Güncel
Zekai Paşa, bombalı suikasttan kıl payı kurtuldu
Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’nın, Fırat Kalkanı Harekatı’nın ilk günlerinde Azez’de suikast girişiminden son anda kurtulduğu ortaya çıktı. Aksakallı Paşa’ya doğru yürüyen canlı bombayı bir yüzbaşı durdurmuş.
Türkiye’nin Suriye sınırını kontrol altına almak ve güvenli hale getirmek için baÅŸlattığı Fırat Kalkanı Harekatı devam ediyor. Son olarak El Bab’ın DEAÅž’tan temizlendiÄŸi harekat sırasında ÅŸimdiye kadar 69 askerimiz ÅŸehit oldu. Yüzlercesi de yaralandı. Büyük özveri ile yürütülen operasyonlarda bir çoÄŸu da ölümden son anda kurtuldu. Ä°ÅŸte bunlardan biri de operasyonu yöneten komutanlardan olan Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı’ydı. Aksakallı PaÅŸa, 24 AÄŸustos 2016’da baÅŸlayan harekatın ilk günlerinde bombalı süikast giriÅŸiminden son anda kurtuldu. Güvenlik uzmanı Abdullah AÄŸar’ın yazdığı ve yarın okuyucu ile buluÅŸacak olan ‘Özgür Åžehit’ adlı yeni kitabında bu bordo berelilerin başındaki Aksakallı PaÅŸa’nın başından geçen suikast giriÅŸimi bütün detayları ile anlatılıyor. AÄŸar’ın anlatımına göre olay Suriye sınırı içindeki Azez’de gerçekleÅŸti.
YUMRUĞU BURNUNA ÇAKTI!
Ä°ÅŸte o suikast giriÅŸiminin hikayesi: “Gerçekten de ortalık çok karışık, kimin eli kimin cebinde belli deÄŸildi. Kimse bilmez, ama Aksakallı PaÅŸa bile, bir intihar saldırısından ramak kala kurtulmuÅŸtu. Bir gün Azez’deydiler. Komutan ÖSO’nun kurduÄŸu kontrol noktalarından birinde durmuÅŸ, ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını görmek istemiÅŸti. Bu anlarda yanlarına yerel kıyafetler içinde orta yaÅŸlı bir adam (!) yaklaÅŸmıştı. Adamın üzerine kuÅŸandığı intihar feda yeleÄŸini ve parmağının altındaki patlatma düzeneÄŸini son anda fark etmiÅŸlerdi. Komutanın yanındaki deli göz yüzbaşı atak davranmış, burnuna yumruÄŸu çaktığı gibi adamı yere indirmiÅŸti. Adam ayılıncaya kadar da üzerindeki bomba düzeneÄŸini bozmuÅŸlardı.
Anlık, apansız bir olaydı. Buralar böyleydi. Burası, insanlık tarihinin en kanlı ve en kirli savaşının yaÅŸandığı Suriye’ydi ve bütün tehdit okları Türkiye’yi ve Türk askerini gösteriyordu. Hemen herkes DEAÅž ve PKK’yı bilirdi ya, eylemi gerçekleÅŸtirmeye çalışan canlı bomba DEAÅž’lı deÄŸil, baÅŸka bir örgüttendi.”
‘ÅžORT GÄ°YMEYÄ°N ATATÃœRK’Ãœ KALDIRIN!’
Kitapta anlatılan baÅŸka bir hikaye ise Süleyman Åžah Karakolu ile ilgili. Türkiye’nin Suriye toprakların içinde bulunan ‘saygı Karakolu’ Türkiye sınırına geçici olarak taşınıncaya kadar Mehmetçik tarafından korundu. Karakolu savunanlardan biri de keskin niÅŸancı komando uzman çavuÅŸ. Komando Suriye taprakları içinde yer alan Türk toprağında yaÅŸadıklarını kitapta şöyle anlatıyor: “Karakolu devralacağımız komando kolundan gerekli bilgileri alabilmek için 45 dakikanız var denilmiÅŸti. Gece Karakozak’a varıp, bu 45 dakika içinde deÄŸiÅŸimi yaptık, hemen sonra çevre emniyeti alıp, nöbete geçtik. Gece boyunca termal ve gece görüş dürbünleriyle etrafı tanımaya çalıştık. Sabah gün aÄŸarırken, güneÅŸ Suriye topraklarında ilk defa üzerimize doÄŸuyordu. Ä°lginçti bu, garip bir duyguydu. YedeÄŸimizdeki bütün mühimmatımızı türbenin içine koyduk. Bizim toprağımız olduÄŸundan çevre duvarlarında sınır taÅŸları ve üzerlerinde bizim sınır numaralarımız vardı.”
