Güncel
Dil ve Davranış Naifliği - Ali Haydar Haksal
Follow @dusuncemektebi2
Bu toprakların kültürü, inancı, bakışı insana dayalı ve insanidir. Birbirlerini anlama anlayışı ve kültürüdür. Aynı mahallede, köyde, çevrede farklı din, kültür insanları birlikte yaşamayı biliyorlardı. Şu zamanda ve günde insanların anlayışsızlıkları kabalığa dönüşüyor. İnsanlar birbirlerine olan kapıları kapatıyorlar. Birbirlerinin gözlerinin içine bakamayacak kadar nefret ve öfkelidirler. Bu da bizim inanç ve anlayışımıza aykırı düşüyor
Ä°stanbul kadılarından meÅŸhur Molla Hüsrev her zamanki gibi evinden çıkıyor, mahkemedeki makamına gidiyor. Gerek yolda gerekse vardığı mekânda kendisine tazimde, hürmette bulunuluyor. Orada bulunan torlak biri, “Zebaniler başı geldi” diye söyleniyor. Bu söz kadı efendinin kulağına ulaşıyor. Kendisini huzura çağırtıyor: “Bre BektaÅŸi bana neden, ‘Zebaniler başı’ dedin? Ben Allah’ın ÅŸeriatını uyguluyorum, baÅŸka bir ÅŸey yapmıyorum ki” diyor. Huzurdaki kiÅŸi, “Kadı efendi, zebaniler de Allah’ın emrini yerine getiriyor.”
Bu, bir toplumun kültür düzeyi ve anlayışı. İstanbul kadısına karşı bir vatandaşın oldukça samimi, içten bir dokunuşu. Bunda hem mizah var hem de uyarı. Kadı efendinin belki de acımasız yanını bir izah oluyor. Bir medeniyetin unsurlarının konumlarını da tanımlıyor.
Toplum içinde bilgeler var. Onlar toplumun merkezi konumundadırlar. Sözleri ve davranışları ağırdır. En sıradan insanlar arasında bile benzer yaklaşımlar söz konusu. İnsan insanın aynası. Kim nasıl davranıyorsa karşıtları da aynı. Birbirlerini anlama ve tahammül, esneklik ve geniş yüreklilik gerçeklikleri.
Tahammülsüzlük, kabalık, nobranlık, dışlama bugünün insanın üslubu ve davranış biçimi. Toplumun içinden çekilen naif insanların yerini kaba saba insanlar almış bulunuyor. Eskiler için “Ä°stanbul beyefendisi” veya “hanımefendisi” tanımlamaları yapılır. Gerçekte de öyle idiler. Yakın zamana kadar aramızda tek tük insanlar vardı, giderek azaldılar. Onlar da kabuklarına çekilmiÅŸ, sıkışmış dünyalarındadırlar.
Toplum önünde bulunan siyasa sözcüleri, gazeteciler ve yüksek sesli kimseler bulunuyor. Göz önünde onlar bulunduğundan onların hâl ve davranışları kitleleri ister istemez etki altına alıyor ya da sindiriyor. Yüksek ses tonlu çıkışlar karşıtlarını sindirme amaçlıdır. Onlara karşılık verenler ise seslerini daha çok yükseltiyorlar. Bu karşılıklı bir sokak kavgasına ya da dalaşına dönüşüyor.
Taraflar, aralarında keskin sınırlar belirlediklerinden kamplar oluşuyor. İnsanların birbirlerini anlama, söylenenleri tartma ya da sabırla karşılık verme gibi bir ortam kalmıyor, durum oluşmuyor. Böylesi bir hayat anlayışında ve kültüründe böyle bir tarz benimseniyor.
Hayata ÅŸiir dili egemen olduÄŸu için, baÅŸta ÅŸairler, bilgeler, yöneticilerin atışmaları inceliklidir. Birbirilerine karşı anlayışlıdırlar. Bazen iÄŸneli laflar çok ağır olsa bile kaldırılabiliyor. Aynı dil ile karşılık veriliyor. Bunun en keskin örneklerini klasik ÅŸiirimizde görüyoruz. Büyük ÅŸairimiz Nef’i’nin bir dörtlüğünü paylaÅŸalım ve üzerinde düşünelim.
“Tahir efendi bana kelp demiÅŸ
İltifatı bu sözde zahirdir
Maliki mezhebim benim zira
Ä°tikadımca kelptahirdir.”
Günümüz okuru için açıklama gerekiyor ister istemez:
“Tahir Efendi bana köpek demiÅŸ
İltifatı bu sözde gizlidir
Maliki mezhebimdir zira
Ä°tikadımca köpek temizdir.”
Bu toprakların kültürü, inancı, bakışı insana dayalı ve insanidir. Birbirlerini anlama anlayışı ve kültürüdür. Aynı mahallede, köyde, çevrede farklı din, kültür insanları birlikte yaşamayı biliyorlardı. Şu zamanda ve günde insanların anlayışsızlıkları kabalığa dönüşüyor.
İnsanlar birbirlerine olan kapıları kapatıyorlar. Birbirlerinin gözlerinin içine bakamayacak kadar nefret ve öfkelidirler. Bu da bizim inanç ve anlayışımıza aykırı düşüyor.
Henüz yorum yapılmamış.