YaÅŸam
Fatma Barbarosoğlu: Hastalar insandır ve mahremdir!
Follow @dusuncemektebi2
Hastaların mahremiyetinin ilk ihlal edildiği dönemin Meşrutiyet yılları olduğunu biliyor musunuz? İlerlemiş Batılı ülkelerden hiç de geri olmadığımızı ispat etmek üzere hazırlanmış hasta albümleri, ibretlik sahneler sunar. Yüzleri gözlerine kadar kapalı olan kadınların karın bölgelerini açıkta bırakarak ameliyat izinin fotoğraflanmasına, yoksul ve hasta kadınların direnecek gücü yoktu büyük ihtimal.
“Hastalar mahremdir ve insandır” cümlesini zihnime kazıyan fotoÄŸraflar ile karşılaÅŸmam 2015 yazına rastlıyor. Camera Ottomana kitabında Zeynep Çelik'in “Sıradan Modernitenin FotoÄŸrafını Çekmek” adlı makalesini okurken, âdeta, “Doktora mahrem yoktur” atasözünü inÅŸa eden fotoÄŸraflarla karşılaÅŸtım.
Fotoğraf makinesinin icadı ile birlikte, hastaların, doktorların başarısını ispat eden nesnelere dönüşen hikâyesinin izini, hastalar ve özellikle hasta kadınlar üzerinden süren Zeynep Çelik'in makalesi, cep telefonu üzerinden değişen, dönüşen mahremiyet kodlarını gözden kaçırmamak gerektiğine dair zihnimde bir dosya açtı. Açılan bu dosya, kısa zamanda hastaları fon olarak kullanan hemşire, hasta bakıcı, doktor fotoğrafları ile doldu.
Hastalar, artık tıbbi başarının ispatı olarak değil, fon olarak yer alıyorlar fotoğraflarda.
Hasta dedelerinin başında selfie çeken iki başörtülü kızın sosyal medya paylaşımı günlerce tartışılmış; dedenin o fotoğraf çekildiğinde çoktan ruhunu teslim etmiş olduğuna dair iddialara karşı, genç kızlar, dedelerinin o esnada ağır hasta olduğu cevabını vermişti.
Ruhunu teslim ederken torunlarının arkasında fon olan o yaşlı adam ne hissetmişti acaba?
Hastalar insandır. Hastalar öz çekim tutkumuzu gidermeye yarayan fon değildir.
Hastalar insandır, iyileşmek için itinaya, ilgiye, bakıma muhtaçtır.
Hasta aciz ve muhtaç bir şekilde yatarken; hasta bakıcının, hemşirenin, doktorun kötü muamelesine maruz kalmaması için hasta hakları, hukukun güvencesi altındadır.
Kâğıt üzerinde güvence altına alınan hasta haklarının, toplumun bütün kesimleri tarafından bilinmesi ve dikkate alınması için elinizdeki sayıyı bu konuya ayırmaya karar verdik.
“Allah dert verip derman aratmasın” duası en çok hasta yakınlarının dilindedir. Son yıllarda hasta yakınları, hastalarının kiÅŸilik haklarını, mahremiyet hakkını korumak için ayrıca enerji harcamak zorunda.
Ameliyathanelerde lahmacun partisi görüntüleri, yoÄŸun bakım hastalarının başında çekilmiÅŸ selfie pozları, hasta yakınları tarafından dövülen ve öldürülen doktor haberleri gündeme şöyle bir düşüyor; “Vah vah, ne kadar da çürüdük” ÅŸikâyetleri arasında, meselenin etik boyutu tartışılmadan gündem çöplüğüne gönderiliyor.
Her aya yetecek saÄŸlık skandalı haberimiz var. Nitekim ocak ayının saÄŸlık skandalı, ÅŸehit Fethi Sekin'i ticari amaçları için kullanmaya kalkan “estetikçi”lerden geldi.
Skandal çok, lakin olayları ahlaki ve felsefi açıdan inceleyecek idrak sahibi pek az.
Haberlerin dili, meselelerin felsefi ve sosyolojik açıdan tartışılmasına imkân tanımadığı gibi kötü olanın artmasına zemin hazırlıyor.
Yoğun bakım hastasının başında oldukça çirkin cümleler eşliğinde çektiği selfie pozunu, sosyal medya hesabında paylaşan hemşire ile ilgili haberi hatırlıyor musunuz?
Hakkında soruÅŸturma açılmış; hemÅŸire kendisini, “Gençlik heyecanıma, cahilliÄŸime verin” diyerek savunmuÅŸtu. Bu savunuda hastayla ilgili tek bir cümlenin olmayışına dikkatinizi çekerim. “Hastanın onurunu rencide ettiÄŸimin, haklarını ihlal ettiÄŸimin farkında deÄŸildim” türünden bir cümle...
Nihayet Dergi olarak birbirine en uzak noktaları ahlaki duyarlılık paydasında bütünleyerek dikkatinize sunmaya çalışıyoruz. Bu bakımdan Dr. Perihan Torun ile yaptığımız söyleşinin hem sosyal bilimlerde hem de tıp fakültelerinde çok iyi bir tartışma zeminine imkân tanıyacağını düşünüyoruz.
Sorunların ağır bir yüke dönüşmemesi için öncelikle sorunlarımızı dile getirmeyi başarmamız; dile getirilen sorunlara rasyonel bir şekilde yaklaşmamız ve çözüm odaklı hassasiyetler geliştirmemiz gerekiyor.
Henüz yorum yapılmamış.