Sosyal Medya

Kültür Sanat

Müslümanların Aydınlık Zamanları - Ali Haydar Haksal



Müslümanlar kendileri oldukları zaman aydınlık yüzlüdürler. Kendi olmak değerler bütünündeki durumları ve varlıklarıdır. Yabancı ruhların ve düşüncelerin kuşattığı, içine aldığı, kendine benzettiği halleri ile değil.  Müslümanların varlık bilinci değerlerinden yansıyanıdır. Sevgi dolu, merhamet sahibi, özverili, temel konularda ödünsüz.
 
Müslümanların, insanlığa özellikle de kendilerine bu kadar acımasız oldukları dönemleri olmadı hiçbir zaman. İnsanları bu denli acımasız kılan nedir, nasıl bu hâle gelindi. Neden bu kadar merhametsizlik ve acımasızlık? Neden kendi benleri dışında başkalarını düşünmezler. Bu kadar
korkunç bir ruh hali ile insanlıktan nasıl bir yakınlaşma beklenebilir? Tebliğ denilen çağırıya kim neden uysun? Kendileri gibi merhametsiz, acımasız olunsun diye mi?
 
Müslümanlar karşıtlarının tutumlarına ve davranışlarına göre mi konumlanıyorlar. Ahlâkî tutumlarını belirliyorlar? O zaman kendi hallerinden söz etmek olası mı? Bu kadar karanlık ruhluluğu tercih etmek kendilerine ne kazandırır? Karşıtlarını cehenneme göndermeye neden bu kadar
meraklıdırlar. En sıkıştıkları zaman ya da kendilerinin olmasını istedikleri olmayınca, kolayı muhataplarını cehennem ateşinde yakma isteği ve temennisi. Neden insanlığın kurtuluşu için çabalamazlar, neden onların bir gün kendileriyle birlikte olabileceğini düşünmezler, neden bir gün onlarla birlikte olabileceklerini hesaba katmazlar?
 
Cehennem tercihi kişilere bağlı. Bu yolu tutturanların yol tercihi. İnsanlıktan sorumlu olan bir müminin görevi onları o yoldan çevirme, aydınlığa çağırma, birlikte yaşayabilme olanağını sunma olmalıyken.
Neden bir Müslüman Hazreti Ebubekir gibi düşünmez. Allah’a yakarısına uymaz. “Allah’ım bedenimi o kadar büyüt ki cehennemde kimse yanmasın” diye düşünmez. İnsanlığın kurtuluşu ancak böyle olur. Aydınlık bir dünyada ancak böyle yaşanabilir.
 
Kötülüklere kötülük, zalimlere birer zalim olarak eşlik ederek yaşanmaz. Bu, Müslüman’ca bir davranış olamaz.
 
Eskiden komşu komşunun külüne muhtaç, denilirdi. Komşu derken onun ne cinsi, ne dini, ne mezhebi söz konusu. Geçmişte onlar bize zulmetti, biz de fırsat elimize geçti intikamımızı alıyoruz diyebilirler mi? Derlerse onlardan ne farkları olur. Onlar zalimdi diye zalim olma zorunluluğu mu var?
 
İnsanları merhametsiz kılan, dünya saltanatını başkalarına layık görmeyen, paylaşmayan, birlikte olmayı düşünmeyen, dünya nimetlerinden sadece kendileri faydalanmayı tercih etmek Müslüman’ca bir davranış değil. “Komşumuz aç iken tok olan bizden değil” ilkesi nerede kalıyor. İnsanlığa aydınlık bir hayat sunacak olan Müslümanlardır. İnsanlığın önünü açan, hayatını kolaylaştıran bir bakış. İnsanlığa cehennemin yolunu göstermek kolay da cennete çağırı o kadar zor mu?
 
Evet, ama bugünün bencil, çıkarcı, merhametsiz, acımasız Müslümanları değil. Müslüman hayat ilkelerini karşıtlarının tutumlarından değil, bağlı bulunduğu büyük medeniyet düşüncesinin özünden alır. Allah Elçisi’nin gösterdiği yol üzere olur. Onu kendine rehber edinir.
 
Stalin’e, Hitler’e, zalim krallara, Trump’a, Putin’e göre değil, kendi öz değerlerine göre konumlandırır. Kendisi gibi olursa hakiki mümin ve Müslüman olunur. Merhameti olmayandan hiçbir hayır gelmez. Kendi konumunu düşünerek insanlara yön vermeye çalışanlarla yol alınmaz. Sahih ve hakiki gönül sahibi insanlarla olunur ve bu huzur verir.
 
MİLLİ GAZETE

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.