Güncel
22 yıl sonra 'o anları' anlattılar
1995 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Sivas Hemşirelik Meslek Yüksekokulu mezuniyet töreninde yaşananlar, 22 yıldır unutulmadı. Başörtülü oldukları için törene katılmalarına izin verilmeyen öğrenciler Zöhre Kınık ve Hülya Öztaş, o dönem yaşananlar Gerçek Hayat Dergisi'ne anlattı.
Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran en sancılı süreçlerden biri olan 28 Şubat'ın üzerinden tam 20 yıl geçti. 28 Şubat darbesinin simge isimleri, o dönemde yaşadıklarını yıllar sonra Gerçek Hayat'tan Emeti Saruhan'a anlattı.
"28 Åžubat'tan önce baÅŸlayan “laiklik paranoyası"nın önemli simgelerinden biri. O üç öğrenci Behiye Karadeniz, Zöhre Kınık (Uçar) ve Hülya ÖztaÅŸ (Dere) o travmatik törenden sonra sessizliÄŸe büründü. Gerçek Hayat dergisi 22 yıl sonra Zöhre Kınık'ı Malatya, Hülya ÖztaÅŸ'ı Kayseri ve Behiye Karadeniz'i Ä°stanbul'da buldu. Karadeniz sessizliÄŸini sürdürmeyi tercih etti. Kınık ve ÖztaÅŸ ise ilk günkü tedirginlik içinde o günü ve duygularını anlattı.
Zöhre Kınık Uçar:
Meslek olarak hemÅŸireliÄŸi neden tercih ettiniz?
Sağlık mesleğine karşı sempatim vardı. O yüzden hemşireliği tercih ettim.
Üniversiteye başlayınca başörtüsü ile problem yaşayacağınızı biliyor muydunuz?
Hiçbir şekilde haberdar değildim. Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. O yaşta dünya sanki toz pembeydi benim için. Üniversiteye başlamadan önce başörtülüydüm ve başörtülü bir şekilde başladım. Başlar başlamaz da sıkıntılarla karşılaştık.
Ne gibi sıkıntılar?
Üniversiteye başlayınca öğretmenlerin, hocaların ön yargısını olduğunu anladık işin açıkçası. Özellikle stajlarımızda gördük. Çok bariz bir şekilde, gözümüze soka soka yapmıyorladı ama biliyorduk.
Stajları başörtülü yapabildiniz mi?
Kapalı ÅŸekilde stajımıza izin verildi. Ama bazı hastaneler kapalı öğrenci istemiyorlardı. Gelmesinler diyorlarmış… Biz de bazı birimlerde staj yapamadık.
BASKIYLA DİLEKÇELERİNİ ÇEKTİRDİLER
Sizinle aynı görüşte olmayan arkadaşlarınız nasıl davranıyordu?
Ä°lk dönemlerde hiç sıkıntımız olmadı. ArkadaÅŸlarımızla aramız iyiydi. Sıkıntı mezuniyet töreninden 1 ay önce baÅŸladı. Sivas Madımak olayları nedeniyle de hassas bir yerdi. Hocalarımıza gidip “Biz mezuniyet törenine katılmak istiyoruz. Bizden ayrı programlar düzenleniyor. Biz de katılalım. Bizi de böyle kabul edin" dedik. Kesinlikle kabul etmeyeceklerini söylediler. Hatta baÅŸta bizim açık arkadaÅŸlarımız bizim de mezuniyet törenine katılabilmemiz için dilekçe yazdılar. O dilekçeleri tek tek geri çektirdiler. Bunları yapanlar bizim hocalarımız. Tabi rektörlüğün emri böyle. Bize “Yemin törenine başörtülü katılamayacaksınız ve mezun olamayacaksınız" dediler. Başı açık arkadaÅŸlara da “Başı kapalı arkadaÅŸlarınız böyle devam ederlerse töreninizi iptal ettirecek. Tören yapmayız" diyerek arkadaÅŸlarımızı kışkırttılar. Dilekçelerini çektirdikleri gibi, bunları istemiyoruz diye dilekçe yazdırdılar. Bizi kutuplaÅŸtıran bizzat hocalarımızdı.
BAÅžIMA BELA OLMAYIN
Bu süreçte neler yaptınız?