ÖNCE ÖSO GELDİ
“Bir ÅŸeyler olduÄŸunu fark eden çocuklar ve meraklı köylüler çevre duvarında birikmeye baÅŸlamışlardı. Tek dertleri bizden bir önceki ekibin onlara kumanya verdiÄŸini, bizim de onlara kumanya verebileceÄŸimizi bilmemizi istemeleriydi. Ne garipti, yaÅŸanan bir içsavaÅŸtı ve bunun etkisiyle açtı insanlar. Köylülerden birinin bizim irtibat elemanımız olduÄŸu söylenmiÅŸ, ismini vermiÅŸlerdi. O da zaten hemen çıkageldi. Onunla konuÅŸtuk. Önce barajın üzerindeki köprünün iki ucunu tutan adamların kimler olduÄŸunu söyledi. Köprünün bir ucunu ÖSO, diÄŸer ucunu Nusra’nın silahlı militanları tutuyordu. Dedi ki: ‘ÖSO ve Nusra size hoÅŸ geldiniz demeye gelmek istiyor.’ Kol komutanımız, ‘Buyursunlar gelsinler’ dedi. Ben o sırada nizamiyede nöbetçiyim. Hepimiz ayakta, hepimiz nöbetteyiz. Türkiye’den kilometrelerce ötede yalnız, bir başımızayız. Burası OrtadoÄŸu, kim kimdir, necidir, bilemeyiz. DuruÅŸumun bile mesaj vermesi lazım, ona göre bir nizamdayız.”
HEPSÄ° SÄ°LAHLIYDI
“7-8 doçkalı pick-up ve bir ciple geldiler. Kendine özgü bir raconla hep beraber, bitirimce arabalardan indiler. Hepsi tepeden tırnaÄŸa silahlıydı. Dikkatimi çekti, ellerindeki RPG roketatarların emniyet tapası çıkarılmış, roketleriyle tetikleri kurulu, atışa hazır, elleri tetikte. Tam çatışma nizamı yani. MeÄŸer hep böyle gezerlermiÅŸ. BaÅŸlarında gelen adam da ÖSO’nun lideriymiÅŸ. Yani ÖSO iç savaÅŸta galebe çalsa, baÅŸa geçecek adam. KaÅŸları çatık bu silahlı adamların konuÅŸmalarını irtibatçımız bize, bizim dediklerimizi de onlara çeviriyordu. Sürekli içinde “DAEÅž! DAEÅž!” geçen cümleler kuruyorlardı. Köprünün her iki ucundaki kulelere DEAÅž’ın geleceÄŸini, burayı ele geçireceklerini, bizlerin de onları karakoldan, elimizdeki silahlarla ki bunlar zaten ortadaydı. Uçaksavarımız, ttza kobramız, stinger, MK-19 otomatik bomba atarımız) onlara destek saÄŸlamamız gerektiÄŸini söylüyorlardı.”
‘KAPIMIZA GELDÄ°LER’
“En kıdemlimiz olarak bizim kol komutanı, üst komutanlıkla sürekli irtibat halinde, ne yapması, ne söylemesi gerektiÄŸini yukarıyla konuÅŸuyor. Dedi ki gelen bu ekibe: “Buradaki savaÅŸa müdahil deÄŸiliz. Bizim buradaki görevimiz bu saygı karakolunu korumak ve gerektiÄŸinde ölümüne savunmak.” Bir süre daha bizi ikna etmeye çalıştılar ya, sonra bizi anlayışla karşılayıp gittiler. Olanı, olacağı ertesi gün anladık. Bir tek mermi atmadan alanı boÅŸaltmışlardı. Ve artık köprünün her iki yakasında da DEAÅž’ın alametleri sallanıyordu. Daha sonra, bu sefer DEAÅž’lılar kapımıza geldi. Bu gelenler, kılık kıyafet, silah teçhizat diÄŸerlerini andırıyordu ya, diÄŸerlerinden çok daha yabani, çok daha garez dolu ve kötü bakışlıydılar.”
