Güncel
Avrupa tarihinin geri geliÅŸi - Galip Dalay
Follow @dusuncemektebi2
Avrupa entegrasyon projesininin başlangıcı ve yaşadığı evrilmeler ile dünyada liberal düzenin doğuş ve dönüşümü birbirlerine paralel yürüyen iki süreçti. Hatta bu temelde tek bir süreçti. Bu süreci ve düzeni doğuran itici güç Avrupa’nın/Batı’nın kendi karanlık tarihiydi. (...)Avrupa/Batı’nın ikinci dünya savaşından önce sahip olduğu kurucu kimliğin dünyaya nasıl felaketler getirdiği, nasıl maliyetler ödettiği ise hepimizin malumu...
Trump’ın ABD’de de seçilmesi Avrupa’da birbiriyle çeliÅŸkili iki farklı duyguya yol açmıştı. Bir yandan bu meseleyi rejim deÄŸiÅŸimi olarak okuyacak kadar ileriye giden baskın karamsarlık duygusu diÄŸer yandan Trumpvari bir siyasetçinin Avrupa’dan ziyade Amerika’da seçilmiÅŸ olmasının vermiÅŸ olduÄŸu memnuniyet hali Avrupalı elitlerde belirgin bir ÅŸekilde görülüyordu. Her iki yaklaşım ve duygu da abartılıydı. ABD’de de yaÅŸanan, yönetime gelen iktidarın bütün ırkçı, popülist ve nefret söylemine raÄŸmen yaÅŸanan bir iktidar deÄŸiÅŸimiydi. Buna ilaveten, Avrupa elitinin Trumpvari bir siyasetçinin Avrupa’dan ziyade ABD’de iktidara gelmiÅŸ olmasından dolayı duyduÄŸu gizli veya açık memnuniyetin de gerçekçi bir temeli yok. Bugün irili ufaklı Trumpvari siyasetçiler Avrupa siyasetini ve siyasal haritasını ÅŸekillendiriyorlar. Bu ÅŸekillendirme iki ÅŸekilde gerçekleÅŸiyor. Birincisi, bu partiler ve temsil ettikleri popülist, ırkçı ve anti-sistemik dalga Avrupa’nın her yerinde yükseliÅŸte. Her seçimde bu dalga rüştünü daha fazla ispatlıyor, sistemdeki yerini daha fazla tahkim ediyor ve toplumsal desteÄŸini daha kalıcı bir hale getiriyor.
***
En son Avusturya’da yapılan CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde, Irkçılığı, göçmen karşıtlığı, Ä°slamofobik ve anti-semitik oluÅŸuyla nam salmış Avusturya Özgürlük Partisi lideri Norbert Hofer’in yüzde 46.7 oy oranıyla seçimi YeÅŸiller geleneÄŸinden gelen bağımsız aday Alexander Van der Bellen karşısında kaybetmesi Avrupa’nın liberal-sol elitine rahat bir nefes aldırdı. Fakat burada asıl üzerinde durulması gereken böylesi kirli bir geçmiÅŸ ve faÅŸizan bir siyasal projeksiyona sahip bir kiÅŸinin hem toplumsal hem de siyaseten sakınılması gereken marjinal bir figür olması gerekiyorken nasıl oluyor da bu ölçekte bir toplumsal ve siyasal desteÄŸe sahip olabiliyor? Bu reaksiyon aslında Avrupa’da iÅŸlerin nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸini, nereye evrildiÄŸini gösteriyor. 2002 yılında Jean-Marie Le Pen, Fransa’daki CumhurbaÅŸkanlığı seçimlerinin ilk turunda yüzde 18 civarında oy alınca, bu bütün Avrupa’da bir tartışma baÅŸlatmıştı. Yüzde 18’in yarattığı ÅŸoktan yüzde 46.7’nin getirdiÄŸi rahatlama hissi tek başına Avrupa’nın siyasal haritasında yaÅŸanan depremi özetliyor.
