Özel / Analiz Haber
İran Suriye'de ne yapmaya çalışıyor?
Follow @dusuncemektebi2
İran İslam Devleti özünde siyasi bir varlıktır. O Sünni, Şii veya Hıristiyan değildir. Ancak son zamanlardaki politik yayılmacılığının gereği olarak Şia onun için vazgeçilmez politik bir argüman.
Düşünce Mektebi - Mehmed Mazlum Çelik
Ä°ran ve onun Arap dostları Suriye’de mezhepsel bir savaÅŸ verdiklerini reddediyor. Ä°ran’a göre onun Suriye rejimin yanında durmasının en önemli sebebi Esad’ın Ä°srail’e karşı direnç gösteriyor olması. Ä°ran’a göre eÄŸer rejim düşerse bölge tamamen Ä°srail ve Amerika’nın egemenliÄŸi altına girecek.
Aradan geçen altı yılın ve Suriye’nin baÅŸtan baÅŸa kanla boyanmasına raÄŸmen hala bu kadar ucuz bir retoriÄŸin Ä°ran’nın resmi söylemi olması oldukça ÅŸaşırtıcı.
Bu söylem Suriye halkının tüm haklı taleplerini de bir çırpıda çöpe atmış oluyor. Bu politikaya göre Suriye halkı kendi iradesini ortaya koyamaz dış politikada her hangi bir tercihte bulunamaz. Esad rejimi ve onun Şii destekçileri sorunların yalnız silah ile çözüleceğine inanırken geçtiğimiz yarım yüzyılda tüm yükü sırtlamış Suriye halkı artık çözüm konusunda umutsuz görünüyor.
Bir diğer yandan bu tür retoriklerin diğer bir amacı geride bıraktığımız yıllardaki katliam ve tarihi gerçeklikleri silerek yapılan yanlışlara meşruiyet kazandırmak.
Irak’tan Afganistan’a
Ä°ran’ın bölgesel politikasındaki geniÅŸleme 2001 yılında ABD’nin Afganistan’ı iÅŸgal etmesiyle baÅŸlar. Yine 2002 ve 2003 yılları arasında Ä°ran’nın Irak’taki Åžii taraftarlarını ABD ile iÅŸ birliÄŸi yapması için cesaretlendirdiÄŸini görüyoruz. Her ne kadar kamuoyundan gizleniyor olsa da ABD’nin Irak’ı iÅŸgale hazırlandığı dönemde üst düzey pek çok Irak’lı Åžii liderin Londra-Washington hattında mekik dokuduÄŸunun belgeleri bugün çarÅŸaf çarÅŸaf ortaya saçıldığı gözlemliyoruz.
Takip eden yıllarda Iraklı Åžii güçlerin iÅŸgalin en büyük müttefiÄŸi ve Irak’ın yeniden inÅŸasında en önemli güç olarak ortaya çıktığını görüyoruz. Iraklı Åžiiler ve ABD güçleri arasında ciddi bir çatışma yaÅŸanmadı, gerilimlerin kaynağı ise zaman zaman Åžii liderlerin, ABD’lilerin sözlerini tutmadığını düşünmesinden kaynaklı oldu.
Daha sonra, ABD’nin otoriteyi Iraklılara bıraktığını açıklamasıyla, Ä°ran bölgede bulunan Åžii politikanın güç kazanması için derhal harekete geçti, bugün geldiÄŸimiz noktada Åžii güçler Irak’ın yer altı kaynakları ve politik siyasasında tek güç konumunda. Ä°ÅŸ öyle boyutlara ulaÅŸtı ki 2010 yılında Iraklı ulusalcıların seçimde elde ettiÄŸi zaferi Ä°ran’nın tanımaması üzerine koalisyon Nuri el-Maliki’yi BaÅŸbakan olarak atamak zorunda kaldı. 2012 yılında Arap Baharı’nın da etkisiyle baÅŸlayan mütevazı gösterilerde Maliki hükümetini eleÅŸtiren göstericilere insanlık dışı müdahaleyi destekleyen güç yine Ä°ran’dı.