Bir ay uÄŸraÅŸtık. Hocalara gittik, “Niçin katılamayız, böyle bir yönetmelik ya da kanun mu var" diye sorduk. Cevap: Rektörlüğün emri. Biz de o zaman rektöre gidelim dedik. HiyerarÅŸiyi de bozmamak adına önce müdürümüze gittik. Müdürümüz “Size ayrı bir yerde başörtülü yemin ettirebilirim" dedi. Biz kabul ettik. Hocamıza “Müdürümüz kabul etti" dediÄŸimizde, “Onlar hemÅŸireliÄŸi bilmez. Onlar tıp hocası, ben bilirim. Olmaz." dedi. Bize ayrı bir yerde yemin ettirselerdi ona da razıydık. Tören de olmasa da olur pozisyonuna gelmiÅŸtik. Ama onu bile yaptırmak istemediler. Rektöre gittik ama görüşemedik tabi. Vekili, rektörlüğün kesin kararı olduÄŸunu, bizi başörtülü alamayacaklarını ancak başörtümüzü çıkarırsak yemin ettireceklerini söyledi. EmekliliÄŸine az kalmış. “Başıma bela olmayın. Böyle bir yönetmelik gösteremem ama burada benim sözüm geçer" dedi. Böylelikle bizim kapılarımızı tamamen kapattılar. Hatta Behiye'ye hocalarımız “Birinci sensin ama biz törende ikinciye plaket vereceÄŸiz" dediler. Behiye de kabul etmedi tabi.
Törene katılmaya nasıl karar verdiniz?
Evet, kendi aramızda konuÅŸtuk. Üçümüz beraber okumuÅŸ, beraber staj yapmıştık, kararımızı da beraber aldık. “Bu ÅŸekilde yemin etmemiz gerekli" dedik. Çünkü sorun çıkmayacağını düşünmüştük ama bir yandan da çok tedirgindik. Ben o gece sabaha kadar uyumadım. Bir aylık süreçte hiçbir isteÄŸimizi kabul etmemiÅŸlerdi. Ama iÅŸin bu seviyelere geleceÄŸi aklıma hiç gelmedi.
BEHÄ°YE HANIM
KATILAMADIÄžINDAN…
O günü anlatır mısınız, neler oldu?
Hülya, ben, Behiye buluştuk. Herkes cüppe ve kepleriyle hazırlanıyordu. Biz zaten törene hiç dahil edilmediğimiz için cüppemiz yoktu. Hemşirelik kıyafetlerimiz, başörtümüz, kepimizle hazırlandık. Kapıda bekledik. Cesaretimiz mi olmadı bilmiyorum. İlk başta içeri giremedik. Sonra içeriden bir anons duyduk. Behiye Hanım'ın katılamayacağına dair bir anons. İçeriden bir uğultu yükseldi. Çünkü bizim orada olduğumuzu görenler vardı. Anonsu duyunca tabi biz içeri girdik. Güvenlik görevlileri de vardı ama nasıl girdik anlamadım. Kürsüye kadar çıktık. Behiye konuşmak için izin aldı. Sonrasını videoda gördünüz zaten.
Birlikte diretseydiniz, belki sorun çıkmazdı
Ä°ÅŸte bu diretmeyi hocalarımız kırdı. Birlik olsaydık hiçbir sorun çıkmadan mezun olabilirdik. Videoda hocalardan biri “Asla mezun olamayacaksınız" diye bağırıyordu.
Ben çok korktum açıkçası. Düşünün ailemiz bizi okutmak için ne zorluklarla oralara göndermiş. Kürsüye çıkarken korku hissetmedim ama ailemin ümitlerini boşa çıkartmak gibi bir durumla karşı karşıya kaldığım için üzüntü duydum. Orada onlar taşkınlık yapsa da hiç bir şekilde karşılık vermeyelim demiştik ama tabi böyle olacağını bilemiyorduk. O şekilde Behiye'ye saldırınca iş çığırından çıktı. Ben Behiye'yi korumak adına saldıran arkadaşın kolundan tutup çektim. Sonra benim de kepimi çekip yere attı.
Fiziksel bir zarar gördü mü Behiye Hanım?
Hayır ama o çeken arkadaş spor da yapıyordu. Bizim ona gücümüz kuvvetimiz yetmezdi.
