Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İran ve Suudi Arabistan'nın Yemen'deki vekalet savaşı

Arap Yarımadası'nın en fakir ülkesi Yemen, 2015'e büyük bir siyasi krizle girdi. Ülkenin kuzeyindeki Şii Husi hareketi Eylül 2014'te başlayan ayaklanmasının sonucunda ülkeyi neredeyse tamamen ele geçirdi.



Düşünce Mektebi / ÖZEL HABER
 
 
Yemen’in Stratejik Önemi ve Onlu Koalisyon
 
Yemen’in stratejik konumuna bakıldığında kuzeyden Suudi Arabistan ve doÄŸudan Umman ile komÅŸudur.
 
Yemen’in güneyinde Aden Körfezi ve Arap Denizi ile batısında ise Kızıldeniz bulunmaktadır. Ayrıca dünya petrolünün yüzde sekizi 40 kilometre geniÅŸliÄŸindeki Babul Mendeb BoÄŸazı’ndan deniz yoluyla geçmektedir.
 
Babul Mendeb Kızıldenizi Aden Körfezi’ne baÄŸlar. Ayrıca boÄŸaz Hint Okyanusu ile GüneydoÄŸu Asya’yı SüveyÅŸ Kanalı yoluyla Akdeniz’e ve Avrupa’ya baÄŸlayan dünyanın en önemli deniz ticaret yollarından biri olarak kabul edilmektedir. BoÄŸaz, Afrika ile Arap Yarımadası›nı birbirinden ayırmakta, kuzeydoÄŸu kıyısında Yemen, güneybatı kıyısında ise Cibuti yer almaktadır. Yemen’in stratejik konumu ve Suudi Arabistan-Ä°ran’ın bölgesel güç rekabeti hava operasyonlarına giden sürecin temel etkenlerindendir. Husiler’in Sanaa’yı tamamen kontrol etmesi ve güneyin baÅŸkenti kabul edilen Aden’e doÄŸru ilerlemesi Riyad tarafından ciddi bir ulusal güvenlik tehdidi olarak algılanmıştır. Aslında ABD’nin 2003 Irak iÅŸgaliyle birlikte Ä°ran’ın BaÄŸdat, Åžam ve Beyrut üzerindeki nüfuz alanının geniÅŸlemesi ve bunun Yemen’e kadar uzanması baÅŸta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ve Arap ülkelerini tedirgin etmektedir
 
 
HUSÄ°LER KÄ°MDÄ°R VE NE Ä°STÄ°YOR?

Yemen'de yaşanan son krizi anlamaya çalışmak için öncelikle krizi tetikleyen Şii Husi hareketinin ne istediğine bakmak gerekiyor.

Şii mezhebinin Zeydi kolundan olan Husi aşireti, ismini 2004'te ilk isyanı başlatan Hüseyin Bedrettin El Husi'den alıyor.
 
25 milyonluk Yemen nüfusunun yaklaşık yüzde 30'unu oluşturan Husilerin lideri, 2004 yılında dönemin lideri Ali Abdullah Salih'e karşı ayaklanmıştı.
 
Aynı yıl Yemen askeri birliklerinin operasyonunda öldürülen Hüseyin Bedrettin El Husi'nin yerini kardeşi Abdül Malik El Husi aldı.
 
Husi hareketi, 2011'de Arap Baharı ayaklanmaları ile devrilen Salih'in yerini alan Abdurabbu Mansur Hadi'ye de karşı çıktı.
 
Ülke yönetiminde daha fazla söz sahibi olmak isteyen Husiler, Yemen'i 6 bölgeye ayırmayı öngören anayasa tasarısını reddederek, kendilerine daha fazla söz hakkı doğruacak olan iki bölgeli yapıya geçiş çağrısı yapıyordu.
 
2014'ün son aylarında Husilerin ayaklanması hızla büyüdü ve başkent Sana'ya kadar ulaştı.
 