‘DEAÅž’I KOVALADIK!’
“BÄ°ze Atatürk’ün büstünü kaldırmamız, spor yaparken ÅŸort giymememiz, türbeyi yıkmamız, sigara, alkol içmememiz gerektiÄŸini ve daha birçok ÅŸey söylüyorlardı. Dayatıyorlardı, akıllarınca talimat veriyorlardı resmen! Açıkça söylemek gerekirse, tiplerinde dirhem insan vasfı yoktu. Deve gibi de kokuyorlardı. Bu dayatmaya kol komutanımız fena halde hiddetlendi. “BulunduÄŸunuz yer Türkiye toprağıdır. Hemen dışarı çıkın,” dedi. Bize de “Emniyeti aç!” talimatı verdi. Sonrası ÅŸakır ÅŸukur seslerle baÅŸlayan bir namlu kararlılığı! Bakakaldılar, ÅŸaşırdılar, dörder-beÅŸer geri adım attılar ve hemen çıkıp gittiler. Giderken suratlarını görmeliydiniz. Nefret, kin ve öfke doluydular. Bu olaydan sonra, tam dört kere karakola sızmaya çalıştılar. Hepsini bertaraf ettik. 29 Mehmetçik ısrarla, inatla, kararlılıkla, inançla bu tekfiri kıllıların, bu örümcek kafalıların karşısında durduk. Dördüncü sızmadan sonra ÖSO’ya destek verip, köprünün onlara geçmesini saÄŸladık. Bundan sonra zaten DEAÅž, bir daha sızmaya yeltenmedi.”
‘YPG GEÇEN KÄ°MÄ°NLE ÇATIÅžTIÄžINI BÄ°LSE...’
‘ÖZGÃœR ÅžEHÄ°T’TE anlatılan baÅŸka bir hikayede Aksakallı PaÅŸa’nın ÅŸu anda gündemde olan Münbiç’e doÄŸru yaptığı harekat! Bu harekat sırasında çıkan çatışma şöyle anlatılıyor: “YPG geçen kiminle çatıştığını (!) bir bilse... Acı gülümsemeleri maytap geçen bir muhabbete dönüştü. Gerçekten de bu olay, PKK-YPG’nin tam da bilmesi, bilse hayıflanıp duracağı sahaya özgü bir oynaÅŸmaydı. Aksakallı PaÅŸa yöresel araçlarla tebdili kıyafet sahada dolaşırken, beraberindeki özel time birdenbire Münbiç tarafına dönmelerini emretmiÅŸti. Böylece saptıkları Cerablus-Münbiç yolundan kente doÄŸru gitmeye baÅŸlamışlardı. Konvoydaki özel harpçiler durumu hemen anlamışlar, bırakın parmakların tetiÄŸin üstünde olmasını, tetikler ezilmiÅŸ bir ÅŸekilde yol almışlardı. Ä°ÅŸte böyle böyle YPG-PKK’nın Münbiç’i tutan ilk yol kontrol noktasına kadar gitmiÅŸlerdi. Sonrası? Sonrası YPG-PKK için apansız baÅŸlayan bir çatışmaydı. ÅžaÅŸkın bakışlar altında gelen araç konvoyunu durdurmaya, ateÅŸ açmaya çalışmışlardı. Bizimkiler ise YPG-PKK’yı çoktan bir güzel sopalamışlardı. Sonra da hiçbir ÅŸey olmamış gibi, geri dönmüşlerdi. Yalnız araçlardaki mermi delikleri biraz çoÄŸalmış olarak! Bu tam anlamıyla cebri bir keÅŸifti. Sonra bir de buna gülüştüler. Bu olayda PKK’nın ölü ve yaralılarını saymadılar, ama Fırat Kalkanı boyunca ürettikleri etkiyle YPG-PKK’nın 350 civarında adamını aldıklarını biliyorlardı. Hem de bütün himaye, destek ve korunmalarına raÄŸmen. Onların ÅŸimdi DEAÅž ile bir mücadeleleri vardı, ama elbet sıra bir gün oraya da gelecekti.”
Öğe Demirkan-Vatan
Henüz yorum yapılmamış.