Sosyal Medya

Kürsü

Trump, üç Batı ve Türkiye - Nurşin Ateşoğlu Güney

Trump



ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın açıklamalarının ve ilk icraatlarının Meksika, Ä°ran, Irak, vb. ülkelerden aldığı tepkiler malum, ama pek fark etmediÄŸimiz bir memnuniyetsizlik dalgası aslında Batı’nın içinden yükseliyor: Ne Avrupa Trump Amerikası’ndan, ne de Trump Amerikası Avrupa kurumlarından mutlu.

 
Trump, BirleÅŸik Krallık BaÅŸbakanı Theresa May’in Washington resmi ziyareti öncesi NATO ve Avrupa BirliÄŸi (AB) aleyhinde konuÅŸmayı sürdürdü. Bununla da yetinmedi, Ä°ngiltere’nin AB’den ayrılma kararı Brexit’i ne kadar mantıklı bulduÄŸunu da açıkladı.
 
NATO’yu hem terörizmle yeterince mücadele etmediÄŸi için hem de üye ülkelerinin Ä°ttifak savunma bütçesine yeterli katkısı olmaması nedeniyle kıyasıya eleÅŸtiren Trump’a göre, NATO modası çoktan geçmiÅŸ bir örgüt. Ayrıca Trump’un seçimler sırasında Rusya ile iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirme konusundaki ifadeleri, NATO’nun DoÄŸu kanat ülkelerinde ciddi bir güvenlik endiÅŸesi yaratmıştı. Hatta Obama yönetimi NATO’daki Baltık ve DoÄŸu Avrupa ülkelerinin Ä°ttifak güvenlik teminatı hakkındaki şüphelerini gidermek için giderayak baÅŸta Polonya olmak üzere bazı merkezi Avrupa ülkelerine asker ve silah sevkiyatı yaptı.
 
Ancak Trump’ın açıklamalarından rahatsız olanlar sadece Ä°ttifak’ın DoÄŸu kanat ülkeleri deÄŸil. Almanya ve Fransa gibi AB’nin iki önemli lokomotif ülkesi de ciddi bir rahatsızlık içerisinde. Trump’ın AB’den de sadece Merkel Almanyası’na hizmet eden bir örgüt olarak bahsetmiÅŸ olması gözden kaçmadı. Karşılığında Merkel ve Fransa CumhurbaÅŸkanı François Hollande memnuniyetsizliklerini ifade etti. Öyle ki Hollande, Trump yönetiminin özellikle ticaret ve diplomasi alanındaki tavırlarıyla Avrupa için ciddi bir sorun olabileceÄŸini söylemekten çekinmedi.
 
Batı bölünüyor mu?
 
ABD BaÅŸkanı’nın NATO ve AB hakkındaki sözleri aslında Trump’ın artık Avrupa kıtasının meseleleriyle pek de ilgilenmediÄŸini gösteriyor. Trump böylece 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana tüm Amerikan baÅŸkanlarının savunageldiÄŸi Avrupa entegrasyon giriÅŸiminin desteklenmesi görüşüne de karşı çıkmış oluyor.
 
Trans-Atlantik dünya, yani Avrupa ve ABD’nin bölünmez güvenlik bütünlüğü bugün yeniden bir krizin eÅŸiÄŸinde. Aslında AB/NATO ile Trump yönetimi arasında yaÅŸanan gerilim, 2003 Irak müdahalesi sırasında Washington ile Brüksel arasında yaÅŸanan ciddi kırılmayı hatırlatıyor. O zaman bu kırılma o kadar ÅŸiddetliydi ki tek bir Batı görüşü olmadığını vurgulamak için 2003-2008 arasındaki o dönem Ä°ki Batı (Two West) olarak adlandırılmıştı. Avrupa Venüs’ten Amerika Mars’tan bakıyordu dünyaya ve tabii farklı ÅŸeyler görüyorlardı, tıpkı bugün gibi.
 