Devlet Başkanı Hadi'yi 'Batı yanlısı Amerikan piyonu' olmakla suçlayarak görevden aldıklarını ilan eden Husiler, parlamentoyu da feshedip bir 'Devrim Komitesi' kurdu.

YaÅŸadığı bölgeyi (el-Hûs) kendisine lakap yapan Hüseyin el Hûsî adlı bir gençlik liderinin 1990’ların başında ülkenin kuzey kentlerinden Saada’da kurduÄŸu hareket, ilk önce sıradan gençlik kampları ve vaaz organizasyonları yoluyla sahneye çıktı. Özellikle ABD ve Ä°srail’e karşı ateÅŸli sloganlarıyla dikkat çeken grup, Åžiilerin Ehli Sünnete en yakın kolu olarak kabul edilen Zeydiyye mezhebine mensuptu. BaÅŸlangıçta sadece Batı’nın sömürgeci amaçlarına yönelik söylemler gündemdeyken, Hüseyin el Hûsî, eleÅŸtiri oklarını Ali Abdullah Salih iktidarına yöneltti.
 
Hûsîler, liderlerinin 2004’te Ali Abdullah Salih’in gönderdiÄŸi silahlı birliklerle girdiÄŸi çatışma sonucu öldürülmesinin ardından, radikalleÅŸmenin uç sınırlarına savruldu. Aynı dönemde Irak’ın ABD tarafından iÅŸgalinin yarattığı duygusal dalgalanmanın da etkisiyle ülke içinde desteklerini artıran Hûsîler, Ä°ran’ın lojistik yardımlarıyla Arap Baharı öncesinde Yemen’deki en önemli silahlı muhalefet durumuna yükseldi.
 
YEMEN EKONOMİSİ NASIL ÇÖKTÜ
 
Birinci Körfez Savaşı’ndan 25 sene sonra, 26 Mart 2015’te Suudi Arabistan Yemen’e karşı savaÅŸ baÅŸlattı. 1991’de yüz binlerce Yemenli işçinin ülkelerine gönderilmesi nasıl birçok siyasi ve ekonomik sonuç doÄŸurduysa bu savaşın da Yemen ekonomisine etkileri yıkıcı oldu. 
 
Saddam’ın Kuveyt’i iÅŸgalinden üç ay önce iki Yemen devleti – kuzeydeki Yemen Arap Cumhuriyeti ve güneydeki Yemen Demokratik Halk Cumhuriyeti – birleÅŸmiÅŸ ve ortaya Yemen Cumhuriyeti çıkmıştı. Ä°ki eski devletin birçok yapısal sorunu ve devasa borçları yeni kurulan ülkeye miras kaldı. Yemen hazinesinin sırtına güneydeki memurların maaÅŸları, baÅŸkentin Sana’ya taşınması, devasa borcun faiz ödemeleri gibi birleÅŸmeden kaynaklı yükler bindi. BaÅŸka birçok ekonomik zorluÄŸun üstüne Yemen, geri gelen 800 bin işçinin ÅŸoku ve bunların istihdam piyasasında yarattığı baskıyla karşı karşıya kaldı.
 
İşçilerin dönüşüyle bu insanların ülkelerine her ay gönderdiÄŸi 350 milyon dolar da kesildi ve böylece birçok ailenin gelir kaynağı ortadan kalktı. Toplam nüfusun üçte ikisinin yaÅŸadığı Kuzey Yemen’in 1980’lerde ulaÅŸtığı ekonomik refah, yüzde 6-8 arasında seyreden iÅŸsizlik oranı, çift haneli büyüme rakamları bir anda sona erdi.
 
 
Halk desteği var mı?
 
Husilerin temsil ettiği kesim nüfusun yarısından az. Ülkedeki Sünni çoğunluk, Şii Husi hareketine kuşkuyla yaklaşıyor.
Husilerin başkenti ele geçirmesini protesto etmek isteyenlere ise Husi milisleri izin vermiyor.
 
