Aile YaÅŸam
Dedikodunun sıradanlaşması
Follow @dusuncemektebi2
Dedikoduyu sıradanlaştıran kişiler karşı tarafla sağlıklı iletişim kuramıyor ve yalnızlığa duçar oluyor, bu bir gerçek!
Fatma Tuncer
Kadın eÅŸini kapıda uÄŸurladıktan sonra çocuÄŸu ile birlikte kahvaltı masasına geçiyor. Televizyonun düğmesine basıyor ve bütün dikkatini rutin olarak izlediÄŸi magazin programına veriyor. Kadın çocuÄŸun varlığını unutuyor, onun sorduÄŸu soruları duymuyor, kadın bütün benliÄŸi ile ekrana kilitleniyor. Hangi ÅŸarkıcı hangi kiÅŸi ile kaçamak yapmış, hangi dizi oyuncusu diÄŸeri hakkında neler söylemiÅŸ, iki futbolcu arasında geçen söz düellosunun nedeni neymiÅŸ… Çocuk sesini duyurmak için son çare olarak annenin eteÄŸini hızla çekiyor ve “dedikodu dinlemek dedikodu yapmak gibidir dememiÅŸ miydin anne?” Diyor… Anne olduÄŸu yerde duraksıyor sonra çocuÄŸun yüzüne öfke ile bakıyor ve cevap veriyor: Ama bu insanlar halka mal olmuÅŸ meÅŸhur kiÅŸiler…
Çocuk başını eğiyor ve annenin düşünceleri ile davranışları arasındaki çelişkiyi anlamaya çalışıyor. Çocuğun zihni allak bullak oluyor. Sıradan insanlar için kabul edilmeyen bir şeyin meşhur kişiler için doğal karşılanmasına bir anlam veremiyor. Çocuk işin içinden çıkamayınca annenin yanına oturuyor ve programı seyretmeye başlıyor.
Son yıllarda revaçta olan magazin programları ne yazık ki, hanımların meraklarını celb ederek dedikoduyu sıradanlaştırıyor. Haftanın bir gününde camiye gidip bir hoca efendinin sohbetini dinleyen hanım kardeşlerimiz, dedikodunun haram olduğunu her fırsatta dile getirirken, ekranlara kilitlenip bütünüyle gıybet ve dedikodu kokan bu programları izlemekten geri kalmıyorlar.
Dedikoduyu bir alışkanlık haline getiren kişi, karşı tarafın kusurları üzerinden yola çıkarak kendini daha yüksek bir konumda değerlendirmeye çalışıyor. O yüzden kendi kusurlarını görüp, hatalarını iyileştirme imkânı bulamıyor.
KiÅŸinin duygu ve düşüncelerini karşı tarafa rahatça ifade edememesi dedikoduya davetiye çıkarıyor. KiÅŸilerarası iliÅŸkilerde karşı tarafa büyük deÄŸer atfeden insanlarımız ne yazık ki gözden düşme ya da karşı tarafı kaybetme endiÅŸesi ile duygularını gizleme ve kendilerini geri çekme eÄŸiliminde oluyorlar. Bu durum dedikoduyu tetikleyebiliyor. Nitekim çevrenizde “beni çok kırdı, ÅŸu davranışından çok rahatsızlık duydum o yüzden dedikodusunu yapıyorum” diyen kimselerle mutlaka karşılaÅŸmışsınızdır. Bu kiÅŸilere “rahatsızlık duyduÄŸun ÅŸeyi, ÅŸahsın bizzat kendisine neden ifade etmedin” dediÄŸinizde ise “ya kırılırsa, ya beni yanlış anlarsa” diyor ve bu konudaki endiÅŸelerini ortaya koyuyorlar.
Toplumumuzda ne yazık ki çocuklara duygularını ifade etme hakkı tanınmaz, çocuk ne zaman bir düşüncesini ifade etmek istese “sus, sen konuÅŸma” denir. Çocuk duygularını gizli tutmayı ve maskelerle dolaÅŸmayı aile içi iliÅŸkiler vasıtasıyla öğrenir. Onun bu alışkanlığı ileriki yaÅŸamında da devam eder. Artık eriÅŸkin bir ferttir ve insanlarla iliÅŸkilerinde birbirinden farklı maskeler takmaktadır.
Dedikodunun önlenebilmesi için öncelikle insanlarımızın, duygu ve düşüncelerini karşı tarafa rahatça ifade edebilmeleri ve dedikoduyu bir rahatlama aracı olarak görmekten vazgeçmeleri gerekir. Bunun için çocuklarımıza erken yaşlarda duygu ve düşüncelerini uygun bir üslupla ifade etme haklarının olduğunu belirtmek zorundayız. Dedikoduyu bir kamuflaj aracı olarak gören kişiler ise bu durumun hatalarını görme noktasında önlerini tıkadığını bilmek zorundalar.
Bilinmelidir ki, dedikodu sadece kişinin karşı tarafın kusurlarıyla meşgul olması değildir, aynı zamanda bir iletişim sorunudur. Dedikoduyu sıradanlaştıran kişiler karşı tarafla sağlıklı iletişim kuramıyor ve yalnızlığa duçar oluyor, bu bir gerçek!
BİR SÖZ
Bir adam bir âlime geldi ve filanca kiÅŸi senin hakkında konuÅŸtu dedi. Âlim sen üç cinayet iÅŸledin dedi: KardeÅŸimle benim aramı bozdun, boÅŸ kalbimi meÅŸgul ettin, kendini benim gözümde düşürdün…
Kaynak: Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.