Güncel
Avrupa cehennem ateşini harlıyor
16 Nisan Anayasa Referandumu yaklaşırken Avrupa ülkelerinin Türk Bakanların konuşmalarına engel olmada adeta bir yarış içine girmiş olması, elbette son yıllardaki Türkiye karşıtı tutumlarını bildiğimiz için şaşırtıcı değil, lakin işin geldiği boyut 'güler misin ağlar mısın' dedirtecek seviyede.
MERVE ŞEBNEM ORUÇ
Almanya'da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin çeşitli şehirlerde katılacakları etkinliklerin iptaliyle başlayan süreç, eski Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun konuşmalarının engellenmesiyle devam etti. Alman medyası Türkiye'ye ve Türk Bakanlara karşı hakaret dolu yazılarla doldu taştı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu iptallere sert bir tepki göstererek her ne olursa olsun Almanya'ya gideceğini açıkladı ve geçen hafta Türkiye'nin Hamburg Başkonsolosluğu'nun bahçesinde Türk vatandaşlara seslendi. Şimdi Çavuşoğlu'nun Alman mevkidaşı Sigmar Gabriel'e görüşmesinde verdiği etkinlik listesinin kaçının gerçekleşeceği, Almanya-Türkiye arasındaki gerilimin daha ne kadar devam edeceği merak konusu.
Öte yandan, Almanya'daki iptaller yüzünden Türkiye'nin yoğun eleştirilerine maruz kalan Alman Federal yönetiminin suçu yerel yönetimlere atması, Alman medyasını feci şekilde öfkelendirdi. Daha önce de Angela Merkel'i, 'Cumhurbaşkanı Erdoğan'a boyun eğmek'le sık sık suçlayan medya, Die Welt muhabiri Deniz Yücel'in PKK bağlantısı nedeniyle tutuklanmasını bahane ederek Türkiye'ye karşı daha sert politikalar görmek istiyor. Deniz Yücel sözüm ona Türkiye'yi iyi bilen bir muhabir olarak Die Welt tarafından işe alınmış, ancak Türkiye'den yaptığı 54 haberin tamamı PKK'nın ve FETÖ'nün avukatlığına adanmış. Bir Batı medyası klasiği...
Almanya-Türkiye arasındaki son gerilim, Deniz Yücel'in tutuklanması sonrası çıkmış gibi görünse de, evveliyatı var. Geçen ay, Almanya'da Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) bağlı camilerde görevli bazı Türk imamların 'casusluk' yaptıkları iddia edilmiş ve bazılarının evine baskın yapılmıştı. Savcılık makamı, imamların Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan aldıkları emirle hareket ettiklerini ve Fethullah Gülen cemaatine mensup kişi ve kurumlar hakkında Ankara'ya bilgi notları gönderdiklerini iddia ediyordu.
Halihazırda PKK ve FETÖ mensupları Almanya'da elini kolunu sallayarak geziyor, özgürce Türkiye karşıtı propaganda yapıp faaliyetler düzenliyor ve bunlara Alman devleti tarafından kucak açılıyorken, buna son dönemde bir de referandum çerçevesinde yaşananlar eklendi. Almanya bugüne kadar çeşitli gerekçelerle 'Evet' toplantılarının önüne engeller koyarken 'Hayır' toplantılarına karşı herhangi bir iptal kararı alınmadı; dahası neredeyse medya tarafından bu toplantılara katılım teşvik edildi. Ancak Türkiye'nin son kriz sürecinde geri adım atmaması ve yükselen tepkiler, Alman Federal Hükümeti'nin terör örgütü PKK'yı kucakladığı gerçeğinin alenileşmesine sebep oldu ve İçişleri Bakanlığı Öcalan posterlerini ve PKK bayrağını yasaklama kararı almak zorunda kaldı. PKK'nın kullandığı ve Alman Federal İçişleri'nin yasakladığı 33 sembolün içinde YPG'nin flaması da var.