Geçtiğimiz aylarda ülkenin batısındaki Ibb kentinde düzenlenen Husi karşıtı protestoyu milisler göstericilerin üzerine ateş açarak dağıttı.
 
Olay sırasında bazı protestocuların Husi milisler tarafından alıkonulduğu da belirtildi.
 
Bazı Sünni aşiretlerse Husilerin silahlı mücadeleyle ülke yönetimini tamamen ele geçirme çabasına silahlanarak karşılık vermiş durumda. Ülkenin doğusundaki Şabva bölgesinde, Sünni aşiretler, El Kaide militanlarıyla birlikte Husilere karşı çatışıyor.
 
 
Boğazlar, geçitler, kaderler
 
Taha Kılınçbu krizi 2016 yılına ait bir yazısında şöyle deÄŸerlendiriyor: ''Tüm dünyada olduÄŸu gibi, stratejik boÄŸaz ve geçitlere ev sahipliÄŸi yapan ülkelerin yazgısını Yemen de aynen yaşıyor bugün. Ä°bni Haldun’a nispet edilen o ünlü sözdeki gibi eÄŸer “coÄŸrafya kader” ise, Yemen’in bugün yaÅŸadığı türbülans hali, dünyanın en önemli petrol geçiÅŸ yollarından Bâbu’l-Mendeb BoÄŸazı’nın bir yakasını tutuyor olmasıyla yakından ilgili.
 
Yakın geçmiÅŸte, 1962-67 arasında Mısır, Sovyetler BirliÄŸi’nin desteÄŸiyle Yemen’e asker çıkardığında, krizin nedeni yine aynıydı: Bâbu’l-Mendeb BoÄŸazı’nı kontrol etmek. Tarihçilerin bugün “Mısır’ın Vietnam’ı” olarak andığı Yemen çılgınlığına imza atan Mısır CumhurbaÅŸkanı Cemal Abdunnâsır, Ä°srail karşısında ağır bir yenilgiye uÄŸradığı Altı Gün Savaşı nedeniyle askerlerini geri çekmek zorunda kaldığında, arkasında bir enkaz bırakmıştı. Suudi Arabistan’ın desteklediÄŸi Ä°mam Muhammed ve taraftarlarıyla, Mısır’ın desteklediÄŸi sosyalist yönetim arasındaki iç savaÅŸta en az 200 bin kiÅŸinin öldüğü tahmin ediliyor.
 
50 yıl sonra Yemen, yine iki bölgesel gücün kanlı bir mücadelesine tanıklık ediyor. Dün Mısır’ın yerinde bugün Ä°ran var. Ancak bugünün dünden farkı ÅŸu: Batı’nın ve özellikle de ABD’nin desteÄŸini arkasına alan Ä°ran, Abdunnâsır’ın Mısır’ı gibi hiç de geri çekilecek gibi görünmüyor. Dahası Suriye ve Irak’ta Arap dünyasını ciddi ÅŸekilde köşeye sıkıştıran ve sahada üstünlüğü elinde bulunduran Ä°ran, her geçen gün Riyad için daha büyük bir tehlike haline geliyor.
 
Bir yandan ekonomik anlamda kriz işaretleri veren, diğer yandan da bölgesel güç anlamında Arap dünyasını kontrol etmekte zorlanan Suudi Arabistan, Yemen macerasından yenik olarak çıkarsa, Ortadoğu tarihinin artık yeni bir evresine girilecek demektir. Kavgada -biraz da mecburiyet ve korkudan- Suudileri destekleyen Araplar, çatışmaların sonucunu da nefeslerini tutmuş bir şekilde bekliyor.
 
