Güncel
TDV'ye göre Nevruz nedir?
Bazı toplumlarda 21 Mart'ta kutlanan Yılbaşı Bayramı olarak ifade dilen Nevruz günü antik dönemlerden itibaren çeşitli halklar tarafından kutlanmıştır. Nevruz kutlamalarının büyük ihtimalle İran’ın Müslümanlarca fethedilmesinden sonra İslâm geleneğine girdiği ifade edilmektedir. TDV İslam Ansiklopedisindeki Nevruz Maddesi bu konuda derli toplu bir malumat vermektedir.
Farsça’da “yeni gün” anlamına gelen nevrûz, 21 Mart’ta Orta Asya’dan OrtadoÄŸu’ya ve Balkanlar’a kadar geniÅŸ bir coÄŸrafyada yaÅŸayan halklar tarafından kutlanmaktadır. Antik dönemlerden itibaren çeÅŸitli halklar, tarımsal faaliyetlerin ortaya çıktığı baharın baÅŸlangıcında ve hasat mevsiminde kutlamalar yapmıştır.
Meselâ Eski Bâbil’de Akitu festivali denilen kutlamalar yılın ilk ayı sayılan nisanın ilk on iki gününe tekabül ederdi. Ä°brânîler ise birinci, altıncı, yedinci ve dokuzuncu ayların ilk günlerini yeni yıl günü olarak kutlardı (Fohrer, s. 382). Ä°srâiloÄŸulları’nın, kökeni Ken‘ânîler’e kadar uzanan yedi günlük Fısıh (Mayasız Ekmek) bayramı da yılın ilk ayında arpa hasadına denk düşerdi (Bright, s. 164). Tarımsal faaliyetlerin sonunu ifade eden ve Zagmug (Akiti) diye adlandırılan hasat bayramı Sumerler’ce de kutlanırdı (ER, X, 419).
Nevruz kutlamalarının nerede ve ne zaman baÅŸladığı bilinmese de (Rizvi-Pant, LXXVIII/2 [2004], s. 53) bu kutlamalara dair en erken referanslara Ä°ran kaynaklarında rastlanmaktadır. Ä°ran’da Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican ile (Mehrecan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz’un var olduÄŸu konusunda çeÅŸitli bilgiler bulunmaktadır (ER, X, 341). Buna dair delillere Ahamenîler devrine ait (m.ö. 559-330) kabartmalarda rastlanır. Bu döneme ait saray duvarlarında bulunan temsilî resimler büyük ihtimalle Nevruz kutlamalarında krala yapılan yıllık hediye takdimini temsil etmektedir (Eliade, I, 320; Boyce, s. 57). Ä°ran’da güneÅŸ takviminin ilk ayı olan ferverdînin ilk gününde güneÅŸ koç burcunda iken bahardaki gündüz-gece eÅŸitliÄŸi zamanında kutlanmaya baÅŸlanan Nevruz, geleneksel Ä°ran düşüncesinde efsanevî Ä°ran kralı Cemşîd’le veya Zerdüşt’le iliÅŸkilendirilir. BaÅŸta Åžahnâme yazarı Firdevsî olmak üzere birçok kiÅŸiden gelen rivayetlere göre Nevruz, Cemşîd’in ifritlerce çekilen ilâhî saltanat arabasıyla göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır. Bu ifritleri Cemşîd’in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiÄŸine inanılır (ER, X, 341). Bir baÅŸka geleneÄŸe göre ise Zerdüşt, eskiden beri ateÅŸin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz ÅŸeklinde düzenlemiÅŸtir (Boyce, s. 34).
