Güncel
AB rüyası bitti-Yahya Bostan
Follow @dusuncemektebi2
Türkiye 16 Nisan'da Anayasa değişikliği için sandık başına gidiyor. Avrupa ülkelerinde yaşayan Türk vatandaşları bu referandumda ülkelerinin geleceğini belirlemek amacıyla oy kullanacak. Kimi bu anayasa değişikliğine evet diyecek kimi de hayır.
Ancak şu tablonun tuhaflığına bakar mısınız? Önce Almanya, sonra Avusturya şimdi de Hollanda, Anayasa değişikliği içeriği konusunda bilgi vermek için vatandaşlarıyla buluşmak isteyen Türk bakanları engelliyor. İfade özgürlüğüne set çekiyor. Bunun için de mafyatik yöntemlere başvuruyor.
Örneğin Almanya hükümeti ne yapıyor? Türk bakanlara vatandaşlarıyla buluşacağı uygun bir salon vermiyor. "Tüm salonlarımız dolu" diyor. Bunun üzerine Türk bakanlar Almanya'daki özel salonlarla anlaşıyor. Alman hükümeti bu toplantıları engellemek için özel düğün salon sahiplerinin ruhsatını iptal ediyor. Salonlar mühürlenirken resmi görevlilere sivil polisler de eşlik ediyor. Salona konan bayraklar "yanıcı madde içerdiği" gerekçesiyle toplatılıyor.
Bunların hiç biri yeterli gelmezse Almanya'da oldukça etkili olan terör örgütü PKK yandaşları devreye giriyor ve salon sahiplerini tehdit ediyor. Hatta Hamburg'da olduğu gibi Türk bakana konuşma ortamı sunan salon PKK yandaşlarınca basılıyor ve salona zarar veriliyor. Alman hükümetine sorarsanız bu tür yasaklama girişimlerinin sahibi federal hükümet değil, belediyeler. Ancak herkes bu kararın arkasında Merkel'in olduğunu biliyor. Bunlar mafyatik yöntemler değil mi? Almanya'nın bir mafya devletine dönüştüğünü söylersek abartmış olur muyuz?
Konuyla ilgili son gelişmenin Hollanda'da yaşandığını da hatırlatalım. Hollanda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Türk vatandaşlarla buluşmasını engellemek için uçağına iniş izni vermedi. Yani ülkeye girişini yasaklayarak büyük bir diplomatik skandala imza attı. Daha sonra Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya Almanya'dan kara yoluyla Hollanda'ya giderken aracı durduruldu. Kaya'nın Türkiye konsolosluk binasına girmesi engellendi. Büyük bir skandal çıkarılarak diplomatik krize yol açıldı. Bunu protesto etmek isteyen Hollanda'daki Türk vatandaşları polislerin sert müdahalesiyle karşılaştı. Polisler bazı vatandaşları yaraladı. Hollanda hükümetinin Türk kadın bakanın ifade özgürlüğünü engellemek için bölgede mahalli sokağa çıkma yasağı uyguladığını belirtelim.
Peki, Almanya, Avusturya ve Hollanda neden bunu yapıyor? İki sebebi var. Birincisi Türkiye'deki referandumdan "evet" sonucunun çıkmasını istemiyorlar. Bu yüzden ellerinden geldiğince kendi ülkelerinde yapılacak "evet" kampanyasına engel oluyorlar.
Daha önemli bir sebep ise şu: Almanya Eylül ayında, Hollanda ise birkaç gün sonra seçimlere gidecek. Bu iki ülkede de aşırı sağ, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı had safhaya çıkmış vaziyette. Bu ülkeleri yöneten siyasetçiler Türkiye düşmanlığı göstererek oy kazanma, rakiplerinin önüne geçme arayışında. Yani olan biten her şeyi popülizmle açıklayabiliriz.
O halde? O halde karşımızda oy kazanmak için en temel demokratik değer olan ifade özgürlüğünü ayaklar altına alan ve bundan da rahatsız olmayan yönetimler var demektir. O halde karşımızda sözkonusu çıkar olunca AB'nin en temel ilkelerini çiğneyebilen ülkeler dizisi var demektir. O halde karşımızda iki yüzlülük ve keyfi uygulamalar dünyası var demektir. O halde karşımızda aşırı sağ söyleme teslim olmuş bir Almanya, Wilders gibi yabancı düşmanlığını gizlemeyen bir faşistin ipleri eline aldığı Hollanda var demektir.
Bunun bir benzerini mülteciler konusunda görmedik mi? AB'deki neredeyse tüm ülkeler mülteciler konusunda, yaşam hakkı konusunda, paylaşma ve diğergamlık konusunda sınıfta kalmadı mı? Macaristan'ın mültecilere tutumunu, Fransa'nın kapattığı kampları, belediyelerin mülteciler kalmasın diye köprü altlarına koyduğu dev taşları hatırlayın.
AB büyük bir krizin içinde. Bu kriz ekonomik alanda başladı, İngiltere'nin birlikten ayrılmasıyla siyasi sahaya taşındı. Şimdi de hem mülteciler konusundaki tutum nedeniyle hem de ifade özgürlüğüne vurulan darbeyle bu kriz ahlaki alana yayılmış bulunuyor. AB hem siyaseten hem de ahlaken cazibesini kaybediyor. Yani? Maske düştü. Makyaj döküldü. AB rüyası bitti. Türkiye AB yükünü sırtından atmayı artık gündemine getirmeli.
Henüz yorum yapılmamış.