Sosyal Medya

Güncel

Referandum sonuçlarını belirleyecek üç unsur - Ali Bayramoğlu

Referanduma çeyrek kala siyasi iklim ve araştırmalar Türkiye’nin yerleşik seçmen davranışları çerçevesinde ayrıştığını gösteriyor. Başkanlık sistemine iktidar partisi AKP seçmenin yüzde 80’i “evet”, ana muhalefet partisi CHP’nin ve Kürt partisi HDP’nin yüzde 90’lık kesimi “hayır” demeye hazırlanıyor. Bununla birlikte Türkiye kamuoyunun, her zamankinden farklı bir hareketlilik içinde olduğunu söylemek gerekir. Seçmen, önünde bir genel seçimin değil, kritik bir referandumun bulunduğunun farkında.



 Nitekim siyasi ortam, baskın bir siyasi kutbun oyları kendisine çektiÄŸi 2015 kasım seçimlerinden ziyade, itirazların öne çıktığı, partizan seçmen davranışının kısmen kırıldığı 2015 haziran seçimlerini andırıyor. Hareketlilik esas olarak muhafazakâr seçmen kitlesinden kaynaklanıyor.

 
BaÅŸkanlık sistemini sahiplenen iki siyasi partinin, AK Parti ve MHP’nin seçmeninde bu konuda ciddi tartışmalar ve kimi ayrışmalar söz konusu. Bu iki partinin kasım 2015 genel seçimlerinde toplam oy oranları yüzde 62 iken, (kararsızlar hesaba katılmazsa) bugün baÅŸkanlık referandumuna “evet” diyeceklerin oranı yüzde 43’e düşmüş bulunuyor.
 
AK Parti’lilerin yaklaşık yüzde 10’u baÅŸkanlık sistemi konusunda kararsız, diÄŸer bir yüzde 10’u bu sisteme karşı. AK Parti seçmeninin 20’si ise toplam seçmenin yüzde 10’u demek. Buna göre iktidar partisinin oyu, kasım ayından bu yana 10 puan kayıpla ilk gerilemeyi yaÅŸadığı ve tek başına hükümet kuracak milletvekili çıkaramadığı 2015 haziran seçimleri seviyesine, yani yüzde 40’a düşmüş görünüyor.
 
 
 
Muhafazakârların diÄŸer kanadında durum daha ciddi. MHP kitlesinde “hayır” deme eÄŸilimi yüzde 65, muhtemel “evet” oyu sadece yüzde 25.
 
SaÄŸ seçmendeki tereddüdün bir baÅŸka göstergesi ise kararsızların oranındaki yükseklik. Metropoll ÅŸirketinin “Türkiye’nin Nabzı: Ocak 2017” baÅŸlıklı raporunun verilerine göre, baÅŸkanlık sistemine karşı olan iki siyasi partide, CHP ve HDP’de yüzde 5 civarında olan kararsız oranı, AKP ve MHP’de yüzde 10’a ulaşıyor.
 
Muhafazakâr kesimdeki bu ayrışma ve tereddüt, ErdoÄŸan’ın çok istediÄŸi baÅŸkanlık sisteminin kabulünü zorlaÅŸtırıyor. Bu neden böyle? Bir seçim kazanma makinesi olan ErdoÄŸan’ı muhafazakâr kesimi ikna açısından bu kez zorlayan ne? Muhafazakârları tereddüde iten ne? ErdoÄŸan’ın son dönem devletçi-güvenlikçi politikalarını ve güçlü Türkiye söylemini sahiplenmesi beklenen milliyetçi kesim neden yüksek oranda “hayır” demeyi düşünüyor?
 
Üç faktörden söz edilebilir. Ä°lk faktör ErdoÄŸan’ın ÅŸahsına endeksli siyaset algısı. ErdoÄŸan’ın kiÅŸiliÄŸi ve varlığıyla özdeÅŸ kılınan yerleÅŸik politikalar, siyasi tahayyül, umut ya da endiÅŸe Türk siyasetinde, özellikle muhafazakâr kesim açısından belirleyici unsurlar haline gelmiÅŸ durumda. Ä°ktidarın kiÅŸiselleÅŸmesinin ve buna endeksli otoriterleÅŸme eÄŸiliminin tipik göstergelerinden birisi olan bu durum, iki zıt sonuç üretiyor. Bir yandan siyasi liderin adeta yönlendirici bir rehber gibi algılanmasına yol açıyor ve popülizmin gitgide derinleÅŸen toplumsal meÅŸruiyetine vurgu yapıyor. Nitekim Metropoll’ün araÅŸtırmasında AK Parti’li seçmenin yüzde 53’ü, neden baÅŸkanlık sistemini desteklediÄŸi sorulduÄŸunda “ErdoÄŸan’ın baÅŸkan olmasını istediÄŸim için” yanıtını veriyor.
 
 
Ancak madalyonun diÄŸer yüzünde bunun tam tersini görmek mümkün. BaÅŸkanlık modelinin önerdiÄŸi güçlü yürütme ve lider sistemiyle ideolojik açıdan tam uyum içinde olması beklenen MHP’lilerin “hayır” deme eÄŸilimindeki en önemli faktör “ErdoÄŸan’ın baÅŸkan olmasını istememek” olarak öne çıkıyor, bu oran oldukça yüksek: Yüzde 40.
 