Ä°slâm öncesi Ä°ran geleneÄŸinde Nevruz hem millî hem dinî karakterde bir bayramdı. Ä°ranlılar, Nevruz’u mitolojik kralları Keyûmers ve Cemşîd’in tahta oturuÅŸ günü, yeni kahraman Feridun’un, Cemşîd’in iki kızını esir alan dev Azdahak’ı (Dahhâk) öldürdüğü gün olarak kutlamışlardır (Widengren, s. 60 vd.; Eliade, I, 320). Eski Ä°ran’da Nevruz aynı zamanda genelde tabiatın, özelde ise ateÅŸin yaratılışıyla ilgili dinî bir bayramdı. Dolayısıyla Mecûsîlik’te Nevruz ateÅŸin efendisi AÅŸa VahiÅŸta’ya atfedilmiÅŸtir. Nevruz’da, sonbaharla birlikte yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucusu ilâhî varlık Rapîtvîn’in ilkbaharda yeniden yeryüzüne dönüşü de kutlanmaktadır (ER, X, 341). Bundan baÅŸka Ä°ran geleneÄŸinde Nevruz günü “fereveşîler” (ölü kiÅŸilerin ruhları) inancıyla da irtibatlı görülür. Buna göre 20 Mart’ta dünyaya dağılan fereveşîler bugünün sonunda yeryüzünden çekilmektedir (Boyce, s. 72-73). Bu baÄŸlamda Nevruz eskiye ya da eski yıla ait kötülüklerin, uÄŸursuzlukların ve kıtlığın sona erdiÄŸi, yeni bir sevinç, umut ve bereketin baÅŸladığı gün olarak görülmektedir. Bu da bu bayramın Ä°ranlılar’ca dinî motiflerle bezenmiÅŸ tarımsal karakterli yeni yıl kutlaması olduÄŸuna iÅŸaret etmektedir.
Ä°ran geleneÄŸinde Nevruz’la ilgili çeÅŸitli kutlamalar dikkati çekmektedir. Bunlardan rahipler Nevruz’u Âzer ayının 1-6’sında, halk Nevruz’u Ferverdîn’in 1-6’sında kutlardı. Sâsânîler döneminde 1-6 Ferverdîn’e (21-26 Mart) rastlayan Nevruz kutlamalarının yeni yılın ilk gününe denk düşen birinci gününe “Nevrûz-i kûçek” (küçük Nevruz) veya Nevrûz-ı âmme, altıncı gününe ise “Nevrûz-i büzürg” (büyük Nevruz) ya da Nevrûz-i hâssa denilirdi. Nevrûz-i hâssa Zerdüşt’ün doÄŸum günü olarak da kutlanırdı (Boyce, s. 180; Taqizadeh, IX [1938], s. 607-608; ERE, V, 872).
Bugün az sayıda da olsa Ä°ran’da varlığını devam ettiren Mecûsîler’le (Gabarlar) Hindistan’daki Parsîler Nevruz (Cemşîd-i Nevrûz) kutlamalarını sürdürmektedirler. Mecûsîler’in 21 Mart’ta baÅŸlayan Nevruz bayramı yaklaşık iki hafta devam etmektedir. Yezdîler ise bu kutlamayı temmuz sonunda yapmaktadır (Boyce, s. 221). Nevruz kutlamalarına Sâbiî geleneÄŸinde de rastlanmaktadır. Sâbiîler, kendi takvimlerine göre Kam Davla’nın ikinci gününde bir tür yeni yıl bayramı olarak kutladıkları Dihba Rabba’yı Nevruz Rabba (büyük Nevruz) olarak da adlandırırlar (Gündüz, Sâbiîler, s. 166).
OrtaçaÄŸ’dan itibaren çeÅŸitli Türk boylarınca tabiatın yeniden uyanışı ve tarımsal faaliyetlerin baÅŸlangıcı vesilesiyle düzenlenen 21 Mart bahar kutlamaları Nevruz olarak adlandırılmıştır. Aynı tarih bazı Türk boylarınca kullanılan takvimlerde yılbaşını temsil etmektedir. Nitekim gerek güneÅŸe göre düzenlenen on iki hayvanlı Türk takviminin, gerekse Sultan MelikÅŸah’ın Celâlüddevle lakabına atfen kullanılan Celâlî takviminin baÅŸlangıcı (Nevrûz-ı sultânî) 21 Mart’tır (Genç, s. 17-18; Kafalı, s. 25). ÇeÅŸitli Türk boyları 21 Mart’taki yılbaşı bayramı için Nevruz kelimesinin farklı telaffuzlarını kullanmaktadır (Karaman, sy. 44 [1999], s. 39; Kazbekov, s. 4; Arnaut, sy. 4 [1995], s. 8-9; ÅžimÅŸir, XL/469 [2002], s. 269).
21 Mart Nevruz ÅŸenlikleri gerek Asya Türk boylarında gerekse Selçuklu ve Osmanlı Türkleri’nde büyük bir coÅŸkuyla kutlanmıştır. Selçuklular’da Nevruz resmî bayramdı (Korkmaz, sy. 8 [1999], s. 253).