Bugün Trans-Atlantik camiada BirleÅŸik Krallık’ın bu tür bir kırılmanın önleyicisi olabileceÄŸini ve hatta Avrupa adına Avrupa-ABD arasında arabuluculuk yapabileceÄŸini, Ä°ngiltere’nin özel stratejik kültürü dolayısıyla iki Batı arasında gerilen ortamı yumuÅŸatabileceÄŸini umanlar var. Bu cenaha göre, eÄŸer May baÅŸarılı olursa, o zaman hem NATO’nun güvenirliliÄŸi teminat altına alınmış olacak hem de Ä°ttifak’ın Rusya nezdindeki caydırıcılığı daha da kuvvetlenecek.
 
Trans-Atlantik dünya, yani Avrupa ve ABD’nin bölünmez güvenlik bütünlüğü bugün yeniden bir krizin eÅŸiÄŸinde. Aslında AB/NATO ile Trump yönetimi arasında yaÅŸanan gerilim, 2003 Irak müdahalesi sırasında Washington ile Brüksel arasında yaÅŸanan ciddi kırılmayı hatırlatıyor. O zaman bu kırılma o kadar ÅŸiddetliydi ki tek bir Batı görüşü olmadığını vurgulamak için 2003-2008 arasındaki o dönem Ä°ki Batı (Two West) olarak adlandırılmıştı.
Ancak umut edilen her zaman gerçekleÅŸmeyebilir. May Ä°ngilteresi’nin NATO’nun geleceÄŸi, terörizmle mücadele ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi gibi konular dışında, ABD ile baÅŸta ticaret olmak üzere birçok önemli konuda ortak çıkarlara sahip olduÄŸunu da unutmamak gerekiyor. May, Trump’ı Avrupa deÄŸerlerinin önemine ikna edemezse, bazı uluslararası hususlarda Trump Amerika’sı ile beraber Merkel-Hollande Avrupa’sına aykırı hareket edebilir.
 
Londra, Brüksel ve Washington hattında Batılı değerlerin farklı yorumlanması nedeniyle ortaya çıkabilecek kırılmalara şahit olabileceğimiz farklı bir dönem var önümüzde. Bu kez bu kırılmalar belki de iki değil, Üç Batı gerçekliğine yol açabilir.
 
NATO’da eski tartışma, yeni konjonktür
 
Aslında ABD son yıllarda NATO’daki Avrupalı müttefiklerini Ä°ttifak içinde savunma konusunda mali yükümlülüklerini yerine getirmediÄŸi gerekçesiyle sürekli eleÅŸtiriyordu. Bu konu Ä°ttifak’ın hem Galler hem de VarÅŸova’daki zirvelerinde ele alınmıştı.
 
ABD’nin eleÅŸtirilerinde bir haklılık payı var: NATO’nun Avrupalı üyelerinin uzun süredir Ä°ttifak savunması için belirtilmiÅŸ oranlarda mali katkıda bulunamadıkları herkesçe biliniyor.
 
Ancak savunma konusundaki mali yükün adil paylaşılması meselesi yeni bir tartışma konusu deÄŸil. Amerikan yönetimlerinin bu konuda Avrupalılara yönelik eleÅŸtirileri 1960’lara kadar uzanıyor. NATO 1949’da kurulduÄŸunda, ABD Avrupalı müttefiklerine Ä°ttifak’ın kolektif güvenlik mekanizması çerçevesinde bir güvenlik teminatı sundu. SoÄŸuk SavaÅŸ’ın baÅŸlarında Avrupa’nın ciddi iktisadi sorunları vardı. Bu nedenle Washington Avrupalı müttefiklerine NATO’yla saÄŸladığı güvenlik ÅŸemsiyesinin maliyetinin büyük bir kısmını yansıtmadı. Washington’a göre, iktisadi açıdan ileride kendi kendine yetecek bir Avrupa, geniÅŸlemekte olan ABD ekonomisi için de çok faydalı bir pazar olacaktı, bu nedenle Avrupa’ya yardım elini uzatmaktan çekinmedi.
 
