Sosyal Medya

Dünya

İslam ve Türkiye karşıtı Wilders iktidara geliyor

Dünya Donald Trump'ın başkan seçilmesinin şokunu yaşarken Hollanda’da İslam karşıtlığıyla tanınan bir başka isim, iktidara yürüyor.



Amerika BirleÅŸik Devletleri’nde Ä°slam ve göçmen karşıtı söylemleri büyük tepki çeken Donald Trump’un beklenmeyen bir ÅŸekilde seçimleri kazanması sürprizdi. Ancak Hollanda’da Ä°slam karşıtlığıyla tanınan bir baÅŸka siyasi lider, göz göre göre iktidara tırmanıyor.

EÄŸer kamuoyu yoklamaları ve toplumsal beklentiler doÄŸru ise 15 Mart seçimlerinde Hollanda’nın yeni baÅŸbakanı Geert Wilders olacak ve muhtemelen hiç kimse buna ÅŸaşırmayacak. Çünkü kamuoyu yoklamalarına göre aşırı saÄŸ Özgürlük Partisi (PVV), 150 sandalyeden oluÅŸan parlamentoda en az 35 sandalyeyi alacak ve birinci parti olarak ülkede siyasete damgasını vuracak. 

Åžimdi siyasi gözlemciler, akademisyenler ve özellikle de ülkedeki Müslüman gruplar, Wilders’in baÅŸbakan olması halinde ülkenin nasıl bir dönüşüm geçireceÄŸini merak ediyorlar. Bir baÅŸka deyiÅŸle gözler seçimlerden ziyade seçim sonrası döneme çevrilmiÅŸ durumda ve insanlar olası geliÅŸmeleri tahmin etmeye çalışıyorlar.

UZLAŞI KÜLTÜRÜ VAR AMA...

15 Mart sonrası Hollanda’yı nasıl bir tehlikenin beklediÄŸini anlamak istiyorsak şüphesiz ki ülkenin genel atmosferine, Wilders liderliÄŸinde büyüyen Özgürlük Partisi’nin nasıl bir parti olduÄŸuna ve ne yapmak istediÄŸine yakından bakmak gerekiyor.

Hollanda “uzlaÅŸma kültürü”ne dayanan bir siyaset anlayışına sahip ve bu uzlaşı kültürü, Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan beri süren koalisyon hükümetlerinin bir sonucu. 2012 yılından bu yana ülkede liberal parti (VVD) ile İşçi Partisi (PvdA) koalisyonuna dayalı bir hükümet iÅŸ başında. 

Daha önce Hollanda, Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDA) büyük hükümet ortağı olduÄŸu koalisyonlarla yönetildi. Liberaller hemen hemen her koalisyonda yer aldılar ve giderek de oylarını artırdılar. Bunun zıddına ülkenin geçmiÅŸinde önemli roller oynayan Hristiyan Demokratlar ve İşçi Partisi giderek zayıfladı ve bu partilerden memnun olmayan kitleler aşırı saÄŸ partiye kaydılar.

BU KEZ PUSULA WILDER'İ GÖSTERİYOR

UzlaÅŸma kültürü ve koalisyon hükümetleri, uluslararası arenada Hollanda için bir baÅŸarı olarak görülse de aslında ülke sakinleri açısından suya sabuna dokunmayan koalisyon hükümetleri sıkıcı bir rutin olarak algılanıyor. 

Seçimler oluyor, hükümetler deÄŸiÅŸiyor ama ülkede yapılmak istenen reformlar yapılamadığından halk sürekli bir biçimde aynı senaryoyu icraata koyan hükümetler geçidini izliyor. Neticede ülke insanının canına tak etmiÅŸ olmalı ki, bu kez Hollanda köklü bir deÄŸiÅŸim istiyor ve bu deÄŸiÅŸimi ancak aşırı saÄŸ parti lideri Wilders’in gerçekleÅŸtireceÄŸini düşünüyor!

KÄ°M BU WILDERS?

Wilders, siyasal kariyerine, 1997 yılında Liberal Parti'den Utrecht Belediye Meclisine meclis üyesi olarak seçilmesiyle baÅŸladı. Bir yıl sonra, yine aynı partiden Hollanda Parlamentosu’na milletvekili seçildi. 

Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi üyeliÄŸi konusunda, partisinin grup görüşüne muhalefet ettiÄŸi için 3 Eylül 2004 yılında partisinden ayrıldı ve tek kiÅŸiden oluÅŸan kendi grubunu (Wilders Grubu) kurdu. Bu andan itibaren Wilders’i, Hollanda’da siyasal ve toplumsal tartışmaların önemli bir aktörü ve ekseni olarak görmeye baÅŸlıyoruz.

AŞIRI SAĞCI BİR SÖYLEM

Wilders Grubu, tek kiÅŸilik bir hareket ve liberal parti VVD’nin grup görüşüne bir tepki olarak doÄŸdu. Liberal Parti'den ayrıldığı 2004 yılında parti içinde yaÅŸanan bazı tartışma ve olaylar, Wilders’in siyasal yöneliminin göstergesi olması bakımdan oldukça önemli. 