AÄ°LEMÄ°Z HAYATIMIZDAN ENDÄ°ÅžELÄ°YDÄ°
Tören sonrası ne oldu? Olaydan sonra sizi yalnız bırakıp başka salona geçtiler sanırım değil mi?
Aynen öyle. Bize kim tören yapar ki! Onlar kokteyle gitti. Çok üzücü bir durumdu. Yine kapıda bekliyorsunuz, yine bekliyorsunuz. Ayrı bir yerde törenlerini yaptılar, yeminlerini ettiler. Biz kaldık öyle. Bu olay Cuma günü oldu. Ayın 14'ünde, medyada 16'sında görünüyor. Ailem görmüş. Babam aradı, “Kızım ne yaptın sen? Okulunu yaktın, mezuniyetini yaktın" dedi. EndiÅŸenmiÅŸler hakikaten. Ben de “EndiÅŸelenmeyin Sivas halkı bizimle" dedim. Ama onlar hayatımızdan da endiÅŸe ediyorlardı aynı zamanda. Yanımızda sadece Hülya'nın aÄŸabeyi vardı. Fakat sonrasında kötü bir ÅŸeyle karşılaÅŸmadık. Olay sonrasında hakaret davası açtık.
Nasıl mezun oldunuz?
Birkaç gün sonra başörtülü öğrencileri bir odaya topladılar. Orada kapalı bir şekilde yeminimizi edip çıktık. Bir öğretmen, bir de biz vardık.
VERÄ°LEBÄ°LECEK TÃœM CEZALARI ALDIM
Çalışma hayatınızda başka zorluklar yaşadınız mı?
Zorluklar asıl ondan sonra başladı zaten. Bu olay gerçekten bizim için yıkıcıydı ama daha da yıkıcısı varmış; Resmi olarak göreve başlamak. Açıkçası ben bütün cezaları aldım. Çok çeşitli hakaretlere maruz kaldık SSK hastanelerinde. Biliyorsunuz o dönemin genel müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'ydu, tabi sadece Kemal Bey'e bağlı değil hükümetle de alakalıydı. Çok fazla savunmam ve cezam var o döneme ait. Serviste çalışıyorsunuz, sarı bir zarf geliyor elinize. Nedir? Savunma. Neden savunma isteniyor? Emirleri dinlemiyorsunuz. Yönetmeliğe uymuyorsunuz. Uyarma, kınama, maaştan kesme cezası. Hatta işten atılmak üzere Ankara'ya kurula çağırıldım. Savunmam alındı. Kılık kıyafet yönetmeliğini uygun giyinmediğim hatta ve hatta verilen işleri yapmadığım iddiasıyla inceleme başlattılar. Halbuki öyle bir şey yoktu. O dönem başörtülüler erkekleri ellemez, dokunmaz vs. diye bir algı oluşturuyorlardı. Biz öyle bir ayrımcılığı asla yapmadık. Bizim için sağlıkta da, dinimizde de öyle bir şey yok. Bu arada eşimle tanıştım ve evlendim. Hep eşimle bu süreçleri atlattık. İyi ki o varmış. Yoksa Müslümanlar hakikaten birbirine sahip çıkmıyor. O kadar yalnız kaldım ki, yalnızlığı gerçekten en uç noktasına kadar hissettim. Eşim de olmasa o mücadeleyi birlikte vermesek ne yapardım bilmiyorum. Başörtümüzü çekip kepimizi yere atan arkadaşın çok güzel bir şekilde sahiplenildiğini düşünüyorum. Araştırsanız bir yerlerde rahat ettirildiğini görürsünüz.
Son dönemde şartlarınız iyileşti mi?
CumhurbaÅŸkanımız saÄŸolsun bu konuyla ilgilendi. Bizleri rahatlattı. Allah razı olsun ondan. O döneme gelene kadar kimi zaman saçma sapan çalıştık, peruklarla, bonelerle… anlatamam. Bunları yaÅŸamak çok ağırdı. MüfettiÅŸler gelip ifademizi alıyorlardı. BaÅŸhekimlere “Hastanenizde başörtülü personel çalıştırıyormuÅŸsunuz. Sizi de görevden alırız" diye tehditler geliyordu. BaÅŸhekimler de bizi yanlarına alıp “Siz başınızı açmazsanız biz de görevimizden olacağız" diye bir de öyle bir baskı yapıyorlardı. Başörtülüyüz diye bizimle vizite çıkmayan doktorlar bile vardı. Yine de doktorlar ve hemÅŸire arkadaÅŸlarımız arasından bizi tanıdıktan sonra “iyi ki sizinle çalışmışız" diyenler oldu.