Ä°kincisi Kürtlerle ilgili, etnik nitelikli bir faktör. Kürtlerin yaÅŸadığı GüneydoÄŸu illerinde muhafazakâr-dindar kesim ile seküler, milliyetçi Kürt grupları arasında oylar geçiÅŸken olsa da seçmen davranışı açısından yerleÅŸik bir bölünme her zaman olmuÅŸtur. Nitekim, kasım 2015 seçimlerinde bu bölgede seçmenlerin yaklaşık yarısı HDP’yi, diÄŸer yarısı AK Parti’yi tercih etmiÅŸti. Referanduma doÄŸru, dikkat çekici olan bu illerdeki Kürt seçmenlerin önemli bir kısmında sandığa gitmeme eÄŸiliminin gözlenmesidir.
 
 
AraÅŸtırmacı Prof. Dr. Özer Sencar yaptığımız görüşmede “Kürtlerin üçte birinde sandığa gitmeme eÄŸilimi tespit ettiklerini” söylüyor, bölgenin iki önemli kanaat önderi akademisyen Dr. Vahap CoÅŸkun ile Diyarbakır Ticaret Odası eski BaÅŸkanı Mehmet Kaya bu tespitleri teyit ediyor.
 
Bu çekimser kitlenin içinde baÅŸkanlık sistemi tartışmasını kendi duyarlılıklarına uzak bulan kimi HDP seçmenleri de bulunuyor. Ancak çoÄŸunluÄŸu bugüne kadar genellikle AK Parti’ye oy veren gruplar oluÅŸturuyor. Bunların oy vermeme eÄŸilimlerinin görünür üç nedeni var: AK Parti’nin Kürt meselesinde tavizsiz ve aşırı Türk milliyetçiliÄŸini temsil eden MHP ile yaptığı siyasi iÅŸ birliÄŸi, Anayasa paketinde Kürtlerin beklentilerine hiçbir yanıt olmaması, AK Parti’nin çözüm sürecini tümüyle rafa kaldırarak, bölgede son bir yıldır izlediÄŸi baskıcı politikalar. Kürt sorununun muhafazakâr kesimde baÅŸkanlık sistemi konusunda beslediÄŸi bu ayrışma, siyasi davranışlara yansıması halinde referandum sonuçlarını etkiyebilecek bir unsur.
 
Muhafazakâr kesimde tereddüdü oluÅŸturan üçüncü faktör ise daha çok ideolojik nitelikli. AK Partiseçmenleri arasında bir süredir, içinde siyasi bir itirazı ve memnuniyetsizliÄŸi barındıran bir hareketlilik yaÅŸanıyor. DiÄŸer bir ifadeyle muhafazakâr dokuda muhalif bir kesim bulunuyor. Bu kesimin itirazı ErdoÄŸan’ın liderliÄŸine ya da ÅŸahsına deÄŸil tarzına yönelik. Tepkiyle karşılanan, ErdoÄŸan’ın parti teÅŸkilatı ve hükümet politikaları açısından kiÅŸiselleÅŸen iktidar ve otoriterleÅŸen siyaset anlayışı.
 
AK Partiiçindeki alternatif siyaset odaklarının ve ErdoÄŸan’a tam biat etmeyen aktörlerin, örneÄŸin eski CumhurbaÅŸkanı Abdullah Gül, eski BaÅŸbakan Ahmet DavutoÄŸlu gibi kısmen “liberal” siyasi seçkinlerin tasfiyesi, ErdoÄŸan’ın “sivil” bir tutumdan milliyetçi-devletçi bir tutuma yönelmesi, içe kapalı politik ve ekonomik düzen söylemi, hukuk ilkeleri konusundaki hassasiyet eksikliÄŸi, muhalif eÄŸilimin rahatsız olduÄŸu konuların başında geliyor.
 
Metropoll’ün araÅŸtırmasında baÅŸkanlık sistemine “hayır” deme eÄŸilimdeki AKP seçmeni, “Neden?” sorusuna yüzde 44 oranında “OtoriterliÄŸe yol açacağını düşündüğüm için” yanıtını veriyor. Bunu, yüzde 21 ile “ülke bütünlüğüne zarar verir” şıkkı izliyor.
 
Bu muhalif eÄŸilimin açık siyasi biçimler almadığı, kolektif eylemlere dönüşmediÄŸi muhakkak. Ancak bireysel düzeyde, özellikle seçmen davranışı açısından durum farklı. Bu konuda ilk iÅŸaretler haziran 2015 seçimlerinde görülmüş ve AKP’nin oyu bu çerçevede yüzde 40’a gerilemiÅŸti. Soru ÅŸu: Bu kez bu eÄŸilimler, bu tereddüt, itiraz ve karşıtlık sandığa yansıyacak mı, hangi oranda yansıyacak?
 
Yanıt zor. Bu ayrışma sandığa ciddi düzeyde yansıyabileceÄŸi gibi hiç yansımayabilir de. Ancak belirtmek gerekir ki muhafazakâr seçmenin baÅŸkanlık sistemine “hayır” demesi, ErdoÄŸan ve AKP’yi iktidardan düşürmeyecek, sadece uyaracak ve itirazı dile getirecek bir seçenek. Bunun karşı ağırlığını ise “istikrar söylemi” oluÅŸturuyor. Ä°stikrar ve bölünme riski söyleminin muhafazakâr gruplarda ciddi karşılığı var.
 
Referandum sonuçlarını etkiyecek üç faktörün üçü de muhafazakârlarla, kısmen de Kürtlerle ilgili. Referandum sonucu Türkiye muhafazakârlığının geleceği konusunda da bir fikir verecek.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.