Osmanlılar döneminde kaleme alınan nevrûziyyeler, hekimbaşılar tarafından saraya takdim edilen Nevruz macunları ve Nevruz bahÅŸiÅŸleri bilinmektedir. Takvimler müneccimbaşı tarafından her yıl nevruzda hazırlanır, padiÅŸaha, sadrazama ve diÄŸer devlet ricâline takdim edilirdi. Nevruz, Osmanlı devlet adamlarının ve aydınlarının birbirlerini tebrik ettikleri bir bayramdır (OÄŸuz, sy. 53 [2002], s. 23). Nevruz kutlamaları özellikle 1980’li yıllardan itibaren Türk cumhuriyetlerinde resmî bayram halini almıştır (Karaboyev, s. 45; Separalin, s. 29; Kulizade, VIII/90 [1994], s. 55).
Nevruz’un bizzat Hz. Peygamber tarafından tasvip edildiÄŸi yönündeki telakki doÄŸru olmayıp bu kutlama büyük ihtimalle Ä°ran’ın Müslümanlarca fethedilmesinden sonra Ä°slâm geleneÄŸine girmiÅŸtir. Nevruz’u ilk resmîleÅŸtirenin Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî olduÄŸu ve Fâtımîler döneminden itibaren bu kutlamaların yapıldığı bilinmektedir (Abdülmün‘im Sultân, s. 169; Shoshan, s. 40). Abbâsî Halifesi Mütevekkil-Alellah’ın Nevruz merasimlerinden çok hoÅŸlandığı, oyunculara ve halka kırmızı-siyah ve sarıya boyanmış dirhemler dağıttığı söylenir.
Nevruz Ä°slâmî gelenekte çeÅŸitli tarihî ÅŸahsiyetler ve olaylarla irtibatlandırılmıştır. Åžiî ve Bektaşî geleneÄŸinde Hz. Ali ile ilgili birçok olayın Nevruz gününde vuku bulduÄŸu, meselâ Nevruz’un Hz. Ali’nin doÄŸum günü, Hz. Fâtıma ile evlendiÄŸi gün ve Hz. Muhammed tarafından halifeliÄŸinin ilân edildiÄŸi gün olduÄŸu ileri sürülmüştür (Ponafidine, s. 357; Noyan, sy. 2 [1983], s. 102-103). Halk inanışına göre Hz. Âdem Nevruz gününde yaratılmış, Âdem’le Havvâ Arafat’ta o gün buluÅŸmuÅŸ, yine o gün Allah insandan kendisinin rab olduÄŸuna dair söz almıştır. Nevruz’un Hz. Nûh’un tûfan sonrasında karaya ilk ayak bastığı, Hz. Yûsuf’un kuyudan, Hz. Yûnus’un balığın karnından kurtulduÄŸu, Hz. Ä°brâhim’in putları yıktığı gün olduÄŸu da düşünülmüştür (Uslu, I/4 [1987], s. 24; ER, X, 342). Bununla birlikte bazı Ä°slâm âlimlerinin Nevruz kutlamalarına karşı çıktıkları ve bunun ateÅŸperest geleneÄŸin bir uzantısı olduÄŸuna dikkat çektikleri bilinmektedir (Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, IX, 234; Ä°smail Åžehîd, s. 143).
Öteden beri Nevruz kutlamalarında en çok dikkat çeken hususlar arasında ateÅŸ ve su ile ilgili unsurlar yer almaktadır. Nevruz günü ve akÅŸamı insanlar meydanlarda yakılan ateÅŸ başında toplanarak günahlarından arınmak ve talihlerini düzeltmek için ateÅŸ üzerinden atlarlar. Bazı Türk boylarında Nevruz günü ateÅŸte demir ısıtılıp dövülür. Nevruz öncesi buÄŸday, mercimek vb. tahıllar ıslatılıp çimlendirilir; elde edilen yeÅŸil bitkiler ilâve taze yapraklar ve çiçeklerle birlikte evlerde hazırlanan Nevruz masalarında kullanılır. Nevruz masalarına Kur’an, boyalı yumurtalar, ayna, su dolu kâse, çeÅŸitli meyve, tatlı ve baharatlar konulur (The Oxford Encyclopedia, III, 244). Bazı toplumlarda söz konusu bitkiler kutlamalar sonunda törenle nehre atılır. Bazı topluluklarda bu bayram için ayrılan sığırlar kurban edilir. Nevruz için özel olarak piÅŸirilen yemeÄŸin topluca yenilmesi, bayram süresince çeÅŸitli yarışmalar düzenlenmesi ve oyunlar oynanması gibi âdetler de yaygındır.
