Dünya
Alman için 'Nazi dönemi' adeta bir 'Aşil Topuğu'
![](resimler/detay/144569.jpg?1537809764)
Alman hafızasında “Nazi dönemi” adeta bir “Aşil Topuğu”. Yani Almanların zayıf karnı. Almanlar “Nazi” kelimesinin kendilerine atfedilmesinden son derece rahatsızlık duyuyorlar.
Almanya'da ırkçılıkla ilgili tartışmalar Thilo Sarrazin'in 2010 yılında yayınladığı “Almanya kendini yok ediyor” baÅŸlıklı kitabıyla zirveye çıktı. Sarrazin sıradan bir isim deÄŸildi, Neonazi gruplarla baÄŸlantısı da bulunmuyordu. Sarrazin kitabını yayınladığı sırada “Alman Merkez Bankası”nın yönetim kurulu üyesiydi. Daha da ilginci “Sosyal Demokrat Parti” üyesiydi.
“Ä°slam Almanya'nın bir parçasıdır” dediÄŸi için dönemin CumhurbaÅŸkanı Christian Wulf'un başına gelmeyen kalmadı. “Focus” dergisi, kapağında Wulff'u siyah bıyıklı ve fesli bir fotomontajla gösterdi. Wulf, aleyhindeki tezviratlar sonucunda CumhurbaÅŸkanlığında ikinci yılını bile doldurmadan istifa etti. Gerçi Thilo Sarrazin de Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyeliÄŸinden el çektirildi ama “Sosyal Demokrat Parti”deki üyeliÄŸi devam etti. Aslında Sarrazin'in Merkez Bankası'ndaki görevinden ayrılmasında Mslüman göçmenler aleyhinde dile getirdiÄŸi ırkçı eleÅŸtirilerden daha çok “Yahudiler”e dair olumsuz görüşleri rol oynadı.
Almanya'da göçmenlere yönelik ayrımcılık “Avrupa Konseyi Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığıyla Mücadele Organı ECRI”nin 2014'te açıkladığı raporla da gündeme geldi. Raporda “Almanya'nın ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili yasalarını gözden geçirmesi gerekiyor”ibaresi yer aldı. ECRI, Almanya'dan “Avrupa Konseyi”nin “Her Türlü Ayrımcılıkla Mücadele İçin Avrupa Ä°nsan Hakları SözleÅŸmesi”ne ek olarak 2000'de imzaya açtığı 12'nci protokolü onaylamasını istedi. Almanya, kamu çalışanlarının neden olduÄŸu ayrımcılığın cezalandırılmasını öngören protokolü imzaladı ama gereÄŸini yapmadı.
Raporda toplumsal söylemde yabancı düşmanlığı içeren ifadelere tolerans gösterilmemesi ve ırkçılığı savunan kuruluÅŸlara kamu yardımlarının kesilmesi gerektiÄŸi de ifade edildi. ECRI, Almanya'nın 2008'den bu yana güncelleÅŸtirmediÄŸi “Irkçılık ve HoÅŸgörüsüzlüğe Karşı Eylem Planı”nı gözden geçirmesini ve göçmenlerin entegrasyonuyla ilgili ulusal eylem planına ırkçılık ve hoÅŸgörüsüzlükle mücadele konusunun eklenmesini de talep etti. Tabii ki bu yönde bir geliÅŸmeye tanık olmadık. Almanya'da göçmenler için hayat daha da zorlaşırıldı.
Sadece Almanya'da deÄŸil Fransa, Hollanda, Avusturya baÅŸta olmak üzere diÄŸer “AB” üyesi ülkelerde de ırkçı hareketler merkez partilerini etkiliyor. Fransa'da göçmen karşıtı yazarlar merkez partilerine “meydanı Le Pen'e bırakmayın” uyarısı yapıyorlar. Bu yazarlara göre merkez partileri Le Pen'i durdurmak istiyorlarsa, bunun yolu göçmen karşıtlığı bayrağını kendilerinin dalgalandırmasından geçiyor. Dolayısıyla 'marjinal' olarak nitelendirilerek bilinçli ÅŸekilde küçültülen ırkçılar için “kendimiz muhalefetteyiz ama fikirlerimiz iktidarda” pozisyonu doÄŸuyor. Batılı birçok aydın Avrupa'da geliÅŸen yeni ırkçılığın 1930'lardaki “Nazi” ve “FaÅŸist” örgütlenmelerle benzerliklerine dikkat çekiyorlar ama aynı görüşleri Türkiye dile getirdiÄŸinde AB ülkelerinin hükümetleri aynı safta dizilerek savunmayı bırakıp saldırıya geçiyorlar. Neden acaba? Bu kadar gürültünün arkasında neyi saklıyorlar?
Kaynak: Yeni Åžafak
Henüz yorum yapılmamış.