Sosyal Medya

Kürsü

16 Nisan Ümmet İçin Fırsattır - Abdullah Büyük

Müslümanların sorunlarına, problemlerine kalplerinde yer vermeyenlerin, kendilerine bir soru sorması gerekir: “Ben nasıl bir Müslümanım?”



Doğal afetler, haksızlığa dayanan savaşlar, ister istemez Müslüman ülkelerin birbirleriyle irtibata geçmesine, yardımlaşmalarına vesile oldu.
 
Vakıflarımız, derneklerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız, inandırıcı hizmetleri ortaya koyunca, halkımızın desteği başladı ve kamuoyu tüm hizmet ehlini sahiplendi.
 
Komşuluk alanlarımızın genişlemesi, sorumluluk duygularımızı artırdı.
 
Müslüman halkımızın, yöneticilere ideolojik bakışları değişerek tarafsızlığa, adalete yöneldi.
 
Devletin, mevcut şartlar altında vatandaşlarına, hassaten Müslümanları hak ettiği yere getirme mücadelesi, yeni bir devrin oluşmasına vesile oldu.
 
Cahili hayat sisteminin hangisi yıkılırsa yıkılsın, bunun ardından Müslümanlara, hayatlarını hayır üzere kurmaları için bir fırsat verilmiş olur.
 
Müslümanlar için verilen bu fırsat iyi deÄŸerlendirilir ve Allah’ın razı olacağı bir hayata yönelirsek, kurtuluÅŸ için adımların atılmış olacağı kesindir.
 
Yok, eğer Müslümanlar bu fırsatı değerlendirmez, hayrın ayağa kalkması için ciddi bir gayret sarf etmezlerse, Müslümanların hayatlarına asla kendiliğinden hayır hâkim olamayacaktır.
 
Olacak olan, bir cahiliyeden, diğer cahiliyeye; bir şer kuvvetten, başka bir şer kuvvetin kucağına düşmektir.
 
Ne yazık ki bu defa, insanlara kendileri için sistem, nizam seçme fırsatı verilmeyecektir.
 
Müslümanların sorunlarına, problemlerine kalplerinde yer vermeyenlerin, kendilerine bir soru sorması gerekir: “Ben nasıl bir Müslümanım?”
 
İslam için, kalbinde hiç fedakârlık hissi taşımayanlar, bu dünyada neyin mücadelesini verdiğinin farkında mıdır acaba?
 
Ä°bn Abbas (ra): “Allah, müminlerin kalplerinde yavaÅŸ hareket görerek, bizi azarladı” diyor. (Elmalı Tefsiri: 7/427)
 
Rabbimiz, önümüze bir imkân, bir fırsat lütfetti. EÄŸer bu dönemi ihmal edersek, yarın acıklı bir azapla karşılaÅŸabiliriz: “Onlara azap verici bir azabı müjdele” (Tevbe Suresi/34)
 
YaÅŸadığımız dünya üzerinde yaratılışından bu günlere deÄŸin milyarlarca insan yaÅŸamış ve binlerce medeniyet kurulmuÅŸtur. Her medeniyeti ortaya çıkaran bir din kökü olmuÅŸtur. Kökleri dine dayanmayan bir medeniyet bu fanilikler diyarında kurulmuÅŸ deÄŸildir. Devletler ise kurulan medeniyetlerin baÅŸ tacı olmuÅŸtur. Medeniyetler varlıklarını kendilerini taçlandıran güçle sürdürmüşlerdir. Tarih derslerinde bize ÅŸu öğretilmiÅŸtir; “Devletlerin ömrü de tıpkı insanların ömrü gibidir. Her devlet, bir insan gibi doÄŸar, büyür, geliÅŸir, yaÅŸlanır ve bir gün ömrünü tamamlar”. Ama ÅŸunu da unutmayalım ki devletlerin ömrünü idealleri ve iddiaları belirler. Nasıl ki bir aile reisi idealleri ve büyüklük iddiası olduÄŸu müddetçe evlatları üzerinde hükümran ise, bir devlette idealleri ve büyüklük iddiası olduÄŸu sürece yeryüzünde hükümrandır. Osmanlı ideallerini ve büyüklük iddiasını yitirene kadar toprak kaybetmemiÅŸtir. Türkiye Cumhuriyeti ise son on yıla gelinceye kadar büyük devlet olma iddiasında bulunmamıştır. 16 Nisan referandumu hem Türkiye Cumhuriyetinin büyük devlet olma ideallerini gerçekleÅŸtirecek hem de Ä°slam Medeniyetinin ve Ä°slam coÄŸrafyasının yeniden ayaÄŸa kalkmasına vesile olacaktır. Ãœlke Müslümanları olarak ayağımıza gelen bu fırsatı ümmet adına çok iyi deÄŸerlendirmemiz gerekmektedir. 
 
Selam ve dua ile Cumanız mübarek, dualarınız makbul olsun…
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.