Kürsü
Türkiye karşıtı cephenin koçbaşı Almanya - Hasan Öztürk
Follow @dusuncemektebi2
Hadi biraz hafızamızı tazeleyelim. 27 Mayıs 2013 gecesi, Taksim Gezi Parkı'nın bir duvarı iş makinelerince yıkıldı. Yıkım sırasında 5 adet ağaç da yerinden söküldü. Taksim Dayanışma Platformu üyelerinin bir kısmı iş makinelerinin önüne geçti, parka çadır kurdu. 28 Mayıs'ta bu kez, BDP (bugünün HDP'si) milletvekili Sırrı Süreyya Önder, CHP'li Gürsel Tekin, Gezi Parkı'ndaki çadırcıları desteğe gitti. Sırrı Süreyya Önder iş makinesinin önünde poz verdi.
29 Mayıs'ta sabaha karşı polisler eşliğinde parka giren zabıtalar (FETÖ'cü polisler ve FETÖ'cü zabıtalar demek daha doğru olacak. Mahkeme süreci tamamlanmak üzere) çadırları yaktı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu parka gelerek eylemcilere destek verdi.
Olaylar Türkiye geneline yayıldı. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok ilde kalkışma girişimi yaşandı.
GEZİ'Yİ ALEVİ KALKIŞMASINA DÖNÜŞTÜRENLER
Olaylar sınasında 7 kişi hayatını kaybetti. İşin ilginç yanı hayatını kaybedenlerin tamamı Alevi vatandaşlardı, bunlardan biri de çocuk yaştaydı.
Gezi olayları sırasında ÅŸu cümle kuruldu, “Bu kalkışma bir Alevi kalkışmasıdır!”
Taksim'deki olaylar sırasında polis panzerinin yanından eylemcilere talimat veren “Alman aksanlı” bir kadın kameralara takıldı.
“Peki arkasındaki güç kim ya da kimler” diye sorulduÄŸunda, cevap olarak CumhurbaÅŸkanımız ErdoÄŸan'ın “faiz lobisi” ÅŸeklinde formüle ettiÄŸi konsorsiyumun koçbaşı Almanya'ydı.
Almanya'nın Gezi Kalkışması'nın baÅŸ aktörü olduÄŸu yönünde birçok emare var. Ve özellikle Alevi vatandaÅŸlarımızın meydanlara dökülmesinde… Taksim Meydanı'nın iÅŸgal edilmesinde… Toplumsal fay hatlarının harekete geçirilmek istenmesinde... Hep Almanya var!
Ne ilginçtir ki polis kurşunuyla hayatını kaybeden vatandaşlarımızın tamamının da Alevi kökenli olması, daha sonraki dönemde bu kesimin bir kez daha istismar edilmesinin yolunu açmıştı.
(FETÖ'nün 17/25 Aralık yargı darbesi teşebbüsünden hemen önce Abant Platformu olarak son toplantısını Alevi Çalıştayı'na dönüştürmesi hiç tesadüf değildir.)
DENİZ FENERİ DAVASI: ALMANYA, FETÖ, AYDIN DOĞAN İLİŞKİSİ
Devam edelim…
2008 yılında Deniz Feneri E.V davası olarak Almanya'da başlayan bir süreç vardı hatırladınız mı?
O süreçte Almanya'da Deniz Feneri E.V'ye yönelik soruşturma başlatıldı. Dava açıldı. Almanya'daki yargılamada mahkum olanların ve anlaşmalı suçu kabullenenlerin bir kısmının daha sonra Alman polisi ve Alman gizli servisiyle içli dışlı olduğu görüldü. Süreç Türkiye'ye taşındı. Zaten maksat da buydu.
Peki davanın ana amacı neydi?
Bir belge yayınlanmıştı Hürriyet gazetesinde o dönemde. Belgenin daha sonra sahte olduÄŸu anlaşılmıştı. Ve “tercüme hatası” savunması yapılmıştı. Belgeye göre, Almanya'da toplanan bir kısım paralar, Açe'deki tusunami maÄŸdurlarına ulaÅŸtırılmak üzere dönemin BaÅŸbakanı ErdoÄŸan'a verilmiÅŸti. Belgenin özeti bu. Oysa belgenin sahte olduÄŸu çok kısa bir süre sonra ortaya çıktı. Orijinal belgede, “BaÅŸbakanlık” ibaresi vardı.
