Belçika EÅŸit Haklar ve Yoksullukla Mücadeleden Sorumlu Devlet Bakanı Zuhal Demir, Avrupa Adalet Divanı’nın başörtü yasağını savunarak “Müslümanlar bizim deÄŸerlerimizi benimsemeli. Ancak herkes bunu kendi inisiyatifi ile yapmıyor. Bazılarının yardıma ve zorlamaya ihtiyacı var” diyebiliyor, bakanlığının adını bile umursamadan.
Batıya göçmeyi hayal eden, orada yaÅŸama ütopyasıyla tutuÅŸan sayısız insan var. Kendi deÄŸerlerimizden söz açılınca “hangi deÄŸerler” diye küçümseyici bir ifade hakim olur yüzlerine. Kendi geleneÄŸini, geçmiÅŸini, birikimini bilmeyen; bunlar üzerine çalışmayı okumayı zûl addeden insanlar, Halim PaÅŸa’nın söyleyiÅŸiyle, halka başöğretmenlik yapmaya talip olmaktan da geri durmuyorlar.
Kanada BaÅŸbakanı Justin Trudeau, ülkesine belli sayıda göçmen kabulünde küçük bir göçmen kızın elini tutunca büyük hayranlıkla övgülerle söz eden kimi kadın yazarların, ülkesine üç milyon mülteciyi kabul eden, yüzlerce küçük kızın elini öpen Türkiye BaÅŸbakanı’ndan bir kez olsun sitayiÅŸle bahsetmemesi gerçekten düşündürücü. Marmaray’ın hayatını çok kolaylaÅŸtırdığından söz eden solcu bir arkadaşım, arkadaÅŸları tarafından Ak Parti’ye kaymakla suçlandığından söz etmiÅŸti. Tabii ki ülke doÄŸruya doÄŸru eÄŸriye eÄŸri denilemeyen bir fikir ve eleÅŸtiri yoksulluÄŸuna mahkum olmuÅŸsa bunda siyasi yelpazedeki her kanadın kabahati var.
Hiçbir ülke çıkarında ortaklaÅŸamamak derin yara. Mesela Hollanda’ya seçim kampanyası için gidiÅŸin zamanlaması sorunludur, bunu teslim etmek lazım. Fakat bu Avrupa yönetimlerinin ülkemize, halkımıza acılar yaÅŸatan, kan döken terör örgütlerine bütün propaganda ve geniÅŸleme imkanlarını altın tepside sunmasını teÅŸhir etmemeyi, buna tepki vermemeyi gerektirmez.
Her koÅŸulda kayıtsız ÅŸartsız Batı’yı savunma hastalığı Dostoyevski’nin de gündemindeydi. Tanzimat’tan itibaren bizde bir kesimi tutsak eden, kendinden ve geçmiÅŸinden kültüründen nefret etme hali Rus aydınını da kuÅŸatmıştı. 1880’de Moskova’da büyük ÅŸair PuÅŸkin için yapılan bir heykelin açılış töreninde yaptığı ünlü konuÅŸması dikkat çekici. Avrupa’daki çürümüş düzenden bahsediyor ve çöküşe emperyal yollarla toplanmış hazinelerin engel olamayacağını söylüyordu. Bu hasta ve çürümüş düzenin halkına eriÅŸilmesi gereken bir ülkü olarak gösterilmesinden muzdaripti.
***
“Onlara bu düzene eriÅŸmeden Avrupa’ya herhangi bir ÅŸey fısıldamaya bile cesaret edemeyecekleri söylenmekte. Bu hastalığa kapılmış olanlara göre geçmiÅŸi lanetle anmak gerekir. Halk aydınlanma yeteneÄŸinden yoksun olduÄŸunu gösterirse o zaman halk yok edilmelidir. Çünkü o zaman Rus halkının ancak itaat etmeye zorlanması gereken deÄŸersiz bir sürüden ibaret olduÄŸu açıkça ortaya çıkmış olacaktır.” Ne kadar aÅŸina olduÄŸumuz bir hal ve kendini lanetleme biçimi. Hala Ä°slam dünyasına, kendi halkına karşı Avrupalı aydınlardan daha ayrımcı, yasakçı hatta onlara bu yönde yol gösterici olan kiÅŸiler hiç de az deÄŸil.
Düşünce sadece bizde deÄŸil bütün dünyada kuraklaşıyor; ortak insani deÄŸerler, cihanşümul fikirler Türkiye’den yükselse keÅŸke ama farklı fikirlerin nevşünema bulacağı bir iklim yaratmakla olur bu.
Henüz yorum yapılmamış.