Hülya Öztaş Dere
TÖRENE GİDELİM, BİZİ ÖLDÜRECEK DEĞİLLER YA
Ne gibi sorunlar yaşıyordunuz?
Okulda derslere kapalı gidebiliyorduk ama hastanelerde üniformalarımızı giyiyoruz ya, formanın üstüne başörtüyü yakıştırmıyorlardı. Başörtü olmayacak kep olacak derlerdi. Sen 100'lük çalışsan da hoca 50 verirdi. “Sen staja gelme, forma düzenine uymuyorsun" derlerdi.
Yemin töreni nasıl oldu? Bahseder misiniz?
Kapalı olarak kesinlikle yemin ettirilmediÄŸini biliyorduk. Bizden önce mezun olanlara yemin ettirilmemiÅŸti, görüyorduk. Başörtülü olarak yemin edilemeyeceÄŸi kesin ve netti. “EÄŸer gelirseniz aile yakınları gibi seyredersiniz sadece" dendi.
Cesaret gerektiren bir davranış. Nasıl hissettiniz o esnada?
Tepkilere çok ÅŸaşırmıştık. Özellikle arkadaşımın aÄŸzını kapatmaya çalıştıklarında. “Ben de konuÅŸmak istiyorum" dedi. Zaten okul birincisiydi. Okul birincisinin gelemediÄŸini bir bahane uydurarak ilan ettiler. Oysa biz oradaydık, hocalar da biliyordu. Behiye “Okul birincisiyim" dediÄŸi anda arkadan arkadaÅŸ saldırıya geçti. Onu hocalar mı yönlendirdi ya da törenimizi mahvediyorsun diye kendince mi saldırıya geçti bilmiyorum. Zöhre'nin de kepini çekip attı. Ben de kepi çeken arkadaÅŸa mani olmak istedim ama panikledim. O arada zaten karıştı ortalık.
Yemin edebildiniz mi?
Sivas gibi bir ortamda, olaylar bu seviyeye gelince rektör yardımcısı, “Başörtülüleri bir sınıfa toplayın. Yemin ettirip diplomalarını verin" demiÅŸ. Olaydan bir iki gün sonra yeminimizi ettik ve böylece diplomamızı almış olduk.
İş hayatınız nasıldı peki?
Asıl sıkıntıyı iÅŸ hayatında yaÅŸadık. Ä°stanbul'da özel bir dispanserde çalıştık Zöhre ile. O dönemde sıkıntı olmadı. Resmi kuruma geçince ilk atamamız SSK Göztepe oldu. Bütün insanlar bize bir tuhaf bakıyordu. Aslında kapalılık son 5-10 yıldır kabul gördü. BaÅŸhemÅŸireye başörtülü çalışmak istiyoruz deyince, “Ben sizi nerede çalıştırayım. BaÅŸhekim kesinlikle kabul etmez" dedi. Çünkü kimse çalışmıyor. Bunun üzerine Kartal SSK'ya geçiÅŸ yaptık. HemÅŸire arkadaÅŸlar bile bizim için, “Bunlar kapalılar ya hastalara dokunmazlar, iÄŸnelerini yapmazlar, hastanın göğsünü açmazlar" diye konuÅŸuyorlardı kendi aralarında. Onlara göre çok daha gayretli çalışıyorsun ama… Bir anımı anlatayım. Asansöre bindim. Asansördeki hocaymış. Bakımlı, makyajlı, mini etekli… Yanında asistanları var. Hoca beni baÅŸtan aÅŸağı süzdü. Asistanlarına döndü ve dedi ki “Bu buraya ölüleri yıkamaya mı gelmiÅŸ." Åžok oldum. Ona dönüp “Buraya ölü yıkamaya gelmedim ama siz ölürseniz haberim olsun. Sizi ben yıkarım" dedim. Çok bozuldu ama asistanlarının yanında bir ÅŸey de diyemedi.
Gerçek Hayat Dergisi'nde yayımlanan röportajın tamamı için gercekhayat.com adresini tıklayınız.
Henüz yorum yapılmamış.