O yıllarda, Avrupa ülkelerinin olası bir Rus saldırısı karşısında NATO tarafından korunması, Washington’un çıkarlarıyla birebir örtüşüyordu. Özellikle 1950 Kore Savaşı’ndan sonra tıpkı VarÅŸova Zirvesi sonrası Avrupa’ya yerleÅŸtirilen yeni askeri birlikler gibi, NATO Almanya’ya ABD, Ä°ngiliz ve bir miktar da Fransız ve Kanada askerini konuÅŸlandırmıştı.
 
ABD-Avrupa balayının sonu
 
Ancak ABD-Avrupa balayının da bir sonu vardı. Federal Almanya’nın NATO’ya dahil olması sonrası Kennedy yönetimi Ä°ttifak’ın hem nükleer güce olan bağımlılığını azaltmak hem de konvansiyonel imkanlarını arttırmak üzere harekete geçti ve Almanya’daki Amerikan askeri varlığını tartışmaya açtı. 1960’larda alevlenen bu tartışmalarla ortaya birçok önemli soru çıkmıştı: Almanya’daki ABD askerlerinin maliyetini kim karşılanacaktı? Almanya’daki Amerikan askerleri, ABD’nin mi yoksa Avrupa’nın çıkarlarına mı hizmet ediyordu? Kimin daha çok çıkarına hizmet ediyorsa mali yükü de o taraf üstlenmemeli miydi?
 
Bu sorular 10 yıl boyunca soruldu. ABD’de Johnson hükümeti Avrupalı müttefiklerine savunma mükelleflerini artırmaları yönünde baskı yapmayı haklı görüyordu çünkü Vietnam’ın yarattığı ağır mali yükün altında ABD Avrupa güvenliÄŸi için para harcarken, Fransa Ä°ttifak’ın askeri kanadından çekilivermiÅŸti. 1970’lerde Avrupa devletlerinin artık iktisaden kötü durumda olduÄŸunu da kimse iddia edemezdi. ABD’deki bu halet-i ruhiye, 1966’da Kongre’de Washington’ın Avrupa’ya sunduÄŸu güvenlik teminatını zedelemeden Avrupa’daki askeri varlığını azaltmasını öngören bir tasarıya kapı açtı. Bu zor hedef, gerçekleÅŸtirilemeyen bir proje olarak kaldı.
 
Bu eski tartışmaları hatırlamak bize ÅŸunu gösteriyor: Zaman zaman Washington DC’de birileri Avrupa’nın savunulmaya deÄŸer olup olmadığını sorgular; akabinde Avrupa’da da birileri ABD’nin NATO bünyesinde Avrupa’ya verdiÄŸi güvenlik garantisinin iÅŸlevselliÄŸini tartışır. Batı’nın yekpare duruÅŸu tartışmaya açılır, perde arkasında NATO güvenliÄŸinin maliyet hesabı yapılır, maliyet paylaşım pazarlıkları gerçekleÅŸir. NATO çevresi bu tür hesaplara alışıktır. Bu nedenle Trump, NATO müttefiklerine malum çaÄŸrıyı yapınca Brüksel’dekiler muhtemelen déja-vu dediler.
 
Fakat bu kez sanki Batı, Batı’yı cezalandırmakla tehdit ediyor. En azından Trump’ın üslubundaki sertlik bu korkuyu tetiklemiÅŸ görünüyor. SoÄŸuk SavaÅŸ yıllarında Amerikan yönetimleri Avrupalı müttefiklerini bu konuda sıklıkla suçlamış ama asla cezalandırmamıştı. Åžimdi Avrupa’da endiÅŸeyle Trump’un nasıl bir yol izleyeceÄŸi merak ediliyor. Acaba Trump yönetimi Obama döneminin sonunda Avrupa’da konuÅŸlandırılmış Amerikan askerlerinin maliyetini NATO’da bu askerleri misafir eden ülkelere mi ödetecek? Washington ileride Avrupa’dan askerlerini geri çeker mi? Gelecekte olası bir saldırı karşısında ABD Avrupa’nın savunulmasını üstlenir mi?
 