Nevruz kutlamalarında 7 sayısıyla ilgili bazı gelenekler göze çarpmaktadır. Meselâ eski İran geleneğinde Nevruz törenlerinin bir parçası olarak yedi saksıya yedi çeşit tohum ekilir ve kutlamaların başlangıcında kralın önüne yedi çeşit tahıl, yedi ağaçtan taze dallar ve yedi gümüş para konurdu. Yine Nevruz dekorasyonu yedi çeşit nesneyle yapılırdı (EIr., XI, 524-526). Günümüzde de Nevruz yemeğinde yedi çeşit tahılın kullanılması bu sayıyla ilgili geleneğin devam ettiğini göstermektedir.
Nevruz sözlü ve yazılı kültürün en önemli kaynağı olmuÅŸ, baÅŸta Fars edebiyatı olmak üzere Müslüman milletlerin edebiyatlarında önemli bir yer tutmuÅŸtur. Özellikle Şîa’daki konumu sebebiyle dinî metinlerde yer almış ve birçok eserin konusunu teÅŸkil etmiÅŸtir. Şîa’nın Ä°ran’da resmî mezhep haline geldiÄŸi Safevîler döneminde bu konuda çok sayıda risâle yazılmıştır. Åžiî kültüründe dinî rivayetlerde çokça zikredilmiÅŸ olan Nevruz’un Kitâbü Nüzheti’z-zâhid ve Kitâbü Lebbi’l-elbâb gibi eserlerde önemi ve mahiyeti üzerinde durulmuÅŸtur. Åžiî geleneÄŸinde âdetlerin söz konusu edildiÄŸi kitaplarda da bahsi geçer.
Fars edebiyatında Nevruz baÅŸta Firdevsî, Ömer Hayyâm, Ferruhî-i Sîstânî, Nizâmî-i Gencevî, Hâkānî-i Åžirvânî, Sa‘dî-i Şîrâzî, Nâsır-ı Hüsrev, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Hâfız-ı Şîrâzî gibi büyük ÅŸairlerin divanlarında ve birçok eserde yer almıştır. Bu eserlerden bazıları ÅŸunlardır: Mîrzâde Âşıkī, ManžÃ»me-i Nevrûz (Ä°stanbul 1336); Ömer Hayyâm, Risâle-i Nevrûziyye (Tahran 1312 hÅŸ.); Seyyid Hâşim b. Abdülhay Tabâtabâî, Risâle-i Nevrûziyye (Yezd 1371 hÅŸ.); Yahyâ Zekâ, Nevrûznâme (Tahran 1326 hÅŸ.); Seyyid Mehdî Nesevî, Nevrûznâme be Nažm (Hoy 1308 hÅŸ.); Molla Hüseyin Feyz-i Kâşânî, Nevrûz sî Rûz (Tahran 1325 hÅŸ.); Seyyid Hüseyin Takīzâde, Nevrûz sî Rûz (Tahran 1327 hÅŸ.; daha geniÅŸ bilgi için bk. Âga Büzürg-i Tahrânî, XIV, 379-384).
