Sosyal Medya

Siyaset

Hakan Arslan: Yeni sistem dört devrim

16 Nisan’da oylayacağımız sistemin devrim niteliğinde dört yeniliği var.



Devrim1: Bir siyasetçinin Cumhurbaşkanı olarak görev süresi maksimum on yılla sınırlanıyor. İster üst üste seçilsin ister ayrı dönemlerde (ki yeni sistemde bunun pek mümkün olacağını sanmıyorum), yürütmenin başı olarak siyasi hayatı on yıldan ibaret oluyor. Aday olup seçim kaybeden ya da seçilip başarısız bir dönem geçiren liderlerin, kendi partilerinde genel başkanlığı sürdürmesi de imkansızlaşacak. Siyaset dönemsel olarak yenilenecek.
 
Daha önce de belirtmiÅŸtim: “Yeni sistemde sadece seçim kaybeden baÅŸarısız liderlerin koltukta kalma süresi kısalmakla kalmayacak, artık yürütmenin başı CumhurbaÅŸkanı olacağı için, o liderin siyasi hayatına da ciddi bir sınır gelecek. BaÅŸkanlık sistemlerinin demokratik örneklerindeki en temel hedeflerden biri budur, zaman sınırıdır. Yeni CumhurbaÅŸkanlığı Sistemi de bu gereÄŸi fazlasıyla yerine getiriyor.” Siyasi hayatımız için bu bir devrimdir.
 
***
 
Devrim 2: Çift baÅŸlılık ortadan kalkıyor, yürütme tek elden yönetiliyor. Kenan Evren tipi isimler gözetilerek yerleÅŸik düzenin sivil alan ve siyaset üzerindeki bekçi kulübesi olarak ÅŸekil verilen CumhurbaÅŸkanlığı makamı gerçek iÅŸlevine kavuÅŸuyor. Bu makam, daha rahmetli Özal’ın seçiliÅŸiyle sivilleÅŸip siyasallaÅŸmıştı. CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın 2014’te milletin oyuyla seçilmesiyle bu durum pekiÅŸmiÅŸti.
 
Mevcut sistem melez bir yapı. Çift baÅŸlılık, parlamenter sistemin doÄŸasına da aykırı. Güçlü ve demokratik parlamenter sistemlerde CumhurbaÅŸkanları (bunlar monarÅŸi ise Kral-Kraliçeler) sembolik niteliktedir. Yetkiler tek elde, BaÅŸbakan’da toplanır. Bizdeki gibi yetkileri bol ama sorumsuz bir CumhurbaÅŸkanlığı makamı yoktur. CHP’nin “güçlendirilmiÅŸ parlamenter sistem” önerisinin özünde de bu var. Ne diyorlar? “CumhurbaÅŸkanını halk seçmesin, yetkileri sembolik olsun.” Bu önerideki olumsuzluk, halka tanınan CumhurbaÅŸkanı seçme yetkisinin geri alınması talebidir. Bence bunun toplumsal bir karşılığı yok. Halk, elde ettiÄŸi bu siyasi hakkı neden geri versin?
 
Devrim 3: Millet mevcut sistemde ayrı zamanlarda iki ayrı sandığa gidiyor. Meclisi de halk seçiyor, Cumhurbaşkanını da. Tam da hemen yukarıda saydığım nedenle, milleti bu sandıktan mahrum etmek yanlış olurdu. Güçlendirilmiş parlamenter sistem yerine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bugünün ruhuna çok daha uygun. Şimdi iki ayrı sandık aynı gün gelecek milletin önüne. Meclisi de Cumhurbaşkanını ve onun kuracağı hükümeti de halk seçmiş olacak.
 
Bu da üçüncü bir devrime yol açıyor. Yasama ile yürütme keskin şekilde ayrışıyor. Bu ayrışma daha sandıkta gerçekleşiyor. Hükümet ile Meclis arasına net sınırlar çiziliyor. Kuvvetler ayrılığının bu şekilde uygulanması, parlamenter sisteme göre daha ileri bir adım bence.
 
Devrim 4: Cumhurbaşkanına denetim ve cezai sorumluluk gelecek. Mevcut durumdaki yargılanamaz, soruşturulamaz hali ortadan kalkacak. Meclis, Cumhurbaşkanını denetleyip soruşturabilecek. Cumhurbaşkanının tüm yapıp ettikleri anayasal denetime tabi olacak. Millete karşı da sandıkta siyasi sorumluluğu olacak. Daha önce bu konuda çok yazdım. Bu hatırlatma yeterli.
 
***
 
Bunlar gümbür gümbür devrimler. Bir de sessiz devrimler var: Sıkıyönetimin ve askeri yargının kalkması. Yeni HSYK’da Meclis iradesinin ön plana çıkması. Kanun teklifi hazırlama ve sunma yetkisinin sadece milletvekillerinde olması. Silahlı Kuvvetlerin, Devlet Denetleme Kurulu’nun iÅŸleyiÅŸi içine alınması. Seçilme hakkının 18-24 yaÅŸ arası gençleri de kapsaması. Bürokrasiyi hızlandıracak düzenlemeler öngörülmesi. Say dur. İçinde bu kadar önemli ve olumlu deÄŸiÅŸimler barındıran anayasa paketinin, kimi muhaliflerce tam bir olumsuzluk toplamı olarak sunulmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Milletimizin 16 Nisan’da bu devrimler toplamına evet demesini bekliyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.