Sosyal Medya

Güncel

Türk ordusunun El Bab zaferini neden görmezden geliyorlar?

Yeni Şafak gazetesinden İbrahim Karagül, El Bab ile ilgili olarak Batı'daki tavrın suskunluk değil, hayal kırıklığı olduğunu belirterek, "Türkiye değil PKK alsaydı, zafer yazıları yazacaklardı" dedi. İşte o satırlar:



Türkiye El Bab'da kesin bir zafer kazandı. Terörle mücadele tarihine güçlü bir imza attı. DEAŞ'la mücadeleyi küresel ölçekte güvenlik planı olarak pazarlayanların, işin içine Türkiye girince, desteklerini bir anda çekmesine, ülkemizi yalnız bırakmasına, ihanetlerine ve sabotajlarına rağmen bugüne kadar DEAŞ'a en ağır darbeyi vurdu.

ABD ile Irak yönetimi ve PKK'nın ortaklaşa yürüttüğü Musul şovu alay konusu olurken, koalisyon güçleri ya da yerel güçler hiçbir zaman DEAŞ'a karşı bir arpa boyu yol alamazken, Fırat Kalkanı'nın 177. gününde ilçe düştü, örgüt ilk kez en önemli mevzilerinden birini kaybetti, savunması kırıldı. Yani yenildi, geriledi, bundan sonra da geriletilebileceğine dair güçlü bir örnek oluştu.

Türkiye ve dünya medyası neden sessiz kaldı sizce?

Dikkat ediyor musunuz; neredeyse hiç kimse Türkiye'nin bu zaferinden söz etmiyor. İçeride sessizlik, dışarıda sessizlik, Türk medyasında eksiklik, dünya medyasında suskunluk!

Bizim medyada derinlikli analizler göremiyoruz. Bunun ne anlama geldiğine, bundan sonra ne olabileceğine, Fırat Kalkanı ve El Bab başarısının değerine ilişkin güçlü sözler, yazılar göremiyoruz. Sanki kimse bu işten memnun olmamış gibi. Sanki birileri bu zaferi gizlemeye çalışıyormuş gibi.

Zafer Türkiye'nin olunca, başarı Türk güvenlik birimlerinden gelince bir kıskançlık, unutturma/gölgeleme/gizleme çabası öne çıkıyor? Listenin başında, 15 Temmuz'dan beklenti içinde olanlar, Türkiye içinde hala birileri ülkeye karşı gizli bir operasyon çekiyor sanki.

El Bab'da DEAÅž deÄŸil onlar yenilmiÅŸ sanki!

El Bab'da DEAŞ değil de onlar yenilmiş sanki. 1 Haziran seçimlerinden sonra Güneydoğu'da PKK'yı ezen mücadeleden rahatsız olanlar El Bab zaferinden de rahatsız olmuş sanki.

Türkiye'yi “Teröre destek veren ülke” ilan ettirmeye dönük operasyonlar yapan FETÖ ile bu suskunluÄŸu, sessizliÄŸi, gölgelemeyi yapanlar aynı merkezler tarafından yönlendiriliyor sanki. 15 Temmuz'u boÅŸa çıkaran siyasi akıl, liderlik ve toplumsal dayanışmanın El Bab'da dünyanın en büyük terör örgütünü dize getirmesi, DEAÅž üzerinden Türkiye'ye çekilen operasyonun da boÅŸa çıkarılması birilerini endiÅŸelendirmiÅŸ sanki.

Kobani için kıyameti koparanlar, nerdesiniz?

Kobani (Ayn el Arab) için kıyameti koparanlar, hükümeti köşeye sıkıştıranlar, kamuoyunda infiale neden olanlar, Türkiye'yi ayaÄŸa kaldıranlar, bu gürültü içinde PKK'nın bölgeye hakim olmasını saÄŸlayanlar… Hatırlayın o günleri.

Ülkemizi, insanlarımızı, gazete ve televizyonlarımızı PKK'nın yayın organlarına dönüştürdüler. Hatırlayın, Barzani birliklerinin şov yaparak Anadolu topraklarından geçişini. Bu senaryo ile teröre tarihin en büyük fırsatını sundular.

Kobani olayı ülkemize kurulan en büyük tuzaklardan biriydi. Bugün başımıza gelen belalar o zaman tezgahlanmıştı. Dolayısıyla o gün kalem oynatanlar bu büyük ihanetin de içindeydiler. Bakıyorum da o zaman yazıp çizenlerden, ekranlarda konuşanlardan hiçbiri El Bab zaferi ile ilgili tek satır yazmıyor, ekranlarda tek cümle etmiyor.

Türkiye değil PKK alsaydı, zafer yazıları yazacaklardı..

El Bab'a Türkiye değil PKK/PYD girseydi ne övgüler düzecekler, ne şovlar yapacaklar, nasıl bir kamuoyu şekillendirecekler, gazete köşelerinde yüzlerce yazı yazacaklardı.

Aynı ÅŸekilde, aynı sessizlik Batı medyasında da var. ABD ve Avrupa medyasına bakın, Türkiye'nin zaferine dair bir ÅŸey bulamazsınız. Havaalanlarından DEAÅž'a gidenlere yol açıp “Türkiye DEAÅž'ı destekliyor” iddiasında bulunan hiçbir “müttefik” operasyona destek vermezken, zaferden sonra da derin bir suskunluÄŸa gömüldüler.

