Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur: 94 yıllık bir tartışmanın tarihi

Türkiye, 1987 genel seçimlerine doğru giderken Başbakan Özal’ın “Büyük çoğunluk istiyorum” derken ne kastettiğini tartışıyordu. Büyük çoğunluğu o sırada 450 milletvekili olan Meclis’te anayasayı değiştirebilecek 300 vekilin üstü demekti.



Gizemi 1961’den beri Meclis’te olan ama yaklaÅŸan seçimlerde liste dışı kalan ANAP milletvekili Ä°hsan TombuÅŸ bozdu:
“Bu seçimden Turgut Bey 300’ün üstünde iktidara gelirse ÅŸunlar olacak: Anayasa Mahkemesi’ni kuÅŸa benzetecek, yargı organlarını aynı ÅŸekilde tırpanlayacak, YÖK’ü halledecek. Kendisinin ifadesine göre Genelkurmay BaÅŸkanı’nı müsteÅŸarın arkasına koyacak. Karşısında tek kurum kalıyor CumhurbaÅŸkanlığı. Ä°ki sene sonra da Evren’den sonra orayı ele geçirecek. Kendi emrinde 300 kiÅŸilik bir grup, cılız bir muhalefet, paravan bir Meclis. Gerisini de siz tasavvur edin artık... Bunun için de baÅŸkanlık sistemini getirecek.”
Türkiye 5 yıl aradan sonra yeniden BaÅŸkanlık Sistemi’ni konuÅŸmaya baÅŸladı. Özal’ın açıkça dile getirmediÄŸi bu niyetine ilk tepki Anayasa’nın mimarı Prof. Dr. Orhan Aldıkaçtı’dan geldi. 5 yıl önce "güçlendirilmiÅŸ cumhurbaÅŸkanlığı yetmez baÅŸkanlık sistemi olmalıydı" diyen Aldıkaçtı fikrini deÄŸiÅŸtirmiÅŸ gibiydi: "Demokrasiyi iÅŸlemez hâle getirir. BaÅŸkanlığa geçen Latin Amerika ülkelerinde darbe oldu. BaÅŸkanlık diktatörlüğe yol açar. Özal da buna eÄŸilimli.”
Sandıklardan ANAP tek başına iktidar çıktı ama vekil sayısı 292’de kalmıştı. Yani anayasayı deÄŸiÅŸtirecek sayıdan sekiz eksik. Ama bu sayı iki yıl sonra Özal’ı Çankaya Köşkü'ne taşımaya yetecekti.
Özal, sekiz yıl önce darbe yapmış CumhurbaÅŸkanı’ndan sonra koltuÄŸa o kadar kolay oturamayacağının farkındaydı. 1988’in ilk günlerinde Hürriyet gazetesine konuÅŸtu: "CumhurbaÅŸkanı’nı halk seçsin." Gazetenin bu manÅŸetle çıktığı gün Özal’ın Çankaya Köşkü’nde CumhurbaÅŸkanı Evren’le randevusu vardı. Gözler bu görüşmeye çevrilmiÅŸti. Görüşmenin çıkışında Özal gazetecilerin karşısına geçti. Herkesin merak ettiÄŸi iki soru soruldu: "CumhurbaÅŸkanlığı’na aday olacak mıydı ve sistemi deÄŸiÅŸtirmeyi düşünüyor muydu?.."
Özal’ın beklediÄŸi belki de planladığı tam da buydu, hamlesine devam etti:
“Bazı köşe yazarlarımız ben aday olacağım diye çar çar çatlıyor. Aday olacağım diye kimsenin çatlamasına gerek yok. Aday olmayacağım diye de sevinmesine gerek yok. Aday olmayabilirim de... CumhurbaÅŸkanı’nın bugünkü hâliyle yetkilerine bir ilave yapılmadan halk tarafından seçilmesini tercih ederim. O vakit cumhurbaÅŸkanı filanca partinin seçtiÄŸi CumhurbaÅŸkanı olmaz. Halkın seçtiÄŸi cumhurbaÅŸkanı olur.”