Wilders, bir arkadaşıyla (Gert-Jan Oplaat) parti içi tartışmaları teÅŸvik etmek amacıyla 10 maddelik bir manifesto yayınlamıştı. Manifestoda yer alan maddeler dikkatle incelendiÄŸinde, bu iki kiÅŸinin amaçlarının partiyi daha aşırı saÄŸ bir çizgiye çekmek olduÄŸu anlaşılıyor. 

Zira bu manifestoda "radikal Müslümanların sınır dışı edilmesi, üç kez suç iÅŸleyen kiÅŸilere müebbet hapis cezası verilmesi, geliÅŸme yardımlarının yarıya indirilmesi, sol partilerle asla bir koalisyon hükümetinin kurulmaması ve nihayet Türkiye’nin AB’ye hiç zaman alınmaması" gibi daha çok aşırı saÄŸcı söyleme uygun düşen önlemler öneriliyordu.

MİLLİYETÇİ DEĞİL YURTSEVERMİŞ

2005 yılının Mart ayında Wilders, 19 sayfalık “Bağımsızlık Bildirisi”ni açıklayarak, Özgürlük Partisi’nin (Partij voor de Vrijheid) kurulduÄŸunu kamuoyuna deklare etti. Bu bildiride Wilders, kendisini milliyetçi (nationalistisch) deÄŸil, yurtsever (patriottisch) olarak tanımladı. 

Böyle bir tanım, Hollanda toplumunda ve siyasetinde anlaşılır bir dil; Hollanda, milliyetçiliÄŸin daha çok Alman nazizmi ve aşırı saÄŸcılıkla özdeÅŸleÅŸtirildiÄŸi bir ülke. Bu olumsuz çaÄŸrışımlardan kurtulmak için Wilders, daha iÅŸin başından itibaren kendisine ve partisine uygun bir söylem olarak yurtseverliÄŸi buldu. 

Fakat bildiriyi inceleyen ve yorumlayan uzmanlar, partinin Hollanda siyasetinde son yıllarda sivrilmiş başka bir aşırı sağcı olan Pim Fortuyn ve onun çizgisindeki LPF (Pim Fortuyn Listesi) ile ortak noktalara sahip olduğunu tespit etmişlerdi.

DİKKAT ÇEKİCİ BİR BAŞARI

Özgürlük Partisi, ilk girdiÄŸi 2006 seçimlerinde yüzde 6 kadar oy alarak 9 milletvekili çıkarırken, bir sonraki seçimlerde oylarını yüzde 150 artırarak, toplam oyların yüzde 15’inden fazlasını toplamayı baÅŸardı. 

Nereden bakılırsa bakılsın Özgürlük Partisi, 1,5 milyona yakın bir seçmen grubunu ikna etti ve bu gücüyle, Hollanda’nın en büyük partilerinden Hıristiyan Demokrat Partisi’ni geçerken, İşçi Partisi’ne de yakın bir güce ulaÅŸtı. 

BaÅŸka bir deyiÅŸle Wilders partisini Hollanda’da büyük partilerle yarışan bir konuma yükseltti. Bu, siyasette çok fazla ömrü olmayan bir kiÅŸi ve yepyeni bir parti için oldukça dikkat çekici bir baÅŸarı.

HER KESİMDEN SEÇMENİ VAR

Bu sorunun cevabını bulmak için 2010 seçim sonuçlarını incelemek yeterli olacak. 2010 yılında yapılan seçimlerde en fazla oy kaybeden parti, Hıristiyan Demokrat Parti olmuştu.

Bu parti, yüzde 26,5 gibi bir orandan yüzde 13,6 oranına kadar düştü. Yani yüzde 13'lük bir oy kaybına uÄŸradı. Öte taraftan Sosyalist Parti de, epeyce bir oy kaybına uÄŸrayarak bu seçimlerden zararlı çıktı. 

İşçi Partisi için fazla bir kayıp söz konusu değil, ama o da kaybeden tarafta yer aldı. Kısacası bu seçimle birlikte Hollanda siyaseti aşırı sağa doğru bir kayma yaşadı ve Özgürlük Partisi, özellikle Hıristiyan Demokratların tabanından oy alarak bu kaymayı gerçekleştirdi.

TAHMİNLER BİRİNCİ PARTİ OLACAĞI YÖNÜNDE

Hollanda’da 2012 yılında yapılan son seçimlerde Liberal Parti bir sürpriz yaparak parlamentoda 41 sandalye ile ülkenin en büyük partisi oldu. Bunu takiben İşçi Partisi 38 sandalye elde ederek ikinci büyük parti konumuna yerleÅŸti. 

DoÄŸal olarak bu seçimin kazananları olmaları bakımından bu iki parti ülkede hükümeti kurma görevi aldılar ve o günden beri ülkeyi yönetiyorlar. Son seçimlerde sandalye sayısı 15 olan Özgürlük Partisi'nin, önümüzdeki mart seçimlerinde en büyük parti haline geleceÄŸi tahmin ediliyor. 

