Sosyal Medya

Ekonomi

Ekonomilerin kronik yükü - Hatice Karahan

Geçen yıl Nisan ayında, köşemizin ekonomi içeriğini sağlığa bağlayan bir yazı yazmıştım. Kronik Hastalıklar ve Vakitsiz Ölümler başlıklı söz konusu makalede, dolaşım sistemi, kanser, solunum sistemi ve endokrin/metabolizma hastalıkları olarak toparlayabileceğimiz ilgili sorunun, dünyada da ülkemizde de önemli ölçüde erken kayıplara sebep olduğunu dile getirmiş ve bunun yarattığı ekonomik etkilere değinmiştim.



Bu çerçevede, sağlığın ekonomisi tarafında tedavi meselesi, elbette işin en önemli boyutlarından... Bununla birlikte, daha da köklü bir boyut var ki, o da söz konusu hastalıkları önlemeye çalışmak. Bunu başarabilmek ise, bir yandan bilinçlendirme çalışmalarına, diğer yandan da bilimsel araştırmalara adanmayı gerektiriyor.
GeçtiÄŸimiz Cuma günü Harvard Ãœniversitesi T.H. Chan School of Public Health bünyesindeki Sabri Ãœlker Merkezi'nin yaptığı çalışmaları dinlerken de, bu konuyu yeniden gündeme getirme ihtiyacı hissettim. Nitekim Merkez, içlerinde ülkemizden de birçok araÅŸtırmacının bulunduÄŸu bir grupla “kronik metabolik hastalıkların önlenmesine” yönelik uzun soluklu çalışmalar yürütüyor. Bakınız, mesela diyabet dünyada her yıl milyonlarca insanı öldürürken, bu derdin daha da derinlerine inmek ve etkili çözümler üretebilmek gerekiyor. Gerek yaÅŸam süresini, gerekse saÄŸlıklı geçirilen süreyi maksimize etmek adına…
 
BÄ°R BAKIÅžTA AVRUPA SAÄžLIÄžI
 
Hatta konunun önemini, geçtiÄŸimiz aylarda yayınlanan bir OECD Raporu da ortaya koyuyor. “Health at a Glance: Europe 2016” (Bir Bakışta SaÄŸlık: Avrupa 2016) baÅŸlıklı rapor, saÄŸlığın belirleyicilerinden harcamalara, saÄŸlık durumundan tedavi etkinliÄŸine kadar çeÅŸitli baÅŸlıklarda Avrupa ülkelerinin durumunu kapsamlı olarak inceliyor. Türkiye'yi de içeren oldukça ilginç kıyaslamalı grafikler sergileyen bir rapor olması hasebiyle, gözden kaçıranlara incelemelerini tavsiye ederim. Ben ise bugün burada, hastalıkların emek piyasasına etkileri konulu bölümden birkaç ana bulguyu dikkatinize sunmak istiyorum.
Raporun, bizatihi taze olmakla birlikte son 3-4 yıla uzanabilen verilerden oluştuğunu not düşerek, önce genel bir bulguyla başlayayım: Kronik hastalıklar, AB genelinde 25-64 yaş arası grupta yılda 550.000 insanın prematüre ölümüne sebebiyet verirken, işgücü piyasasında ise azalan istihdama, erken emekliliğe ve daha düşük gelirlere yol açıyor. Bu aynı zamanda, her 100.000 kişide ortalama 200 erken ölüm anlamına gelirken, oran Bulgaristan, Letonya ve Macaristan gibi bazı ülkeler özelinde çok daha yüksek seyrediyor.
Ãœretken yaÅŸam yılları üzerinden yapılan hesap ise, ilgili potansiyel kaybın, 28 AB ülkesi toplamında yıllık 115 milyar Euro olduÄŸunu ortaya koyuyor. AB ekonomisi GSYH'sının yaklaşık %0,8'ine tekabül eden bir rakam bu…
 
ÅžEKERÄ°N ACI ETKÄ°SÄ°
 
Çalışma çağındaki bireyler arasında kronik hastalık sahibi olup bu dertle yaşamını sürdürenlere bakıldığında, işgücü piyasasını erken bırakan ya da piyasaya yeniden girmekte zorlanan bir topluluk tablosu dikkat çekiyor. Bir misal olarak, 16 AB ülkesi kapsamındaki çalışmada, şeker hastalığının işgücü piyasasından çıkışı %30 artırdığı bulgusunu paylaşmak isterim.
Söz konusu kronik hastalıkların ekonomiye etkileri, elbette verimlilikle ilgili bir boyutu da barındırıyor. Bunun içinde ise, hasta olup iÅŸe gelmemek de var, hasta hasta gelip düşük performans göstermek de… Ãœstelik ilgili olumsuz yansımalar, birden fazla kronik hastalık olması durumunda gözle görülür ölçüde kötüleÅŸebiliyor.
Örneğin, 50-59 yaş arası bireylerde dikkat çeken bir ülke olarak İtalya'ya bakalım: Verinin çekildiği 2013 döneminde kronik hastalığı olmayanların hasta izni kullandığı gün sayısı 7 iken, bu sayı 2 kronik hastalığa sahip çalışanlar için 30'a çıkıyor.
Üstelik belirtmek gerekir ki; kronik hastalıkların menfi işgücü etkileri, sosyal eşitsizliklerin de artmasını tetikliyor. Bu anlamda, özellikle kadınlar başta olmak üzere düşük eğitimli işgücünde ve mavi yakalılarda ilgili dezavantajların şiddetlendiğini söylemek mümkün.
 
RÄ°SKLÄ° DAVRANIÅžLAR
 
Kronik hastalıkların yanısıra, obezite ile tütün ve alkol tüketimi gibi ilgili davranışsal risk faktörlerini de inceleyen OECD raporu, bu unsurların da verimlilik üzerindeki negatif etkilerine ışık tutuyor. Bu doğrultuda, 14 AB ülkesi kapsamındaki veriler, 50-59 yaş aralığındaki obez bireylerin %59'unun istihdam edilirken, oranın obez olmayan aynı yaş grubunda %72 olduğunu gösteriyor.
Obezitenin işe gelmeme ihtimalini artırdığını ve bunun özellikle kadın nüfusta gözlendiğini de hatırlatan OECD raporu, uluslararası çalışmaların mutabakata vardığı bir bulgunun daha altını çiziyor: Obez bireyler, normal kilodaki bireylere göre ortalama %10 daha az kazanıyorlar. Bu durum, elbette ülkeden ülkeye ve profilden profile göre değişiyor. Ve ayrıca bu bağlamda OECD, işe alım, ücret ve işe devam konularında, sigara içenler ve çok alkol tüketenlerde de, olumsuz sağlık etkileşimleri gözlendiğini ortaya koyuyor.
Rapordaki kapsamlı veri ve bulguların ana sonucu olarak ise, hem sağlığa hem de emek piyasasına dair geniş perspektif içeren koordineli politikaların, toplumsal yaşam için olduğu kadar ekonomik boyutta da büyük öneme sahip olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Neticede saÄŸlık, hem mikro hem de makro ölçekte paha biçilemez bir varlık…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.