Güncel
'Sultanın torunu dedi ki..' -Akif Emre
Follow @dusuncemektebi2
Belli ki ne güçlü bir tarih bilgileri ne de güncel olarak Türkiye şartlarına vakıf olmayan bu insanları hemen her konuda yaptıkları açıklamalar gündem sıkıntısı çeken basın için bulunmaz fırsat oluşturuyor. 'Sultanın torunu dedi ki..' ile başlayan haberler sanki sultan dedesinin dizinin dibinde büyümüş yahut Enderun'da eğitim almış gibi biyolojik akrabalığı fikri ve siyasi özdeşleştirme yaparak gündem oluşturuluyor. Muhtemelen yapacakları siyasi gaflardan yararlanarak bir tür tarihle hesaplaşma yöntemi olarak güncelleniyor.
Artık yeni bir magazin konumuz oldu; Osmanlı hanedanından kaçıncı kuşaktan torunu dedi ki.. şeklinde başlayan sansasyonel haberler. Haberin veriliş biçimine bakarsanız sanki sultan Topkapı'da veya hâlâ Dolmabahçe'de oturuyor hanedandan bir prens ya da prensesten saltanat çevresinin ne düşündüğü ya da olaylara nasıl yaklaştığı hakkında fikir edinmek için birinci elden bir kaynaktan görüş alınıyor.
Önce şunu belirtmek lazım Osmanlı devleti hüküm sürdüğü asırlar ve sürekliliği içinde tarihte az bulunur devletlerden biridir. Bu kadar geniş coğrafyada bu kadar farklı dil ve dine mensup insanları merkezi bir imparatorluk idaresi altında tutmak dönemin maddi şartları bakımından son derece güçtü. Bu açıdan Roma'yla kıyaslanabilecek büyüklük ve uzun ömürde bir imparatorluktu. Devletin siyasi ömrü kadar hanedanın da devletle yaşıt olması sürdürülebilirliği son derece güç bir siyasal pratik olarak dünya tarihinde az bulunur. Devletin ömrünün bu kadar uzun olması da biraz da aynı hanedanın yönetiminde olmasının etkisi büyük elbette.
Saltanatın lağvedilmesiyle birlikte Osmanlı ailesinin tüm mensupları sürgüne gönderildi. Çok sıkıntı çektiler. Kelimenin tek anlamıyla büyük kısmı perişan oldu. Ders kitaplarında vatan haini olarak gösterilen Vahdeddin'in ölümünden sonra naaşına bile haciz geldi. Yıllarca memlekete dönemediler. Önce kadın mensupları daha sonra da erkek haneden üyelerinin memlekete girmelerine izin verilerek bir yanlış ortadan kaldırıldı.
Sürgündeki ilk nesil aldıkları terbiye ve sorumlulukla hareket ederek içlerinde yabancı pasaportu kabul etmeyenler bile oldu. Aile her anlamda paramparça olduğu için batılı anlamda bir hanedan, kraliyet ailesi ya da aristokratik bir sınıf olarak varlıklarını sürdürmeleri imkansızdı. Zaten bizde bu anlamda sınıftan söz edilemezdi. Ama dağılmış ailenin daha sonraki kuşakları içinde Türkçe bile konuşamayanlar mevcut.
Hal böyle olunca nesep itibari ile Osmanlı soyundan gelen kimi şahıslara özel önem atfederek güncel konularda soru yöneltmek yahut tarihin birikimiyle topluma aydınlatıcı fikirlerini serdetmek babında mikrofon uzatılmasına tanık olunuyor. Belli ki ne güçlü bir tarih bilgileri ne de güncel olarak Türkiye şartlarına vakıf olmayan bu insanları hemen her konuda yaptıkları açıklamalar gündem sıkıntısı çeken basın için bulunmaz fırsat oluşturuyor. 'Sultanın torunu dedi ki..' ile başlayan haberler sanki sultan dedesinin dizinin dibinde büyümüş yahut Enderun'da eğitim almış gibi biyolojik akrabalığı fikri ve siyasi özdeşleştirme yaparak gündem oluşturuluyor. Muhtemelen yapacakları siyasi gaflardan yararlanarak bir tür tarihle hesaplaşma yöntemi olarak güncelleniyor.
Bir tarafta ne aileden tevarüs ettiği bir haneden görgüsü ve oradan kazanılmış yazılı olmayan aile tarihine dair herkesten farklı olarak bir malumatı olmayan kişileri öne çıkararak tarihin karalanması yaptıkları siyasi gaflar üzerinden bir tür Türkiye düşmanı gibi gösterilmelerinin hiç kimseye yararı olmaz. Avrupa'nın demokratik ülkelerinde hâlâ saltanat süren kraliyet ilesinin sınıfsal statüsü ve gücü ile Osmanoğulları'nın mevcut halini kıyaslamak yapılacak en büyük kötülük olur.
Diğer taraftan nesep itibari ile Osmanoğulları'ndan gelmekten başka özelliği olmayan isimlere özel önem atfederek onları her konuda görüş açıklamalarını isteyerek sahneye davet etmek de boşuna bir hevestir. Özellikle okullara götürülüp çapraz sorular karşısında hiç de donanımlı olmadıkları her hallerinden belli olan şahısları rol model gibi takdim etmek de tarihe sahip çıkmak olmasa gerek. Elbette Osmanoğulları'nın tarihimizde oynadıkları rol isimlerinin saygı duyulmalarını hak ediyor olabilirler. Ancak bunun bilgi, gelenek, birikim olarak yaşayan bir haneden mensubu varmış gibi beklentiye girip tarihe yakışır bilgelikler beklemek de beyhudedir. Kişisel donanımları bir tarafa ama isimlerinden dolayı peşinen belli beklentilere girilmesi, bu şekilde takdim edilmesinin tarihe sahip çıkmakla alakası yoktur. Türkiye'nin şartlarından da tarihin tecrübesinden de haberi olmamak onların kabahati olmayabilir. Çok zor şartlarda bu temsil ettikleri ailenin onurunu korumaya çalıştılar, hayat mücadelesi verdiler. Ancak bu mağduriyetleri geçmişin bilgi ve geleneğini tevarüs etmeye yetmiyor. Sevgi ve karşıtlığı ölçülü tutmak gerekir. Tarihin gerçekleri karşısında direnemeyen kurmaca tarih söylemi işi magazinleştirerek aynı sonucu almaya çalışıyor.
Henüz yorum yapılmamış.