Güncel
Pas geçtim - İsmail Kılıçarslan
Follow @dusuncemektebi2
Aslında bugün, yaklaşan referandumda niçin evet oyu kullanacağımı uzun uzadıya anlatacak bir yazı yazmayı planlamıştım. Türkiye'de sistem değişikliğinin 'ihtiyari' değil zaruret olduğunu, yaklaşmakta olana karşı ayakta kalmanın başkaca yolu olmadığını anlatacaktım. Recep Tayyip Erdoğan'ın ve en genel manada devlet aklının bu değişikliği bugün için değil, gelecek için planladığını belirtecektim. CHP'nin etkili bir 'hayır kampanyası' yürütmüyor oluşunun altından çıkabilecek kimi enteresanlıklar konusunda kalem oynatacaktım. Pas geçtim.
Pas geçtim. Çünkü benim referandumda hayır oyu vereceÄŸime dair kesin kanaatleri olan bir takım zevatın bu beklentilerini boÅŸa çıkarmak istemedim. Hani meÅŸhur fıkradır. Cennete gitmiÅŸ bazı Müslümanları kısım kısım dolaÅŸtırıyorlarmış. Bir kapının önüne gelindiÄŸinde kalabalığı dolaÅŸtıran görevli 'burada çok sessiz olun' demiÅŸ, 'içerde bilmem hangi cemaatin mensupları var. Cennete sadece kendilerinin girdiÄŸini zannediyorlar. Onların da cenneti böyle iÅŸte…' Bilmem anlatabildim mi?
Aslında bugün, Hürriyet'in 'karargâh rahatsız' haberini ele alan bir yazı yazacaktım. Doğan Grubu'nun Türkiye'nin bütün kritik virajlarında üstlendiği rol hakkında anlatacaklarım vardı. Bu haberin kasıtla ve doğrudan Türkiye'ye yönelik bir tehdit olarak hazırlandığını diyecektim. Başbakan Binali Yıldırım'ın haklı tepkisinin ne kadar yerinde olduğunu beyan edecektim.
Pas geçtim. Çünkü bunu yaparak önüne gelen herkesi 'mahalle bekçiliği' yapmakla suçlayan bazılarını haklı çıkarmak istedim. Onları haklılıklarıyla baş başa bırakmak istedim. Hani meşhur film cümlesini biraz bozarak ifade etmem gerekirse zımnen 'o kadar haklısınız ki canım acıyor' demek istedim kendilerine. Bilmem anlatabildim mi?
Aslında bugün, 'hayal kurmayı bilen son Türk' olarak memleketin tarihinde silinmez bir iz bırakmış rahmetli Necmettin Erbakan hocamızı anma toplantısına katılan Kılıçdaroğlu'na gösterilen tepkileri nazar-ı dikkate alacaktım. Saadetli arkadaşların AK Partili arkadaşlara, AK Partili arkadaşların Saadetli arkadaşlara niçin 'sıfır empati' ile yaklaştıklarını kurcalayacaktım. Üstelik referandum öncesi Kılıçdaroğlu'nun yaptığı 'bakın aslında bizim Türkiye'deki bağzı dindarlarla bir alıp veremediğimiz yok' mesajının ne denli tehlikeli bir mesaj olduğuna dikkat çekecektim.
Pas geçtim. Çünkü geçen yıl Necmettin Erbakan Hocamızın vefat yıldönümünde attığım tweetin ardından bizatihi Saadet Partili olduğunu beyan eden arkadaşlardan yediğim küfürler geldi aklıma. Tuhaf, tuhaftan da tuhaf bulmuştum bu durumu. Kaldı ki bence asıl tuhaflık Erbakan'ın kurduğu her partiyi kapatmayı kendisine ödev bilmiş bürokratik/elitist oligarşinin her daim stepnesi durumundaki CHP'nin gösterdiği 'adam öldü, nasılsa bize zararı dokunmaz artık' uyanıklığı idi. Fakat ne bileyim, yalandan dolandan da olsa, hesapla kitapla yapılmış da olsa CHP liderinin Erbakan Hocayı alkışlaması hoşuma gitmedi değil. Bilmem anlatabildim mi?
Aslında bugün, tam da bugün 20. seneidevriyesini idrak ettiğimiz 28 Şubat sürecini konuşacaktım sizinle. Doğan medyasının o günlerde aldığı pozisyonla bugünlerde aldığı pozisyon arasındaki benzerlikleri yazacaktım. Sayıları belirgin şekilde azalsa da hapishanelerde hala 28 Şubat sürecinin mağdur ettiği insanlar olduğunu hatırlatacak, onlara özgürlük talep edecektim. Dahası, 28 Şubat sürecini unutmayan halkın 2002'de AK Parti'yi iktidara taşıyarak sisteme nasıl ceza kestiğini hatırlatarak yaklaşan referandumu da aynı halkın 15 Temmuz'u unutmaması üzerinden değerlendirecektim. 'Bu halk referandumda 15 Temmuz'u unutmamış olacak ve bu doğrudan sandıklara 'evet' olarak yansıyacak' diyecektim.
İşte bunu pas geçemedim. Çünkü hala 15 Temmuz denilince gözlerim dolmadan konuşamıyorum. Her gün 15 Temmuz yazsam, her gün 15 Temmuz konuşsam doyamıyorum. Bu aziz halkın o muazzam direnişinin küçücük bir parçası olmanın gururunu hayatımın sonuna kadar şeref madalyası olarak taşıyacağımı düşünüyorum çünkü. Yeni Şafak'ın kaptanı İbrahim Karagül'ün, Ömer Karaca - Ersin Çelik tandeminin ve bütün internet servisi çalışanlarının muazzam bir emekle ortaya koyduğu '15 Temmuz dijital kütüphanesi' var ya. Hah. İşte ben son 4-5 gündür başımı o kütüphaneden kaldıramıyorum çünkü. Her dakikasında ibretler olan bir akış var önümde çünkü.
Diyeceğim odur ki baylar bayanlar. 28 Şubat'ı da 15 Temmuz'u da unutmadan yapacağız ne yapacaksak. Unutursak yanılır ve tekrar kandırılırız.
Ne diyordu Baliç: 'Topu kanatlara yayıp baskıyı artırmak istiyorsak kuzi, mutlak surette 15 Temmuz gecesi çalıştığımız taktikleri akılda tutmak gerekiyor. Rakibin çirkefliğini ise hiç akıldan çıkarmamak...'
Henüz yorum yapılmamış.