GeçtiÄŸimiz ay, Sanaa’daki bir taziye çadırına Suudi Arabistan liderliÄŸindeki koalisyon tarafından düzenlenen hava saldırısında en az 145 kiÅŸi hayatını kaybetti. Olayı ilk baÅŸta kabullenmeyen, ancak kesin kanıtların ortaya çıkmasından sonra kerhen üstlenen Riyad yönetimi, yaptığı resmi açıklamasında hatanın Aden merkezli Yemen kuvvetlerinin verdiÄŸi yanlış istihbarat sonucu gerçekleÅŸtiÄŸini duyurdu. Bu ve benzer “hata”ların sıklıkla meydana geldiÄŸini de hesaba kattığımızda, Yemen operasyonlarının herhangi bir sonuca ulaÅŸmayacağı da rahatlıkla tahmin edilebilir.''
 
Sonuç ve Senaryolar
 
Bu doÄŸrultuda Yemen’deki beÅŸ muhtemel senaryodan bahsedilebilir. Bunlar;
 
1. Yemen’e yönelik Suudi Arabistan öncülüğünde baÅŸlatılan hava operasyonlarının baÅŸarısız olması durumunda Husiler’e karşı ülkede Körfez finanslı kapsamlı ve geniÅŸ bir halk ayaklanması baÅŸlayabilir. Fakat bu senaryo ülkeyi geri dönüşü zor bir iç savaÅŸa doÄŸru götürebilir. Bu neden Riyad’ın böyle bir senaryoyu göz alması oldukça risklidir.
 
2. Yemen’de Irak ve Lübnan örneÄŸinde olduÄŸu gibi mezhep ve kabileye dayalı bir siyasi süreç baÅŸlayabilir. Bu yapılanmayı Körfez ülkeleri ve Ä°ran destekleyebilir. Dolayısıyla bu senaryo orta vadede baÅŸarılı olabilir.
 
3. Husiler, düzenlenen hava operasyonlarıyla birlikte Suudi Arabistan’a karşı olan kabileleri ve Zeydiler’in çoÄŸunu yanına çekerek kara operasyonları baÅŸlayabilir. Bunun hem maliyeti yüksektir hem de Körfez/Arap ülkelerinin baÅŸka bir Arap ülkesini iÅŸgali anlamına gelme riski vardır. Dahası kara harekatına katılan ülkelerin verdiÄŸi askeri zayiat iç kamuoyunda ciddi tepkilere neden olabilir. Öte yandan Yemen’e olası bir kara harekâtı bölgesel ve küresel risklerin göz önünde bulundurulmasını gerektirir. Zira böyle bir harekât dünya ticaretinde stratejik bir öneme haiz Bebül Mendeb BoÄŸazı’nın kapanmasına, dolayısıyla petrol fiyatlarının yükselmesine yol açabilir.
 
4. Yemen’deki geliÅŸmelere karşı siyasi söylemler dışında adeta bekle-gör politikası izleyen Ä°ran, Bahreyn’deki Åžii ayaklanmalarını tekrardan tetikleyebilir. Tahran yönetiminin Yemen’deki geliÅŸmelerden dolayı Suudi Arabistan veya di- ÄŸer Körfez ülkelerine ve Pakistan’a karşı askeri bir giriÅŸimde bulunması oldukça zor gözükmektedir. Ä°ran’ın ekonomik ve iç siyasi dengeleri Yemen’deki Husiler için Pakistan ile Suudi Arabistan’a karşı savaÅŸa girmesine müsaade etmeyebilir.
 
5. Suudi Arabistan ve diÄŸer Arap ülkeleri Ä°ran’ın bölgesel yayılmacı politikalarını önleyemezse bölgesel silahlanma ve nükleer faaliyet yarışı beklenebilir. Suudi Arabistan ve diÄŸer Körfez/Arap ülkelerinin, Ä°ran’ın nükleer faaliyetlerinin kendilerine yönelik tehdit olduÄŸu algısından dolayı nükleer santral kurma giriÅŸimlerini ön planda tutabilir.
 
DERLEYEN: MEHMED MAZLUM ÇELİK
 
DÜŞÜNCE MEKTEBİ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.