Sosyal Medya

Güncel

İnsan basitleşmemeli/basitleştirilmemeli, kendi bulduklarının esiri olmamalı - Yaşar Değirmenci

İnsan basitleşmemeli/basitleştirilmemeli, bu kadar kendi bulduklarının esiri olmamalı. Elimizdeki her türlü maddi imkanlar, yaşayışımıza kolaylıklar getirici olarak görülmeli. Bunlar biz mutlu olalım diye var edilmişler. Acaba bize mutluluk yolunda ne kadar fayda sağlıyorlar? Şöyle gerçekçi derin ve kapsamlı bir kıyas bilançosu çıkarılırsa acaba ne gibi sonuçlarla karşılaşırız? Problem şurada: “Eşya mı bize hâkim, biz mi eşyaya. Para mı bize hâkim, biz mi paraya. Araba mı bize hâkim, biz mi arabaya. Teknoloji mi bize hâkim, biz mi teknolojiye?” misalleri çoğaltabiliriz. ‘Hâkim miyiz, mahkûm mu?’ diyerek…



Andolsun sizin sıkıntılarınızın, problemlerinizin en güzel çözümü, çaresi, kurtuluÅŸunuzun ÅŸifalı reçetesi, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, saÄŸlamaya memur Allah’ın tek yetkili Rasulünde, onun yiÄŸitliklerle, fedakârlıklarla, sabırla mücadelelerle dolu örnek hayatındadır. Allah’ın rızasını, âhiret hayatındaki mutluluÄŸu umanlar, Allah’ı çok zikredenler, devamlı Allah’ın dininin tebliÄŸi ile uÄŸraÅŸanlar için O ‘üsvei hasenedir’ (onda örnekler vardır.)” (33 Ahzab sûresi 21. Âyet meali)
 
   Ã–nce kendimizi düzeltmekten baÅŸlamalıyız. ‘AÄŸaç doÄŸrulmadan gölgesi doÄŸrulmaz.’ BoÅŸuna mı söylenmiÅŸ. Kalbin ne olduÄŸunu bildiÄŸimiz halde kalp kırmaktan vazgeçmeliyiz.  Mükellefiyet ve mesuliyetten vareste hale gelmenin formüllerini arayacağımıza bizden yardım/himaye bekleyenlerin elinden tutmalıyız. “Hüsnü zan imandandır” ölçüsünü hatırlayıp, etrafımıza daha güzelce bakmayı öğrenmeliyiz. Kendine hoÅŸ gelmeyeni baÅŸkasına yapmayıp, kendimize hoÅŸ geleni baÅŸkaları için istemeliyiz. Bir kardeÅŸimiz bir nimete mazhar olduÄŸunda sevinmeli, bir musibete maruz kaldığında üzülmeliyiz. Hasetten-fesattan uzak durma vazifemiz olmalı. Kendimizden baÅŸka kimseye tahammülümüz yok. Sıhhatli düşüncenin yegâne yolu, nefsi bir tarafa bırakıp, akıl ve kalp ile düşünmektir. Öğüt vermek kolay, örnek olmak zordur. Vahyin inÅŸa ettiÄŸi Müslümana yukarıdaki ayet ne güzel rehberlik ediyor. Rabbimiz bize ‘örnek kul Peygamber’ gönderiyor ki Rasulüllah Efendimizi takip edip sünnetini çaÄŸa taşıyalım.
 
   Dünyada ahireti kazanmak için gönderilmiÅŸiz. Fânilikler içinde ebedî hayatı kazanmak veya kaybetmek. Mesele bu! Hep ölülerin arkasından okunan halk arasında ‘tebareke’ olarak bilinen Mülk sûresinin ikinci âyetine bakıldığında “Hanginizin daha güzel, daha deÄŸerli, devamlı bilinçli ameller iÅŸleyeceÄŸini, iÅŸini daha güzel yapacağını denemek için dünyada ölümü, dünyada ve âhirette hayatı yaratan Allah’tır. O kudretlidir, hükümrandır, salih amel iÅŸleyenleri koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcıdır.” Buyrulmaktadır. 
 
Ä°nsan basitleÅŸmemeli/basitleÅŸtirilmemeli, bu kadar kendi bulduklarının esiri olmamalı. Elimizdeki her türlü maddi imkanlar, yaÅŸayışımıza kolaylıklar getirici olarak görülmeli. Bunlar biz mutlu olalım diye var edilmiÅŸler. Acaba bize mutluluk yolunda ne kadar fayda saÄŸlıyorlar? Şöyle gerçekçi derin ve kapsamlı bir kıyas bilançosu çıkarılırsa acaba ne gibi sonuçlarla karşılaşırız? Problem ÅŸurada: “EÅŸya mı bize hâkim, biz mi eÅŸyaya. Para mı bize hâkim, biz mi paraya. Araba mı bize hâkim, biz mi arabaya. Teknoloji mi bize hâkim, biz mi teknolojiye?” misalleri çoÄŸaltabiliriz. ‘Hâkim miyiz, mahkûm mu?’ diyerek…
 
   Ä°nsanımızın bütünlüğünü de, hayatın bütünlüğünü de, Ä°slâm’ın bütünlüğünü de göremeden, gözetemeden, düşünemeden hiçbir meselemizi çözemeyiz. Ä°nsan manzaramızı da deÄŸiÅŸtiremeyiz. FarklılaÅŸmada da, deÄŸiÅŸimde de doÄŸru bakış, insana yöneliktir. Büyüdünüz mü? Dönüp insana bakın. O büyümenin içindeki insan ne durumdadır? ÅžehirleÅŸtiniz mi? Dönüp insana bakın; o ÅŸehirleÅŸmenin içindeki insan ne durumdadır? Milli gelir mi arttı? Dönüp insana bakın; o gelir insana nasıl yansımış? Ekonomik kalkınma yolunda ilerlediniz mi? Dönüp insana bakın; o kalkınmada insanın özü, ruhu, kültürü, dengesi nasıl bir hal arz ediyor? (“Ä°nsan” yerine “aile”yi koyabilirsiniz) Ä°nsana yapılan yatırıma “Peygamber yatırımı” diyorum. Çünkü peygamberlerin tek yatırım aracı vardı: Ä°nsan... Onlar yatırımlarını insana yapardı. Bu yüzdendir ki Nuh Tufanı’ndan kurtarılacaklar listesinin başında kendilerine yatırım yapılan insanlar gelmekteydi.
 