Kenan Evren o görüşme için hatıratında şöyle yazdı: "Özal hiç gereÄŸi yokken lüzumsuz bir problem çıkardı. Zira o da biliyor ki Meclis’teki sayısı Anayasa’da böyle bir deÄŸiÅŸikliÄŸi yapmaya müsait deÄŸildi. Bana öyle geliyor ki Özal’ın ileri sürdüğü bu formül nasıl olsa Özal’ın teklifidir, diyerek basın ve muhalefet tarafından reddedilecektir. Reddedilince de CumhurbaÅŸkanı’nı Meclis seçecektir. Yani 291 milletvekiline sahip partisi kendisini veya istediÄŸi birini. Maalesef basın bu oyuna gelmiÅŸtir...”
Evren’in tahmini doÄŸru çıktı. Özal’ın bu önerisine daha önce baÅŸkanlık sistemini ya da CumhurbaÅŸkanı’nın halk tarafından seçilmesini savunmuÅŸ muhalefetteki liderlerin hiçbirinden destek gelmedi.
1970’lerde cumhurbaÅŸkanının halkın seçmesini ve baÅŸkanlık sistemini parti programına koymuÅŸ MNP ve MSP’nin devamı olarak kurulan Refah Partisi parti programında bu sisteme yer vermemiÅŸti.
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/198602597%20RP%20PROGRAMI%201986/198602237%20THE%20PROGRAMME%20OF%20MOTHERLAND%20PARTY.pdf
70’lerin ortalarından itibaren “Tek baÅŸkan tek meclis” tezini savunan, 70’lerin sonunda baÅŸkanlık sistemini 9 Işık’a ekleyen Alparslan TürkeÅŸ’in yeni partisi Milliyetçi Çalışma Partisi’nin programında da artık baÅŸkanlık sistemi yoktu. 12 Eylül’de senato kaldırılmış ve cumhurbaÅŸkanı güçlendirilmiÅŸti.
https://www.tbmm.gov.tr/eyayin/GAZETELER/WEB/KUTUPHANEDE%20BULUNAN%20DIJITAL%20KAYNAKLAR/KITAPLAR/SIYASI%20PARTI%20YAYINLARI/199501865%20MHP%20PROGRAMI%201988/199501865%20MHP%20PROGRAMI%201988%200000_0080.pdf
70’lerin sonunda ve darbenin ardından cumhurbaÅŸkanlığının halk tarafından seçilmesi mesajları veren Demirel de fikrini deÄŸiÅŸtirmiÅŸ görünüyordu. Özal’ın teklifine karşı çıkarken baÅŸkanlık sisteminin tartışılmasına ise yeÅŸil ışık yaktı:
“Halk seçsin sözü ilk baÅŸta biraz gariptir. Kim itiraz edebilir ki? Ama halkın seçtiÄŸi cumhurbaÅŸkanı ile halkın seçtiÄŸi parlamento arasındaki sürtüşmelerin nasıl önleneceÄŸini düşünmek gerekirdi. Halkın seçtiÄŸi bir cumhurbaÅŸkanı hele iktidar partisinden fazla oy almışsa diyebilecektir ki: “Beni de millet seçti, daha çok oyla seçti. Son söz sahibi benim. Böyle bir sistem Türkiye’de çalışmaz. BaÅŸkanlık sisteminde ise parlamentoya dayanan hükûmet aranmaz. BaÅŸkanlık sistemine gidelim demek, bu parlamento iÅŸlemez demektir. Bunu açıkça söylerlerse tartışma açılmasında sakınca yok..."
Ama tuhaf bir ÅŸey oldu. Mart 1989 yerel seçimlerden Özal’ın ANAP’ı 21.8’le üçüncü çıkınca Demirel, CumhurbaÅŸkanlığı seçim tarihine yakın bir kez daha fikir deÄŸiÅŸtirdi: "Ben ülkemde hem iktidarın hem cumhurbaÅŸkanlığının kansız kavgasız el deÄŸiÅŸtirmesini savunuyorum. Çünkü Çankaya üzerinde toplanan hevesler Türkiye’de rejimi patlatıyor. Halk seçerse, Çankaya üzerinde ümitler ve hevesler olmaz." (Devam edecek)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.