Bir baÅŸka deyiÅŸle, oldukça renkli ve parçalanmış bir parlamento yapısına sahip Hollanda’da, diÄŸer partiler oy kaybederken Özgürlük Partisi 35-38 sandalye ile meclisin en büyük grubunu oluÅŸturacak.

'KUR'AN'IN YASAKLANMASI, TÃœM CAMÄ°LERÄ°N KAPATILMASI...'

Daha önceki yıllarda, diğer partiler gibi görece detaylı bir seçim beyannamesi hazırlayan Özgürlük Partisi bu seçimlere tek sayfalık bir beyanname ile giriyor. Bu beyannamede iki satır giriş cümlesi ve toplam 11 maddelik bir liste yer alıyor.

Ä°lk cümle milyonlarca Hollandalının ülkedeki “Ä°slamlaÅŸma”dan ÅŸikâyetçi olduÄŸunu belirtiyor, ikinci cümle ise göçmenlere ayrılan bütçenin “normal Hollandalı”ya harcanacağını duyuruyor. 11 maddelik listenin ilk maddesi, “Ä°slam'dan arındırma” baÅŸlığı altında yapılacak faaliyetleri sıralıyor: 

"Müslüman ülkelerden gelen göçmenlere sınırların kapatılması, mültecilere verilmiÅŸ oturum ruhsatlarının iptal edilmesi, kamu kurumlarında başörtünün yasaklanması, kamu düzeniyle çeliÅŸen baÅŸka Ä°slami simgelerin yasaklanması, tüm camilerin kapatılması, Kur’an’ın yasaklanması, çifte vatandaÅŸlığa sahip suç iÅŸleyenlerin vatandaÅŸlıktan çıkarılması ve sınır dışı edilmesi, radikal Müslümanların tedbiren içeri alınması ve Suriye’ye giden cihatçıların ülkeye dönmelerinin engellenmesi."


Ä°kinci maddede Hollanda’nın Avrupa BirliÄŸi’nden çıkması ve bağımsızlığı vurgulanıyor. Üçüncü madde, doÄŸrudan demokrasinin, baÅŸka bir deyiÅŸle referandumun uygulanmasını içeriyor. 
Diğer maddelerde kiraların düşürülmesi, bakım işlemlerinde özkatkının kaldırılması, gelişmekte olan ülkelere yardımın kesilmesi, bakım sektöründe tasarrufların kaldırılması, gelir vergisinin düşürülmesi, taşıt vergisinin yarı yarıya indirilmesi gibi somut önlemler sıralanıyor.

ÃœLKEYÄ° KARANLIK GÃœNLER BEKLÄ°YOR

Seçim programı incelendiÄŸinde aslında bir yandan Ä°slam'la mücadele edilirken diÄŸer yandan da dar gelirli kesimlerin yararına iyileÅŸtirmeler yapılmak istendiÄŸi açıkça görülüyor. 
Böyle bir program özellikle dar gelirli, emekli, iÅŸsiz ve yoksul Hollandalıların hoÅŸuna gidiyor ve aşırı saÄŸa ilgiyi artırıyor. Bu da aşırı sağın bir diÄŸer özelliÄŸini gösteriyor: 
Karmaşık sorunlara basit çözümler önermek. Seçim programının kendisi bile herkesin anlayabileceği kadar kısa ve basit bir program.

AÇIK ÜLKE İMAJINI KÖKTEN SARSACAK

Özetlemek gerekirse, 15 Mart sonrası dönemde Hollanda’yı kötü ve karanlık günler bekliyor. Aşırı sağın bazı önlemleri tam olarak uygulaması mümkün görünmese de toplumsal ve siyasal gerilimlerin üst düzeye çıkacak muhakkak. 

Amerika’da olduÄŸu gibi iktidar karşıtlarının sokaÄŸa çıkması ve “hükümeti istemiyoruz” ÅŸeklinde sloganlar atması beklenebilir. Ãœlkede bugüne kadar Müslümanlar üzerinde estirilen psikolojik terör, birçok Müslümanın kendi ülkesine dönme eÄŸilimlerini artırabilir ve bu ÅŸekilde geri dönüş akımı hızlanabilir. Bu doÄŸal olarak Hollanda’nın uluslararası arenada, bugüne kadar sahip olduÄŸu misafirperver, hoÅŸgörülü ve açık ülke imajını kökünden sarsacak.

Bu geliÅŸmeler karşısında monarÅŸinin ve muhalefetin oynayacağı rol kritik bir önem arz ediyor. Bugüne kadar yerleÅŸik siyasi partiler kendi tabanlarındaki kaymaları engellemek için aşırı saÄŸa prim veren popülist politikalar izlediler ve bu politikalar aşırı sağı engellemek yerine büyüttü. Bu durumda söz konusu partilerin de bir nevi günah çıkartmaları ve kendilerini gözden geçirmeleri gerekecek.     

Prof. Dr. Kadir Canatan. Ä°stanbul Sabahattin Zaim Ãœniversitesi Öğretim Ãœyesi 

AA

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.