   Vahyin ve onun pratiÄŸi iki ayaklı Kur’an olan Peygamberimizin inÅŸa ettiÄŸi insan. Böyle olursa bu milletin mensubu olmak, bu milletin evladı olmak, her ÅŸeyden önce gönül meselesidir ruh meselesidir. O gönül ve ruh yoksa hiçbir tescil bizden yapmaz. Ama varsa; adını da deÄŸiÅŸtirseler, dilini de konuÅŸturmasalar, cihanın öteki ucuna da sürseler, sen bizlesin biz seninleyiz haÅŸre kadar. Türkiye gerçek farklılığı arıyor. Dünyaya da nefes aldıracak gerçek farklılığı. Hem de zamanın icbarı altında, susamış gibi arıyor. Çekilen sancılar, büyük farklılığın ve büyük deÄŸiÅŸimin doÄŸum öncesi sancıları olamaz mı?
 
   Ä°nsan olmanın, özellikleri ve icapları vardır. Dünyanın neresinde yaşıyorsa yaÅŸasın, bu vardır. Özellikleri, icapları, hakları, ihtiyaçları, görevleri, deÄŸerleri, zaafları... ‘Ä°nsan olan böyle davranır’ ve ‘insan olana böyle davranılır’ diyebileceÄŸimiz asgari müşterekler düşünerek hareket edilmeli. Buradaki hassas ölçü ÅŸudur: Ä°nsan olmakla baÄŸdaÅŸmayan hiçbir tavır, hiçbir meÅŸru ölçüye göre doÄŸru olamaz. (Terör, canlı bomba gibi ÅŸeyler hatırlanabilir) Ä°nançların ve bazı felsefelerin ilk konusudur “insan kimliÄŸi.” Ä°nsanı ihmal, inkâr, iptal ederek hiçbir deÄŸer üretilemez. Ä°nsan kimliÄŸi, asla unutulmaması gereken bir kimliktir.
 
Tarihin bütün büyük hareketleri, fedakârlık ve feragatin zirvesine çıkmış dava adamlarının yüce ahlakıyla gerçekleÅŸmiÅŸtir. Sadece fikrin ya da inancın doÄŸru olması yetmez. Çünkü: bir inanç ve düşünceyi dışından kavramak, özüne ve derinliÄŸine inememek, o inanç ve düşünceyi bütün gücüyle yürürlüğe koyamamak sonucunu doÄŸurur ki, bu da o düşünce ve inanca bir haksızlık, hatta bir ihanet demek olur. Bir davayı, cevheriyle harekete geçirmemek, onu harcamaktır. Dava, dava ahlakına sahip insanların omuzları üzerinde yükselir. Dava ahlakına sahip insanlar yalan ve iftira nedir bilmezler. En ufak bir menfaati ‘haleldar oldu’ diye ciyak ciyak bağıranlar, gerçek dava sahipleri olamazlar; olsa olsa, o davayı kullanarak çıkar saÄŸlayan kiÅŸiler olurlar. Dava ahlakına sahip kiÅŸiler yalan söylemekten nefret ederler ve iftira etmekten cehennem ateÅŸinden korktukları kadar ürker ve çekinirler. Ä°slam, gerçek inanç ve düşüncenin kaynağı ebedi ideal olduÄŸu gibi, yüce ahlakını da yeryüzüne ve çaÄŸlara sayısız anıt halinde serpiÅŸtirmiÅŸ büyük davadır. Müslüman idealist, kendinden, davasından emindir. KurduÄŸu yapı hemen yıkılacak diye korkup panik içinde ne yaptığını bilmez bir hale düşmez. Müslüman idealist, kendisinin yapamadığını yapan baÅŸka biri olursa, onu kıskanmaz, ona haset etmez ve onu bu giriÅŸiminden dolayı alkışlar.
 
   Ã‡ağın en büyük meselesi ‘insan meselesi’dir. Bunu çözecek tek sistem, tek nizam, tek hayat tarzı: Ä°SLAM’dır. Bölmeden, parçalamadan, yamalı bohça haline getirmeden, iÅŸine geldiÄŸi gibi yorumlamadan, konforunu/rahatını/dünyevîleÅŸmesini kaçıracak diye hak ve hakikati duymamak için ‘Allah ve Rasulü’nün sesini duymaktan kaçınmadan hareket ederek Ä°slâm’ı insanla buluÅŸturarak meselelerimiz çözülür. Ä°nsandan önce “Yeter ki cemaatim, grubum, tarikatım yaÅŸasın!” diye insan harcayanlar, sonunda ikisini birden kaybettiler. “Yeter ki gazetem, dergim, okulum, kursum, yurdum, vakfım, ÅŸirketim, holdingim!” yaÅŸasın diye bozuk para gibi kendi insanını, ilkelerini, ideallerini feda edenler, sonunda insansız ve imkansız kalmakla cezalandırılacaklardır, yasa bu! Åžunu hiç ama hiç unutmayalım.
 
Cüz’î ÅŸerle küllî hayır murat olabilir. Yeter ki ibret almasını bilelim. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.