Sosyal Medya

Güncel

Mete Yarar: Ne konuştuğunuzu ve yaptığınızı bir hatırlatayım istedim

İçlerinden okumuş olanlarını, bizimle beraber yaşama kültürüne uygun olanlarını seçelim. Diğerlerini anlaşma yapıp geri gönderelim veya sınır hatlarında yeni barikatlar kurarak almayalım. Bu ülke, hazmedemeyeceğimiz kadar büyük bir ülke. O yüzden Türkiye’ye ortaklık teklif etmek yerine onu kapıda tutmanın, oyalamanın ve bu sayede ona zarar vermenin zeminini oluşturalım. Değer yargılarımız, yapılarımız, kültürümüz birbirinden çok farklı. Hatta kendilerine serbest dolaşım hakkını vermeyelim.



Türkiye lehine çalışan yapılarla ilgili özellikle sıkı araÅŸtırmalar yapalım. Haa, Türkiye’nin aleyhine çalışanlar varsa bir çağırın bakalım, konuÅŸalım herhangi bir desteÄŸe, yardıma veya baÅŸka bir konu hakkında konuÅŸacak bir ÅŸeyler ihtiyaçları var mı bakalım. Varsa destek verelim. Özellikle sığınmak istiyorlarsa veya baÅŸka konularda bizden istedikleri varsa muhakkak dinleyelim. Özellikle NATO’nun içerisinde PKK bir suç örgütü ve terör örgütü olarak görülmesine raÄŸmen onun amblemini, onunla baÄŸlantısı olan grupları Avrupa’da yasaklamak için çok da fazlasıyla ısrarcı olmayalım. Bu konuda bizden iade talepleri olduÄŸunda bu talepleri çok da fazlasıyla yerine getirmeyelim. Bununla ilgili herhangi bir ısrar olduÄŸunda da “Burası bir hukuk devleti. Bizim normlarımız, sistemimiz farklı. Bu konuda bizi fazlasıyla zorlamayın.” çıkışını yapalım.
 
***
 
Ä°slamofobi konularını gündeme sıklıkla getirelim. Bölgedeki IŞİD yapılanması ile ilgili konular gündeme geldiÄŸinde Türkiye’yi IŞİD ile ilgili suçlayalım. Türkiye’nin IŞİD’le mücadele yapmadığı ÅŸeklinde söylemlere destek verelim. EÄŸer Türkiye, IŞİD’le mücadelesini ön plana çıkartıp daha fazla talepte bulunursa da bunu engellemek için elimizden gelen bütün gayreti gösterelim. 15 Temmuz darbesinden sonra Türkiye, NATO üyesi bir ülke olmasına, uluslararası hukukta da baÄŸlayıcı anlamda birçok faktör olmasına raÄŸmen bize kaçan darbeci askerleri teslim etmeyelim. Hatta sığınma taleplerini alalım. Bunlar siyasete müdahale etmiÅŸ olsalar dahi, bunlara basının önünde rahat gezebilecekleri “demokratik” ortamlar yaratalım.
 
Biz siyasetçilerin alanı olmaması, tarihçilerin araÅŸtırma sahası olmasına raÄŸmen meclisimizden sözde Ermeni tasarısını özellikle geçirelim. Ãœstelik buna itiraz edecek olan kiÅŸiler varsa da bunları engelleyelim, “karşı çıkan tutuklanır” yasaları çıkaralım. Bize bununla ilgili soru sorduklarında “ArkadaÅŸ geçmiÅŸle ilgili konular, geçmiÅŸte kalamayacak kadar önemlidir. Bunun yansımaları bugün de devam ediyorsa bunu hatırlatmak bizim görevimizdir” diyelim. Haaa, bize geçmiÅŸimizi hatırlattıklarında ise “bize asla Nazi veya baÅŸka türlü benzetme yapmayın” diye de kızalım. Ä°ÅŸimiz olmamasına raÄŸmen meclisten yasa çıkartalım ama geçmiÅŸi anımsatan önemli örnekler verildiÄŸi anda da kıyameti kopartalım, “Böyle bir konuyu açamazsınız” diyelim. Hatta bu konuda içerideki adamlarımızdan da yeteri kadar destek alalım.
 
