yanıtlardan ikna olmak deÄŸil, temastır. Önemli olan bugün de, 16 Nisan’dan sonra da, sistem deÄŸiÅŸsin ya da deÄŸiÅŸmesin; hem o çadırdakilerin hem de “herkesin CumhurbaÅŸkanı” olmak durumunda olan bir kiÅŸinin bu ve benzeri deneyimlerden fayda görecek olmasıdır.
Henüz yorum yapılmamış.