Bu zorlu jeopolitik ortamda, aslında Türkiye’nin doÄŸal bir çekim alanı olması muhtemel. Bu çekiciliÄŸin emareleri de sanki duyuluyor. Avrupa kalesinin liderleri, önce Theresa May, sonra Almanya Åžansölyesi Angela Merkel Ankara’ya geldiler.
Peki Trump’ın bu görüşünün ardında ne var? Bir iddiaya göre, Trump’ı NATO/AB karşıtı bir söylem benimsemeye iten en önemli faktör, realist ekolün çıkarsamaları ve ekol temsilcilerinin BaÅŸkan’a tavsiyeleri. Realist görüşün duayenlerinden John Meirsheimer’a göre, ABD’nin küresel güç dengelerini kendi lehine çevirebilmesi için daimî olarak gözetmesi gereken üç önemli bölge var: Avrupa, OrtadoÄŸu ve Asya. Meirsheimer, Asya dışında Avrupa ve OrtadoÄŸu’daki hiçbir gücün mevcut güç dengesini ABD’nin aleyhine dönüştürecek kapasitede olmadığını ve Washington’un artık Avrupa ile ilgilenmesinin gerekmediÄŸini öne sürüyor. Meirsheimer, Trump Amerika’sının Rusya ile iÅŸbirliÄŸi yaparak dikkatini Asya’da Çin’in dengelenmesine vermesini istiyor.
 
Batı’nın Avrupalı aktörleri endiÅŸeli. Avrupa farklı sorunlar yaÅŸarken Trump Amerikası’nın sorgulamasına hazır deÄŸil. Yanlış cevap Batı’da yeni bölünmeleri tetikleyebilir.
 
Avrupa-Atlantik dünyası bölünürken Türkiye
 
Bundan üç-dört ay önce hiç konuÅŸulmayan bir olasılık Avrupa’nın kapısına dayandı. Batı yekpareliÄŸini korumakta zorlanıyor ya da bu birlikteliÄŸin bedelini ödemek zorunda olan Avrupa stratejik bir sıkışıklık yaşıyor. Sonuç pek istenmeyen biçimde iki Batı, ya da Londra’nın da oyuna katılmasıyla üç Batı olabilir.
 
Peki, zaten tek Batı’nın stratejik vizyonundan memnun olmamak için pek çok haklı sebebi olan Ankara için durum ne?
 
Bu zorlu jeopolitik ortamda, aslında Türkiye’nin doÄŸal bir çekim alanı olması muhtemel. Bu çekiciliÄŸin emareleri de sanki duyuluyor. Avrupa kalesinin liderleri, önce Theresa May, sonra Almanya Åžansölyesi Angela Merkel Ankara’ya geldiler.
 
Trump Amerikası gerçekliÄŸi, Avrupa’da denge-maliyet hesaplarının yeniden yapılmasına yol açacak. Bu gerçeklikle hareket eden Avrupa liderleri ÅŸimdiden Trans-Atlantik iliÅŸkilerde yaÅŸanabilecek olası kırılmaları mümkünse önleyecek, mümkün deÄŸilse hasar yönetimini gerçekleÅŸtirecek bir stratejiyi devreye sokmuÅŸ görünüyorlar. Merkel ve May’in Ankara ziyaretleri de bu yeni stratejinin bir parçası.
 
Küresel anlamda kartların yeniden dağıtıldığı bir döneme giriyoruz, son bir iki haftada OrtadoÄŸu ve Avrupa güvenliÄŸini ilgilendirecek stratejik önerilerin birer ikiÅŸer tartışmaya açıldığını gördük. Türkiye de tam bu jeopolitik yeniden yapılanmaların ortasında. Bu nedenle büyük güçler konumlarını birbirlerine karşı yeniden belirlemeye çalışırken, kendilerini Ankara’ya anlatmaya daha çok çalışacaklar ve umuyoruz Ankara’nın ne dediÄŸine de daha çok kulak verecekler.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.