IŞİD’le mücadele kapsamında özellikle müttefikimizden destek isteyelim. Onun üssünü kullanalım. Arkasından müttefikimiz bize ait olan keÅŸif uçaklarının görüntülerinin paylaşılmasını istediÄŸinde de açıkça bunu kabul etmeyelim. Bize orayı açmazlarsa “Bu nasıl müttefikliktir!” diye itiraz edelim ama bizden görüntü istediklerinde vermemenin sebebini söyleyelim, “askeri gizlilik” gerekçesini öne sürelim. Çünkü Türkiye o sırada PYD’nin bölgedeki faaliyetleri ile ilgili keÅŸif uçuÅŸlarından görüntü talep etmektedir. Ä°simlerini vermediÄŸimiz vatandaÅŸlarımız IŞİD’e katılmak için Türkiye’ye gittiklerinde, oradan Suriye’ye geçtiklerinde ve arkasından da Avrupa’ya döndüklerinde “neden Türkiye bunları engellemiyor” diye dünyayı ayaÄŸa kaldıralım. Türkiye “isimlerini özellikle sormama raÄŸmen neden bu isimleri vermediniz” dediÄŸinde de sessizliÄŸe gömülelim, tek bir açıklama bile yapmayalım. 
 
Türkiye, “PYD ve PKK eÅŸdeÄŸerdir. Bunlara vermiÅŸ olduÄŸunuz silahlar Türkiye’ye geçiyor ve benim askerimi, polisimi öldürüyor” dese ve bunun belgelerini gösterse bile bu örgütlere silah yardımını kesmeyelim. Yurtdışında her türlü faaliyet serbestken ve Türkiye’de terör örgütünün faaliyetlerinin yasaklanması konuÅŸulurken “Burada ifade özgürlüğü var. Biz kiÅŸilerin ifade özgürlüğünü engelleyemeyiz.” diyelim. Arkasından devletin yetkilileri, halkıyla buluÅŸması için gittiklerinde “siz gelemezsiniz” diye önlerine set çekelim, “gerekirse ateÅŸ” emri verelim. Sorduklarında yanıt da vermeyelim. PKK’ya  saÄŸladığımız ifade özgürlüğünü müttefikimize tanımayalım.
 
Özellikle Türkiye’nin göndermiÅŸ olduÄŸu imam, öğretmen gibi personelin “Türk ajanlığı” ile suçlanması için araÅŸtırma yapalım ama Türkiye’nin PKK listesinde kırmızı bülten ile aradığı kiÅŸilerle ilgili talepleri konusunda ise tek bir adım atmayalım. Türkiye’nin görevlendirdiÄŸi imamları, özellikle Fetullahçıların onları Türk ajanı diye suçlamasını ciddiye alalım ve binlerce insanın ölümünden sorumlu olan, ispatlı katillerin ülkemizde ellerini kollarını serbestçe sallayarak gezmesini  saÄŸlayalım.
 
***
 
EÄŸer sizin Avrupa BirliÄŸiniz, normlarınız böyleyse gerçekten ne bizi siz alın ne de biz sizi alalım. Çünkü bu söyledikleriniz, yaptıklarınız ne ifade özgürlüğü ne demokrasi ne insan hakları ne vicdan ne de müttefiklik ve dostlukla baÄŸdaÅŸmıyor. Siz önce ülkenizde Solingen’de, Backnang’da ve daha nice yerde kundaklamalar sonucunda katledilen, haraca baÄŸlanan Türklerin haklarını koruyun. Önce 6 aylık Murat Soykan’ı, 3 yaşındaki aÄŸabeyi Ahmet Soykan’ı, 5 yaşındaki Saime Genç’i, 6 yaşındaki Yasin Soykan’ı, 9 yaşındaki Hülya Genç’i ve nicelerini korumayı baÅŸarın, ondan sonra bize dönün akıl verin. Bir kez daha söylüyorum: Ne biz sizi alalım ne de siz bizi alın. Ä°ÅŸin kötü tarafı da ne biliyor musunuz: Siz bizi nasıl hazmedeceÄŸinizi düşünüyorsunuz ama açıkçası biz sizin yaptıklarınızı nasıl hazmedeceÄŸiz, onu bilmiyorum. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.