Toplantı iptallerinin yaÅŸandığı tek Avrupa ülkesi Almanya deÄŸil. Avusturya'da da benzeri iptaller var. Cumartesi gününe damgasını vuran geliÅŸme ise ÇavuÅŸoÄŸlu'nun Hollanda'ya uçuÅŸ izninin iptal edilmesiydi. Hollanda'nın tüm itirazlarına raÄŸmen dün Rotterdam kentinde Türk vatandaÅŸlarla buluÅŸmak için yola çıkan ÇavuÅŸoÄŸlu Hollanda tarafından engellendi. Hollanda daha önce de Bakan Sayan Kaya'nın yapacağı toplantıları sudan sebeplerle iptal etmiÅŸti. Önümüzdeki ÇarÅŸamba günü seçimlere gidecek olan Hollanda, bu toplantıların iptal gerekçesini güvenlik ve aşırı saÄŸcı partilere oy kayması ihtimali olarak gösteriyor. Pek çok Avrupa ülkesinde 2017 yılı seçim yılı ve yükselen Ä°slamofobi ve Türkiye karşıtlığı aşırı saÄŸcıları iktidara yaklaÅŸtırıyor. ÖrneÄŸin Hollanda'da kamuoyu yoklamalarına göre birinci parti olan PVV'nin lideri Geert Wilders, seçim bildirgesini Hollanda'daki bütün cami ve Ä°slam okullarının kapatılacağı, kamusal alanda başörtüsü ve diÄŸer Ä°slami simgelerin, hatta Kur'an-ı Kerim'in yasaklanacağı vaatleriyle doldurmuÅŸ durumda. BaÅŸbakan Mark Rutte, Wilders'in seçim bildirgesinin, “hukukun üstünlüğüne yönelik bir tehdit” olduÄŸunu söylüyor ancak seçim sathında kendisi de Türkiye ve Ä°slam karşıtlığını öne koymaktan çekinmiyor. Bir programda 15 Temmuz darbe giriÅŸimini protesto eden Türkiye kökenlilere karşı ilk hissettiÄŸi duygunun “Defol git Türkiye'ye olduÄŸunu” söyleyen Hollanda BaÅŸbakanı, fanatizmle eleÅŸtirilince de oldukça sinirlenmiÅŸti.
Avrupa'da merkeze yakın sağ ve sol siyasetçiler, yükselen aşırı sağa karşı uyarılarda bulunuyor ama unuttukları bir gerçek var. Yıllardır medya üzerinden ve doğrudan kamuoyuna verdikleri mesajlarda ortaya koydukları üstü kapalı İslam ve Türkiye karşıtlığı, İslamofobi'nin ve yabancı düşmanlığının artmasına yol açtı. Bu da aşırı sağın yükselişini tetikledi. Gerçek şu ki, yanlış Suriye politikalarıyla, mülteci düşmanlığıyla, Türkiye karşıtlığıyla, cehennemin kapılarını kendileri açtılar ve büyük ihtimalle AB'nin çöküşüne neden olacak ve onları da içinde yakacak ateşi kendileri harladılar. Madem istedikleri bu değildi, neden en baştan kendi kaderlerini de belirsizliğe götürecek kadar öngörüsüz davrandılar? Hani en akıllı, en eğitimli, en entelektüel, en dikkatli olan onlardı?
Obama yönetiminin kuyruğuna takılarak sürdürdükleri yanlış politikalar, bugün Avrupa'yı kasıp kavuruyor. ABD, kendi başına açtığı bela Trump'la uğraşırken Avrupa'da Marine Le Pen gibi, Geert Wilders gibi Avrupalı benzerlerinin yükselişini izliyor. Batılı politikacıların er ya da geç anlayacağı acı gerçek şu; toplum mühendisliğinde seçici geçirgenlik işe yaramıyor: Sadece İslam'dan, sadece Türkiye'den nefret etmeleri için teşvik edilen toplum sonunda tüm 'öteki'lerden nefret ediyor, şüphe duyuyor; daha fazla sınır, daha fazla duvar, daha fazla korumacılık istiyor. Bu da 'ortak düşmana karşı' inşa ettikleri ve kurmak için on yıllar harcadıkları birlikteliklerini tehdit ediyor. Çok yazık.
Yeni Åžafakk
Henüz yorum yapılmamış.