Güncel
AB Adalet Divanı Kararı - Rahim Er
Follow @dusuncemektebi2
Samira Acbiata adında Müslüman bir hanım, Belçika'da G4 Secure Solutions adlı bir güvenlik şirketinde 3 yıldan bu yana müracaat memuru olarak çalışmaktayken 2006 senesinde başını örter. Şirket yönetimi, bunun şirket çalışma şartlarına aykırı olduğu gerekçesiyle kendisinden başını açmasını ister. Mezkûr hanım, isteği kabul etmez. İşine son verilir. O da Belçika hukuk mahkemesinde tazminat dâvâsı açar. Dâvâya Belçika Ayrımcılık Kurumu ve Müslüman teşkilatlar destek verirler.
Alt dereceli mahkeme, dosyayı Temyiz Mahkemesine havale eder. Temyiz Mahkemesi de Lüksemburg'da bulunan Avrupa Birliği Adalet Divanı'na gönderir.
Belçika'dan gelen bu dâvâ derdest iken/görülmekteyken 2009'da Fransa'da da benzer bir dâvâ açılır. Esma Bougnaouis adında bir Müslüman hanım, 2008'de tasarım mühendisi olarak Micropole adlı bir şirkette stajyer olarak işe başlar. Bu esnada tesettürlüdür. Staj müddeti bitince kadroya alınır. Kadroya alınması göstermektedir ki kendisinden memnun kalınmıştır.
İşine devam ederken bir gün bir Fransız müşteri, onun örtülü olmasından bahisle hakkında şikâyetçi olur. Şirket, çalışma şartlarında engelleyici bir madde olmamakla birlikte mühendisinden başını açmasını ister.
Çalışan, Belçika'daki diğer mağdure gibi imânının gereğini, Allah'ın emrini yaptığını ifade ederek teklifi reddeder. Belçika şirketi G4 gibi Fransa şirketi Micropole de Esma hanımı işten çıkartır. O da mahkemeye gider. Fransız mahalli hukuk mahkemesi de dosyayı Fransa Temyiz Mahkemesine yani Fransız Yargıtay'ına gönderir. Fransız Yargıtay'ı, tıpkı Belçika Yargıtay'ı gibi dosyayı AB Adalet Divanı'na sevk eder. Her iki devlet Yargıtay'ı, AB Adalet Divânı'ndan "AB ictihadları istikametinde mütaleâ serdetmesini" isterler.
AB Adalet Divanı, mevzuları aynı olmakla iki dâvâyı tevhid eder/birleştirir. Yargılamayı yapar ve neticede her iki dosya için aynı hükümle şu kararı verir:
-İşverenin, çalışanların iş yerlerinde herhangi bir siyâsî, felsefî veya dînî sembolün görünür şekilde kullanmalarını iç tüzük gereği yasaklaması, doğrudan doğruya ayrımcılık mânâsına gelmez.
-İş yerinin, iç tüzükte bu nev'iden bir madde olmadığı hâlde sadece bir müşteriden gelen şikâyet üzerine herhangi bir siyâsî, felsefi ve dînî sembolün gözle görünür bir şekilde kullanılmasının yasaklanması ise ayrımcılık teşkil edebilir.
Adalet Divanı'nın bu kararı mütaleâdır.
Esas hükümleri, Belçika ve Fransa mahkemleri bu mütaleâdan hareketle kendileri vereceklerdir. Ancak birinci paragraf, bütün kötü niyetli şirket yöneticilerinin önünü açmaktadır. Zira alt dereceli mahkemelerin aksi bir kararda olacakları ihtimali çok uzaktır. İlk paragraf öyle yazıldıktan sonra ikinci paragraftaki görüş, belki görülmekte olan mevcut dâvâ için bir fayda temin edebilir ama orada kalır. Peşin hükümlü şirketler, çalışma şartlarını değiştirerek istenen keyfiliği temin edebilirler.
AB Adalet Divanı, 28 Şubat döneminde Türkiye'de tesettüre getirilen yasaklamalarda örtünen insanlar lehine karar vermekteydi. Bu defaysa Müslüman kadınlara karşı ayrımcılık ve ötekileştirmeye "ancak, fakat, lakin..." denerek hukuki destek temin edilmiştir. Şirketinde 3 yıldan beri çalışan Samira Hanım, örtününce başka bir kimse olmamıştır. Esma adındaki mühendis hanım zaten staja başladığında örtülüdür. Tesettürlü olarak işe kabul edilmiştir. Şirket çalışma talimatnamesinde örtü, kıyafet ve sembollerle ilgili bir kayıt yokken İslam düşmanı bir müşterinin şikâyetiyle bir insan haksızlığa uğratılmıştır.
Verilen mütaleâ, suistimale çok açıktır. Bu kararla hukukun, politikaya alet edildiği aşikârdır.
Kararın böyle çıkması; Türk bakanların değişik Avrupa ülkelerine sokulmamaları, Müslümanların köpeklere parçalatılmak istenmesi günlerine denk gelmiştir. Aynı şekilde bu karar, hemen bütün Avrupa'nın Türkiye'nin iç işlerine karışarak referandumdan 'hayır' çıkması için siyasi kulislerden başka Türkçe TV yayınlarının yapıldığı ve Türkçe gazete başlıkları atıldığı günlerle de örtüşmüştür.
Bunlar tesadüf değildir. İki dâvânın 10 yıla yakın uyuduktan sonra birdenbire bir fişek gibi ortaya sürülmesi de tesadüf değildir.
AB Adalet Divanı, insan haklarına özen göstermeyerek kendi mazisiyle çelişmiştir.
Avrupa, her yolla ve her imkânla Müslümanların ve onların temsilcisi Türkiye'nin üstüne gelmektedir. Olay tüme varımdır. Yoksa bir başı örtülü kadın, bir şirketi ne âbâd eder, ne berbâd eder.
Kimse hâlâ "Avrupa değerleri" diye yüceltici ifadeler kullanmasın.
O değerler, I. Dünya Harbi'nde öldü...
Henüz yorum yapılmamış.