Suriye’ye DoÄŸru
Ä°lerleyen yıllarda Ä°ran’nın kendine olan güveni artarken bölgesel hırsları da geniÅŸledi. 2011 yılında Esad’a karşı baÅŸlayan gösterileri ilk günden beri Esad lehine koÅŸulsuz ÅŸekilde destekledi. Ne Mısır gibi Ä°ran’a açıkça düşman olan ülkeler ne de Türkiye gibi Ä°ran ile iletiÅŸim kanalları sonuna kadar açık olan ülkeler protestocular lehine o dönemde somut bir destek sunamadılar.
O dönemde daha protestolar silahlı bir çatışmaya ulaşmamış, ne Nusra ne de DAEŞ gibi örgütler Suriye topraklarında yeşermiş değillerdi. O dönemde Esad ile çok yakın ilişkiler kurmuş Türkiye ve Katar gibi ülkelerin liderleri protestolar için demokratik haklar olduğunu söyleyip demokratik kanalların açılmasını talep ediyordu. Oysa İran çoktan sahada taşlarını dizmeye başlamıştı. Bunlar yaşanırken Türkiye dahil kimse rejimin açıkça yıkılması talebini dillendiriyor değildi.
Aynı anda demokratik söylemleri destekleyen ve arabuluculuk yapma tekliflerini sunan çoÄŸu yurt dışında yaÅŸayan Suriyeli Araplar da Esad destekçisiydi. Bu görüşmelerin birinde Suriyeli bir iÅŸ adamı Suriye rejimini reforme etmeksizin bir anayasa taslağı dahi hazırladı. Åžaşırtıcı olan Rejim teklifleri kısmi olarak da olsa kabul etti; ancak Ä°ran ve Hizbullah ile yapılan görüşmeler sonrası tüm bu teklifleri reddettiÄŸini açıkladı. Ä°lerleyen zamanlar özellikle Türklerin yaptığı teklifler Ä°ran’nın sıkı muhalefeti karşısında Suriye rejimi tarafından sert bir ÅŸekilde reddedildi. Bu tekliflerin reddedilmesi karşısında yapılan açıkamalarda özellike Alevi kliÄŸin mevcut imtiyazlarının sarsılacağı dışında yeterli bir açıklama dahi yapılmadı.
Yerel Taleplerin Görmezden Gelinmesi
Ä°ran’nın Yemen’de sergilediÄŸi politik duruÅŸ Irak ve Suriye’dekinden daha az meshepsel bir tavır deÄŸildi.
2011-2012 yıllarında baÅŸlayan isyanlarla Muhammed Ali Salih’in devrilmesi HusiÅŸer için onlarca yıllık mücadelenin sonucunda muazzam politik bir fırsat sundu. Bu süreçte Yemenliler çok çeÅŸitli politik görüşlerin kabul gördüğü bir geçiÅŸ hükümeti bekliyorlardı. Öte yandan Husiler ve Ä°ranlı müttefiklerinin baÅŸka fikirleri vardı. Ä°zleyen birkaç ay içinde ülkedeki politik gücü ele geçiren Husiler kendi ajandalarını uygulamaya koyuldular.
Ä°ran kendi halkının politik çıkarları için bugün Suriye, Irak ve Yemen’de hiçbir fedakarlıktan çekinmiyor. Öte yandan aynı Ä°ran kendi politik çıkarlarına uymadığı için Bahreyn’deki Åžii halk protestolarına karşı Sünni bir ailenin yönetiminin yanında durmaktan da çekinmedi.
İran İslam Devleti özünde siyasi bir varlıktır. O Sünni, Şii veya Hıristiyan değildir. Ancak son zamanlardaki politik yayılmacılığının gereği olarak Şia onun için vazgeçilmez politik bir argüman.
Ä°ran’nın bu mezhepsel projesi özellikle çok çeÅŸitli Arap toplumlarında nefret ve düşmanlık tohumlarının yeÅŸermesine sebep oldu. Bu yayılmacı politikaya karşı El Kaide gibi radikal grupların da müdahil olması bölgede daha da derin sorunların oluÅŸmasına sebep olacaktır. Bunun yerine Ä°ran yayılmacılığı yerine kültürel ve Ä°slami gerçeklerle örtüşen kucaklayıcı bir politika ile Ä°ran’nın hareket etmesi gerekir. Bunun dışında Ä°ran’nın potansiyelini bölge içinde doÄŸasına aykırı yanlış referanlarla okuması kendisini de bir baÅŸarıya ulaÅŸtıramayacaktır.
Beşir Nafi - Middle East Eye - Çeviri Haber
Henüz yorum yapılmamış.