Ama günlerce Aydın DoÄŸan'ın sahibi olduÄŸu (ki şöyle söylemek daha doÄŸru, Alman Axel Springer'ın ortağı Aydın DoÄŸan'ın) gazete ve televizyonlar, “paraların ErdoÄŸan'a verildiÄŸi” yalanını yayınladı.
Yine hatırlayın, bu yalan haberler üzerine dönemin BaÅŸbakanı ErdoÄŸan, Eylül 2008'de, “Bu gazeteleri evlerinize sokmayın” dedi.
Deniz Feneri davasının Almanya'da tezgahlandığı, FETÖ'cü polislerin ve Alman Devleti'nin doğrudan Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a yönelik bir operasyonu olduğu yıllar sonra ortaya çıktı.
HÃœRRÄ°YET'Ä°N “KARARGAH RAHATSIZ” MANÅžETÄ° NEREDEN ÇIKTI
Devam edelim…
GeçtiÄŸimiz hafta, “Bayram deÄŸil seyran deÄŸil eniÅŸtem beni niye öptü” anlamına gelecek bir manÅŸetle çıktı Hürriyet gazetesi: “7 soru 7 cevap”.
İç sayfadaysa, “Karargah Rahatsız” baÅŸlığı tercih edildi.
Gereken cevap, bizzat Cumhurbaşkanımız tarafından verildi.
Ama unutmayın bu manşet tam da Erdoğan'ın ve AK Parti'nin referandum kampanyasını başlattığı günlere denk düşürüldü.
Hemen akabinde, Adalet Bakanı Bekir BozdaÄŸ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi'nin Almanya'da gurbetçilerimizle gerçekleÅŸtireceÄŸi referandum konulu toplantı “sudan sebepler”le Almanlarca iptal edildi.
Tam da buraya ÅŸunu ilave etmeliyiz: Eylül 2016'da Der Spiegel ve Handelsblatt dergileri ErdoÄŸan'a “diktatör” diyen kapaklarla çıkmıştı.
Buradan da anlaşılıyor ki FETÖ'nün bir koluyla Almanların nasıl da koordineli çalışıyor…
Devam edelim.
Bugün Almanya, küreselcilerin koçbaşı olarak Türkiye'yi ve özelde Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ı hedefe koymuş görünüyor.
16 Nisan'daki referandumda “evet” çıkma ihtimalini en aza indirmek için her gün yeni bir operasyona imza atıyor.
Güdümündeki Avusturya BaÅŸbakanı Kern'e, “Türkiye'den referandum kampanyası için gelecek tüm politikacılara, Avrupa genelinde toplantı yapma yasağı getirilmesi” çağırısında bulunduruyor.
***
Toparlayalım. Almanya, Türkiye içindeki kimi sivil toplum kuruluşu, kimi gazeteci ve yazar, kimi medya organları üzerinden operasyon çekiyordu, yıllardır.
Gezi'de Alevi vatandaÅŸlarımız üzerinden, Deniz Feneri E.V davası esnasında CHP, FETÖ ve Aydın DoÄŸan medyası üzerinden… “Türkiye'yi teröre destek veren ülke” gösterme gayretlerinin yaÅŸandığı dönemde Cumhuriyet ve Can Dündar üzerinden, 7 Haziran sürecinde HDP'nin “cici çocuÄŸu” üzerinden operasyon yapan ülkenin adı Almanya'ydı.
Şimdi hiçbir aparat kullanmadan doğrudan operasyona yöneldi.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın telekonferansını engelleyip, terör örgütü PKK'nın elebaşı Cemil Bayık'ın Kandil'den Almanya'ya seslenmesine izin verdi.
Bugün Bozdağ ve Zeybekçi'yi engelledi.
Sonra da “FaÅŸizm” gibi cümlelerle yapılan eleÅŸtirilere karşı, irkildiklerini söylüyorlar.
Ama yaÄŸma yok… Ok yaydan çıktı. Almanya daha önce vekalet verdikleri üzerinden yürüttüğü Türkiye karşıtlığını bu kez doÄŸrudan yapıyor.
O halde bize düşen, “FaÅŸizmin doÄŸum yeri Almanya'yı” daha net anlatmaktır.
Bilmem anlatabildim mi?
Henüz yorum yapılmamış.