Batı'daki suskunluk değil, hayal kırıklığı

Biz suskunluk diyoruz siz bunu hayal kırıklığı olarak algılayın. Onlar akılları sıra Türkiye'yi DEAŞ belasına bulaştıracak, kenara çekilip izleyecek, Türkiye'nin çaresizliklerine alkış tutacak, bu senaryo üzerinden de başka hesaplar yürüteceklerdi.
Ankara bu örgütle uÄŸraşırken onlar PKK/PYD ile ortak operasyonlar yapacak, Suriye için harita çalışmalarına devam edecek, o “terör koridoru”nu sonuçlandıracaklardı.

Çünkü zaten Türkiye bu işi başaramayacaktı, çünkü DEAŞ'ın arkasında koca devletler vardı. Ankara kendilerine muhtaç kalacaktı, onlar da o zaman başka pazarlıkları masaya koyacaklar, bizi bir kez daha köşeye sıkıştıracaklardı.

Onlar DEAŞ'la değil, Türkiye ile savaştılar!

Ne NATO, ne AB, ne ABD… Hiç biri Türkiye'ye destek vermedi. Destek vermeyenler zaferden de inanılmaz rahatsızlık duydu. Türkiye DEAÅž'la mücadele ederken onlar PKK/PYD ile kırıştırıyordu. Türkiye'yi arkadan vuruyor, tuzaÄŸa düşürmeye çalışıyordu. “DEAÅž'la mücadele görüntüsü” altında “Türkiye ile gizli mücadele” baÅŸlatmışlardı.

İçerideki ve dışarıdaki suskunluk, küçümseme, yok sayma, gizleme telaşı birbirinden bağımsız mı sanıyorsunuz! 15 Temmuz'un ağır travmasını üstünden atmadan, 24 Ağustos'ta başlatılan Fırat Kalkanı ile sınırların dışında ülke savunmasına girilmesi zaten çok zor bir görevdi. Türkiye, Kıbrıs harekatından sonraki en ciddi jeopolitik hamlesini yapıyordu. Artık bu ülke sınırların sıfır noktasından korunamayacaktı. Dolayısıyla tehdidin kaynağına kadar gidilmeliydi. Orada yok edilmeli, savaşın evimize taşınmasının önü alınmalıydı.

Afrin, Mümbiç, Tel Abyad, Ayn el Arab temizlenmeli

Ãœlkemizi çevrelemeye, kuÅŸatmaya dönük o koridor engellenmeli, Türkiye ile Ä°slam/Arap dünyası arasına kalın duvarlar örenlere müdahale edilmeliydi. Edildi de… Tarihimizin en tehlikeli kuÅŸatma harekatı yarıldı. El Bab derinliÄŸine inildi.
Bu kadarla kalmayacak, kalmamalı, kalamaz. Doğu ve Batı yönünde operasyon devam etmek zorundadır. Afrin, Mümbiç, Tel Abyad ve Ayn el Arab (Kobani) kesinlikle PKK/PYD'den temizlenmelidir. Bu mesele Türkiye'nin geleceği meselesidir. Etnik bir mesele değil, ülkenin kuşatılmasının, Anadolu'da boğulmasının önüne geçme meselesidir.

Ä°ran sınırından Akdeniz'e kadar…

Bu mesele bizim için coğrafya meselesi, milletler arasına ekilmek istenen derin düşmanlıkları önleme meselesidir. DEAŞ da, PKK/PYD de, içeride FETÖ de aynı amaç için görevlendirilmiş, aynı merkezler tarafından yönetilen, doğrudan Türkiye'yi hedef alan bir büyük senaryonun unsurlarıdır. Öyleyse bu ülke, ittifak inisiyatiflerine terk edemeyeceği gerçeklerle yüz yüzedir.

Rakka operasyonu hangi pazarlıklara konu olursa ol sun bizim için esas olan İran sınırından Akdeniz'e kadar, Türkiye karşıtı koridor hesabı yapanlara kendi koridor planımızla mücadele etmek, o bölgeleri tamamen temizlemektir. Bunu yapamazsak gün gelecek onlar savaşı Anadolu içlerine taşıyacak. 15 Temmuz'da bunu denediler, fırsat bulurlarsa yine deneyecekler.

'Ne iÅŸimiz var El Bab'da' diyenlere…

Zor bir mücadele verildi. Sabırla hareket edildi. En az kayıpla en iyi sonuç alma hesabı yapıldı. Åžehitler verdik, yaralılarımız oldu. Hala oluyor. Dün iki askerimiz daha ÅŸehit oldu. “Ne iÅŸimiz var El Bab'da” diyenler, ya bu ülkenin savunmasından hiçbir ÅŸey anlamıyor ya da bir baÅŸka operasyonun sözcülüğüne soyunmuÅŸ demektir.

Savunmanız, sınırlarınıza kadar gerilemişse siz o ülkeyi hiçbir zaman ayakta tutamazsınız. Bu herkesin bildiği bir gerçektir. Dolayısıyla böylesine saçma sapan iddialarla kafa karıştıranların içeride başka bir ajandası var demektir. Orada Türkiye savunuluyor. İstanbul, Ankara, Sivas, Diyarbakır, Urfa savunuluyor, hala anlamadınız mı?

FETÖ-PKK/PYD kriptoları medya operasyonu yapıyor

Ben bu zaferi kutluyorum. Görüyorum, anlıyorum, ne anlama geldiğini, ülkemizin geleceğinde ne anlama geleceğini biliyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Bab sonrasına yönelik açıklamalarını, cümlelerini, düşüncelerini, bu sessizliğe, sessizleştirmeye karşı güçlü bir umut olarak görüyorum.

Türkiye yönünü de, yolunu da biliyor. FETÖ ve PKK/PYD kriptolarının medya, kamuoyu operasyonlarına raÄŸmen, bu yol yürünecek, nihai zafere ulaşılacak…
Hiç kimse bu zaferi gölgeleyemez.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.