BÄ°BLÄ°YOGRAFYA:
Ahmed b. Hüseyin el-Beyhakī, es-Sünenü’l-kübrâ, Haydarâbâd 1356, IX, 234; Ä°smâil Åžehîd, Risâletü’t-Tevĥîd (trc. Ebü’l-Hasan Ali el-Hasenî en-Nedvî), DımaÅŸk 2003, s. 143; J. Bright, A History of Israel, London 1960, s. 164; G. Widengren, Les religions de l'Iran (trc. L. Jospin), Paris 1968, s. 60; G. Fohrer, History of Israelite Religion (trc. D. E. Green), London 1972, s. 382; M. Eliade, A History of Religious Ideas (trc. W. R. Trask), Chicago 1978, I, 319-321; M. Boyce, Zoroastrians: Their Religious Beliefs and Practices, London 1979, s. 34, 57, 72-73, 180-221; Âga Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśÃ¢nîfi’ÅŸ-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, XIV, 379-384; Abdülmün‘im Sultân, el-MüctemaǾu’l-Mıśrî fi’l-Ǿaśri’l-Fâŧımî, Kahire 1985, s. 168-170; B. Shoshan, Popular Culture in Medieval Cairo, Cambridge 1993, s. 40-51; M. Kazbekov, “Nevruz Ulıstın Ulu Küni: Ulıs Kün” (trc. Süer Eker), Ulusun Ulu Günü Nevruz, Ankara 1993, s. 4; U. Karaboyev, “Özbekistan’da Nevruz” (trc. Ahmet AbatoÄŸlu), a.e., s. 45; B. Separalin, “Kazak Türklerinde Nevruz” (trc. Süer Eker), a.e., s. 29; ReÅŸat Genç, “Türk Tarihinde ve Kültüründe Nevruz”, Türk Kültüründe Nevruz Uluslararası Bilgi Şöleni (Sempozyumu) Bildirileri, Ankara 1995, s. 15-25; Mustafa Kafalı, “Türk Kültüründe Nevruz ve Takvim”, a.e., s. 25-31; Åžinasi Gündüz, Sâbiîler: Son Gnostikler, Ankara 1995, s. 166; a.mlf., “Kadim OrtadoÄŸu’dan Orta Asya’ya Nevruz”, Bilig, sy. 12, Ankara 2000, s. 1-14; Hüccahî, “Nevrûz”, Ferhengnâme-i Edeb-i Fârsî (nÅŸr. Hasan Enûşe), Tahran 1381/2000, II, 1386-1395; P. Ponafidine, Life in the Moslem East, Piscataway 2003, s. 357; S. H. Taqizadeh, “An Ancient Persian Practice”, BSOAS, IX (1938), s. 607-608; Bedri Noyan, “Åžia’nın Bayramlarından Nevruz”, TDEAD, sy. 2 (1983), s. 102-109; Mustafa Uslu, “Türk Kültüründe Nevruz Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, I/4, Ä°stanbul 1987, s. 22-24; Cafer Kulizade, “Nevruz’un Bilimsel Temelleri”, a.e., VIII/90 (1994), s. 55-59; T. Arnaut, “Gagauzlarda Ä°lk Yaz Bayramı”, Bilge, sy. 4, Ankara 1995, s. 8-13; Seyfullah Korkmaz, “Selçuklular’da Nevruz Kutlamaları”, EÃœ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, sy. 8, Kayseri 1999, s. 253-256; Ramazan Karaman, “Türkiye’de Nevruz Kutlamaları”, Millî Folklor, sy. 44, Ankara 1999, s. 39-52; Ahmet OÄŸuz, “XIX. Yüzyıl Sonu Osmanlı Belgelerine Göre Dinî Bayram ve Nevrûz Tebrikleri”, a.e., sy. 53 (2002), s. 23-24; Sebahattin ÅžimÅŸir, “Türk Tarihinde Nevruz”, TK, XL/469 (2002), s. 268-275; A. Azmi Bilgin, “Türk Edebiyatında Bayramlar ve Nevruz Bayramı”, TDl., sy. 617 (2003), s. 448-457; S. N. R. Rizvi - P. Pant, “Nauroz-A Festival of Cultural Integration”, IC, LXXVIII/2 (2004), s. 53; R. Levy, “Nevrûz”, Ä°A, IX, 233-234; a.mlf. - [C. E. Bosworth], “Nawrūz”, EI² (Ä°ng.), VII, 1047; L. H. Gray, “Festivals and Feasts (Iranian)”, ERE, V, 872-875; Ehsan Yarshater, “Nawrūz”, ER, X, 341-342; J. Henninger, “New Year Festivals”, a.e., X, 415-420; Dihhudâ, Luġatnâme (Muîn), XIV, 20182-20184; B. T. Lawson, “Nawrūz”, The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (ed. J. L. Esposito), Oxford 1995, III, 243-244; A. Shapur Shahbazi, “Haft Sin”, EIr., XI, 524-526.
Şinasi Gündüz
TDV Ä°slam Ansiklopedisi sayfa 60-61
Henüz yorum yapılmamış.