Ä°kincisi, mevzubahis aşırılıkçı partiler iktidara gelmezlerse de temsil ettikleri siyaset, toplum-devlet düzeni ve tahammülsüzlük siyasetin merkezine çoktan oturmuÅŸ durumda. Türkiye’deki moda tabirle bu partilerin kendileri olmasa da fikirleri Avrupa’da iktidarda. BaÅŸka bir ifadeyle, merkezin bu siyaseti terbiye, rehabilite etmesi beklenirken bu aşırılıkçı, ırkçı ve tahammülsüz dalga merkezi tanımlıyor. En son Hollanda’nın Türkiye’den seçim çalışmaları için oraya giden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Betül Sayan Kaya’ya uyguladığı her türlü diplomatik teamülden yoksun, ırkçı ve tahammülsüz yaklaşımın ortaya koyduÄŸu gibi siyasal merkez büyük oranda daha önce marjinal olarak kodlanan dalgaya teslim olmuÅŸ durumda. Siyasal merkez popülizm ile topluma dayanan daha rasyonel ve ciddi bir siyasetle mücadele etmesi gerekirken, merkez, popülist partilerle popülist bir zeminde yarışmayı seçiyor. Bu da marjinal ile merkez, rasyonel ile emosyonel arasındaki farkı ortadan kaldırıyor. Hollanda’da 15 Mart tarihinde yapılacak seçimlerde Geert Wilders seçimi kazanır mı bilinmez. Ancak bilinen ÅŸu ki ortaya çıkacak seçim aritmetiÄŸinden bağımsız olarak bir siyasal tarz ve içerik olarak Geert Wilderizm, Trumpizm örneÄŸinde olduÄŸu gibi seçimi kazanmış bulunuyor. Avrupa her geçen gün Wilders, Le Pen, Orban ve benzeri siyasetçilerin versiyonları veya varyasyonları arasında seçim yapıyor. Tabii ki bu son olayın baÄŸlamını gözden kaçırdığıma dair itirazları duyar gibiyim. Hollanda’nın 15 Mart tarihinde yapılacak seçimi ile yine Almanya, Fransa, Avusturya (2018) ve diÄŸer Avrupa ülkeleri ile Türkiye’deki seçim takvimleri ile seçmen hassasiyetinin bu son krizin tırmanmasında asıl payeye sahip olduÄŸu tespitini gözden kaçırmıyor, onları yabana atmıyorum. Ama resim hala bu dalganın varlığını ortadan kaldırmıyor veya bu dalgayı daha kabul edilebilir kılmıyor.
Avrupa entegrasyon projesininin baÅŸlangıcı ve yaÅŸadığı evrilmeler ile dünyada liberal düzenin doÄŸuÅŸ ve dönüşümü birbirlerine paralel yürüyen iki süreçti. Hatta bu temelde tek bir süreçti. Bu süreci ve düzeni doÄŸuran itici güç Avrupa’nın/Batı’nın kendi karanlık tarihiydi.
BM, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, IMF gibi liberal düzenin uluslarası kurumları ve kuralları inÅŸa edilirken de Avrupa entegrasyon sürecinin kurumları ve kuralları vücuda getirilirken de akıl da olan ana referans noktası Batı’nın kendi tarihi, kendisine ve dünyaya yaÅŸattığı trajedisiydi. Bu her iki düzen de Batı’nın kendi tarihinden kaçışının veya yüzleÅŸmesinin adıydı.
Hatta SoÄŸuk SavaÅŸ döneminde bu düzenin kurumsal/organizasyonel/ideolojik karşıtı veya ötekisi her ne kadar Sovyetler BirliÄŸi olsa da, bu düzenin normatif ötekisi aslında Batı’nın özellikle 20’yüzyılda yaÅŸadığı deneyimi yani kendisiydi. Batı, bunu legal yollar, yeni kural ve kurumlarla aÅŸmaya çalıştı. Fakat, her yeni krizde Batı/Avrupalı devletlerin en rahat feragat ettiÄŸi unsurları bu deÄŸerler, kurallar ve kurumlar yani yeni Batı oluÅŸturuyordu. Hollanda’da yaÅŸanan hadisenin de ortaya koyduÄŸu gibi Batı/Avrupa, ikinci dünya savaşından sonra inÅŸa ettiÄŸi kurum ve deÄŸerlerden vaz geçtikçe, reddettiÄŸi, tarih dışına itmeye çalıştığı bu kimliÄŸine daha fazla bürünüyor. Artık bu kimlik kurucu öteki olmaktan çıkıyor tekrardan kurucu kimliÄŸe dönüşüyor. Avrupa/Batı’nın ikinci dünya savaşından önce sahip olduÄŸu kurucu kimliÄŸin dünyaya nasıl felaketler getirdiÄŸi, nasıl maliyetler ödettiÄŸi ise hepimizin malumu...
Henüz yorum yapılmamış.