Sosyal Medya

Dünya

Gayrı insânî hikâyelerle yüklü Rockefeller-Süleyman Seyfi Öğün

Dünyânın “para babalarından” birisi olan Rockefeller 101 yaşında göçtü. Ardında sayısız spekülasyon bıraktı. Bunların arasında kalbinin 6 defâ değiştiği, ciğer nakli yaptırdığı vb hikâyeler yer alıyor. Ama bence en çarpıcı olanı; belli aralıklarla gençlerden alınan kanlarla kendi “kirli” kanını değiştirdiği yolundaki söylentiler… Geçen sene 100 yaşını ikmâl ettiği zaman söylediği; 200 yaşına kadar yaşayacağı iddiası ise evlere şenlik.. İslâmiyet ve Türklük aleyhtarı gizemli idealleri, siyonizme yaptığı katkılar bu tabloyu daha da ağırlaştırıyor. Ekonomik ve ticârî sicili ise gayrı insânî hikâyelerle yüklü…



Bunca iÄŸrenç hikâyenin “kahramanı” bu dünyâdan göçünce, özellikle de Müslüman Türklerin derin bir nefes almasını yadırgamamak gerekiyor. Lâkin bu bakışın, açıkça ifâde etmeliyim ki sorunlu bir tarafı olduÄŸunu düşünüyorum.. Åžimdi buna bir bakalım…
Geleneksel dünyâda zenginliÄŸin karşılığı olan “servet” idi. Servet, nazar çeken; ardında şâibeli iÅŸlerin döndüğü bir fazlalık muamelesi görürdü. Servet edinmekten daha zor olan, o serveti “taşımaktı”. Yapılacak ÅŸeylerden birisi, serveti gizlemekti. Bu da her zaman kolay olan bir ÅŸey deÄŸildi. Çünkü servetin baÅŸta gelen fonksiyonu “harcamaktı”. Harcanmayan servetlerin, pinti, cimri, hasis insanların elinde kalmasının dışında fazlaca bir mânâsı olamazdı. EÄŸer servet bir harcamanın konusu olursa nazarı üzerine çeker; kendi kendisini büyüten türlü söylentilerle dev bir çığa dönüşür; süreç, servete el koymayla ve serveti cezâlandırmayla biterdi. Servet sâhibi, eÄŸer onu elinde tutmayı istiyorsa, yapacağı en akılcı iÅŸ; onun hatırı sayılır bir kısmını gönüllü olarak yeniden bölüşüme sokmak ve nazar sahiplerini “görmek” olabilirdi. Bunlar hayır, hasenât iÅŸleri olarak bilinir. Servetin aklanması iÅŸi, zamân içinde kurumsallaÅŸmış; meselâ vakıf müessesine dönüşmüştür. Elbette dinlerin de bu konudaki çaÄŸrısını ve düzenleyici pratik normlarını ihmâl etmemek gerekir.
“Karanlık” bir birikim geçmiÅŸine sâhip olan servetin “aklanması” toplumsal düzeyde ilginç neticeler doÄŸurmuÅŸ; bir geçim yolu hâline de gelmiÅŸtir. Servetini yeniden paylaÅŸtıran kiÅŸiler ile bundan pay alanlar arasında, hayli geniÅŸ bir “efendi-köle” iliÅŸkisidir bu. Servet odaklı iliÅŸkiler son derecede ÅŸahsîleÅŸmiÅŸ iliÅŸkilerdir. Dolayısıyla bu iliÅŸkilerin fâilleri bellidir. Bir tarafta servetin “sâhibi” olan kiÅŸi veyâ kiÅŸiler (âile); diÄŸer tarafta ise bundan “nasiplenen” yanaÅŸmalar mevcuttur. Bu iliÅŸkilere nereden baktığınız ne göreceÄŸinizi de belirler. Çok düz bir ÅŸekilde bakılırsa, “efendi”nin sınırsız hâkimiyetinden ve diÄŸerlerinin ona kesintisiz ve kesif baÄŸlılığından bahsedilebilir. Yâni efendi “özne”, köle ise “nesne” olarak görülebilir. Ama daha derinden bakıldığında, bağımlı gözükenlerin verdikleri sayısız servislerle “efendi”lerini kendilerine bağımlılaÅŸtırdığını da söylemek mümkündür. Åžener Åžen'in unutulmaz bir oyunculuk sergilediÄŸi Nesli Çölgeçen'in “Züğürt AÄŸa” filminin sosyolojik derinliÄŸi de bunu anlatmaktaki baÅŸarısı ile Türk sinema târihindeki yerini almıştır.
Modern dünyâda zenginliÄŸin kaynağı olarak servetin yerini sermâyenin aldığını biliyoruz. Servet ile sermâye arasındaki aslî farklılık; ilkinin öznelliÄŸi ile ikincisinin nesnelliÄŸi arasındadır. Belki de lâyıkı veçhile anlaşılmayan da bu farklılıktır. târihsel kültürel algılamalar, bu algılamayı doÄŸuran ÅŸartlar aşıldığında bile etkisini sürdürebiliyor. Meselâ dilde bu çok açık kendisini gösteriyor. Modern kapitâl sâhibini bir “para babası” gibi görmemiz buna verilebilecek en tipik misâldir. Bu özünde, modernlik öncesinde sıfatladığı olguların çoktan târihe gömüldüğü çok patrimonyâl bir bakıştır. Bir sermâye sâhibi paranın babası deÄŸildir. Dolayısıyla ondan, hangi manâda olursa olsun bir “babalık” beklememek gerekir.
Modern dünyâda sermâye, önce üretim üzerinden nesnelleÅŸen bir seyir izledi. Sermâye birikimi, bir yatırım aracına dönüştü. Para-Mal-Para1 iliÅŸkisidir bu. Ama özellikle de 1970'lerden baÅŸlayıp, günümüze bütün bunalımlarıyla birlikte çöktüğü ikinci evresinde para, üretimdeki karşılığından koparak bizzât kendisini nesneleÅŸtirdi. Kendi kendisinin amacı hâline geldi. Buna, Para-Para1 iliÅŸkisi de deniliyor. Para kendisini nesneleÅŸtirirken, cümle dünyâyı ve tekmil insan iliÅŸkilerini en katmerli ölçülerde nesneleÅŸtirdi. Zâten sıkıntı da buradadır. Günümüzde finansal çıkarlar bizzât efendisi olmayan bir efendilik makâmıdır. Bu makâm, herkesi köleleÅŸtiriyor ve irâdemizi teslim alıyor. Para deryâsında Rockefeller'ın iri bir damla olmaktan baÅŸka özelliÄŸi olmadığını düşünüyorum.. Dünyâ siyâsetini, plütokrasinin ÅŸeytanca yürüttüğü bir 1001 Gece Masalına indirgemek; yer yer dinlemesi keyif verse de; nihâyetinde bir basitlemedir…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.