Sosyal Medya

Güncel

Mehmet Ocaktan : İhanet söylemi ile değil gönül diliyle

16 Nisan referandumu öncesi kelimenin tam anlamıyla bir sis bulutu içerisinde ilerliyoruz. Herkes elinde bir kılıç, ‘öteki’ olarak gördüklerini ya ihanetle ya da yandaşlıkla suçluyor. Öylesine zehirli bir iklim ki, yıllardır yan yana duran, zor günlerde birlikte mücadele veren insanlar bile her sabah kalktıklarında etrafını dikenli tellerle çevirdikleri alanı muhafaza etmek ve de bulundukları konumu garanti altına alabilmek için, hemen en yakınındakini ‘ihanetle’ suçlayarak güne başlama gereğini duyuyor.



Bu hal hiç hayra alamet bir durum deÄŸil. Åžunu tecrübeyle çok iyi biliyoruz ki, bugüne kadar yapılan bütün seçimlerde insanlar inançları, siyasal kimlikleri ve aidiyetleri istikametinde özgür iradeleriyle kararlarını verdiler. Ama hiçbirimiz bu sandık iradesini hiçbir ÅŸekilde kimin daha vatansever olduÄŸunun göstergesi olarak deÄŸerlendirmedik. Dolayısıyla 16 Nisan’da Türk halkının ortaya koyacağı ‘evet’ ya da ‘hayır’ iradesi de bir vatanseverlik testi olmayacaktır.
 
Peki ama o zaman neden insanlarımızı ‘ihanet’ ve ‘vatanseverlik’ gibi birlikte yaÅŸama azmimizi zaafa uÄŸratacak bir tasnife tabi tutuyoruz. Unutmayalım ki, referandum sonucu ne olursa olsun bu ülkede yine birlikte yaÅŸayacağız. EÄŸer bugün birbirimizin yüzüne bakamayacak, neredeyse selamı sabahı kesecek kadar yıkıcı bir mücadele içinde olursak, bilelim ki bundan kimsenin bir kazancı olmayacaktır.
 
Farklılıkların bir zenginlik olduÄŸunu, sükunetin, istikrarın bu ülke için ne kadar deÄŸerli olduÄŸunu en iyi bilen parti AK Parti’dir. Çünkü siyasi tarihimizdeki ideolojik kavgaların ve kutuplaÅŸmaların ülkede yarattığı ağır tahribatla ortaya çıkan sükunet ihtiyacı AK Parti’yi doÄŸurmuÅŸtur.
 
Yıllardır ufku vesayet perdesiyle kapatılan, laik-antilaik tartışmalarıyla enerjisi tüketilen Türkiye nihayet 2002’de AK Parti iktidarıyla birlikte 70 milyonu kucaklayan birlikte yaÅŸama iklimini yakalamıştı. Tayyip ErdoÄŸan kendisine oy vermeyenler dahil, bu ülkede yaÅŸayan herkesin yüreÄŸine dokunarak hepimizin daha rahat nefes aldığı demokrasi kalitesi yüksek bir Türkiye hayali kurmayı öğretti.
 
Åžu günlerde ahlaki hassasiyetleri önemsemeyenleri bir tarafa bırakıyorum, ancak CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın siyasi hayatı boyunca bütün toplumsal kesimleri kucaklayan o gönül diline ÅŸiddetle ihtiyaç bulunmaktadır.
 
***
 
AK Parti’nin ÅŸu ana kadar gerçekleÅŸtirdiÄŸi seçim baÅŸarılarını doÄŸru anlayabilmek için Tayyip ErdoÄŸan’ın 2011 seçimleri sonrasında yaptığı tarihi balkon konuÅŸmasındaki ÅŸu ifadeleri tekrar tekrar okumasında sayısız faydalar olduÄŸu kanaatindeyim:
 
“KardeÅŸlerim, gönülden ifade ediyorum; bugün yeni bir toplumsal uzlaÅŸma sürecini hep birlikte baÅŸlatalım diyorum. Eski tartışmaları, eski Türkiye’de bırakalım istiyorum. Gerilimleri, çatışma kültürünü, sanal sorunları eski Türkiye’de bırakalım istiyorum.
 
DeÄŸiÅŸimden, tekamülden hiçbir zaman çekinmedik. Türkiye’nin gerçekleriyle, milletimizin gerçekleriyle ortak akıl ve ortak deÄŸerlerle örtüşmeyen her meselede kendimizi sorguladık ve deÄŸiÅŸim mücadelesi verdik. Bize yaÅŸatılanların, bize dayatılanların, bize kısıtlanan, bize yasaklananların baÅŸkalarına yapılmaması için azami dikkat, azami hassasiyet gösterdik. Hiç kimsenin yaÅŸam tarzına müdahale etmedik. Hiç kimsenin deÄŸerlerini tahkir etmedik. Kimliklere, kültürlere, inançlara hor gözle bakmadık.
 
Farklılıklarımızı zenginlik olarak görerek, ama farklılıkları deÄŸil ortak deÄŸerlerimizi öne çıkararak yeni bir istikbali inÅŸa etmek istiyorum.”
 
Özellikle ÅŸu günlerde böylesine kucaklayıcı bir dile ÅŸiddetle ihtiyacımız var. Maalesef ÅŸimdi memlekette öylesine sert bir rüzgar esiyor ki, her yeri kaplayan toz bulutu içinde göz gözü görmüyor. Oysa 16 Nisan’da Türkiye’nin geleceÄŸi açısından tarihi öneme sahip bir referanduma gidiyoruz. Siyasi tarihimizde yaÅŸanan tecrübeler göstermiÅŸtir ki, bu toplum demokrasinin ihtiyaç duyduÄŸu her durumda tam bir sorumluluk bilinciyle hareket etmiÅŸ ve ülkenin önünü açmıştır.
 
Eğer siyasi tarihimizde yaşadığımız demokrasi mücadelesi konusundaki tecrübe bizim için bir anlam ifade ediyorsa telaşa hiç mahal yok... Çünkü bu halk bütün darbeler, darbe girişimleri ve vesayet mücadelesinde, ne zaman ihtiyaç hasıl olmuşsa hiç tereddütsüz demokrasinin yanında yer almıştır.
 
Bugün de bu ihtiyacın demokrasi için elzem hale geldiğini görürse yine sorumluluğunu yerine getirmekten çekinmeyecektir. Yeter ki millete güvenelim ama korkutmayalım...
 
Ayrıca unutmayalım ki, eğer getirilen anayasa değişikliği gerçekten demokrasinin ihtiyacı olan bir değişiklikse, millet 18 maddenin her birine ayrı ayrı vakıf olmasa da engin ferasetiyle bu ihtiyacı duyar, hisseder ve gereğini yapar.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.