Güncel
'Teröre karşı sosyal politikalarımız yok'
Türkiye, farklı motivasyonlarla saldırılar düzenleyen terör örgütleriyle mücadele ediyor. Uzmanlara göre terörle, sadece istihbari ve polisiye önlemlerle mücadele etmek yetmez, aynı zamanda toplumun direncini de artırmak gerekiyor. Bunu yapmanın yolu da, yerel dinamikleri göz önüne alan sosyal politikalar üretmek. Ancak, böyle bir anlayış henüz Türkiye’de gelişmiş değil.
Türkiye, baÅŸta PKK ve IŞİD olmak üzere çeÅŸitli örgütlerin her zamankinden de yoÄŸun bir biçimde saldırıları altında. Bu saldırıların sıklık kazanması uluslararası konjonktürden ve Türkiye’nin içinde bulunduÄŸu bölgedeki geliÅŸmelerden bağımsız deÄŸil.
Uzmanlara göre, bu saldırıların önlenmesi ve faillerinin yakalanması kadar, toplumun direncinin bu saldırılara karşı güçlendirilmesi de önemli. Toplumun direncinin arttırılmasıysa ancak sosyal politikalar geliştirmekle mümkün. Fakat bu sosyal politikaların neler olması gerektiğini ortaya koyabilmek için önce bu konuda araştırma yapan kurumlara, toplumun yumuşak fay hatlarını güçlendirmeye ve yerel dinamikleri göz önünde bulunduran bir anlayışa ihtiyaç var.
“Terörün üç amacı var”
TOBB Ãœniversitesinden Prof. Nihat Ali Özcan, Türkiye’nin karşı karşıya olduÄŸu saldırıların PKK, IŞİD, FETÖ, DHKP-C gibi farklı örgütler tarafından, farklı motivasyonlarla yapıldığını, kullanılan ÅŸiddet düzeyinin de, toplumda yol açtığı tepkinin de farklı olduÄŸunu, dolayısıyla hepsiyle ilgili ayrı politikalar geliÅŸtirmek gerektiÄŸine dikkat çekiyor. Ancak bununla birlikte ortak amacı da hatırlatıyor:
“Terörün üç amacı var. Birincisi, yıldırma. Vatandaşı yıldırıp, umudunu bitirmek. Sistemin meÅŸruluÄŸunu sorgulatmak. Ä°kincisi, yıpratmak. Devletin kurumlarını yıpratıp, vatandaşın devlete olan güvenini sarsmak. Üçüncüsü de, provokasyon. Devleti provoke edip, gereÄŸinden fazla güç kullanmaya zorlamak ve böylece toplumda yeni kırılmalar yaratmak.”
Özcan’a göre, bu amaçlara ulaÅŸmak isteyen örgütlerin saldırı eylemleri, biçimleri ve yerleri de rastgele seçilmiÅŸ deÄŸil.
“Örgütler, toplumda zaten var olan etnik, dini, mezhepsel, sınıfsal ayrışmaları derinleÅŸtirecek biçimde eylemlerini yaparlar. Ä°ÅŸte bu yüzden, terörle mücadelenin sosyal yönünün, bunlar dikkate alınıp, buna göre politikalar üretilmesi gerekir. “
Özcan’a göre, terörle mücadelenin toplumsal boyutunda baÅŸarılı olmak için her ÅŸeyden önce terörün amacı ve toplumun fay hatlarını hedeflemesiyle ilgili bir ‘farkındalık’ yaratılması gerekiyor. Böyle bir farkındalıksa, yalnızca okul gibi formel alanlarda deÄŸil, sivil toplum ve medyanın katılımıyla saÄŸlanabilir.
“Ancak her ÅŸeyden önce, devletin ‘terörle sosyal alanda da mücadele etmeliyim, böyle bir sorunum var’ demesi gerek. Sonra bunun için zaman, para, insan gücü, kaynak ayıracak. Bunları bir araya getirip bir strateji ortaya koyacak ve bunu uygulayacak. “
“Bakış açısı deÄŸiÅŸmeli”
SETA Vakfı güvenlik araÅŸtırmacısı Talha Köse de toplumu yıldırmayı, fay hatlarını derinleÅŸtirmeyi hedefleyen saldırılara karşı toplumsal direncin artırılması gerektiÄŸine iÅŸaret ediyor. Ancak Talha’ya göre, Türkiye’de henüz böyle bir anlayış yok. Talha, bakış açısını deÄŸiÅŸtirerek, ‘terörün sosyal, psikolojik ve daha deÄŸer bazlı boyutları olduÄŸunu da öngören bir yaklaşıma ihtiyaç duyulduÄŸunu söylüyor:
“Mücadeleyi tabana da yaymak gerekiyor. Böyle bir bakış açısı toplumda etkili olan kiÅŸilerin, toplum tabanına deÄŸen diÄŸer aktörlerin de dahil edilmesi öngörür; arkadaÅŸ, hemÅŸehri ortamından, okula camiye kadar. Bunu yapmak o kadar kolay deÄŸil. Güvenlik bürokrasisi siyah beyaz bakıyor çünkü.”
Talha, mücadele için sosyal politikalar üretilirken, yerel dinamiklerin dikkate alınması gerektiğinin de altını çiziyor:
“Terörün niye ortaya çıktığına bakarken, katılan insanların hangi gerekçelerle katıldığına bakarken, lokal koÅŸulları dikkate almak gerekir. Yerel bazda durum tespiti yapıp, ona göre politika üretilmesi gerekir. “
“AraÅŸtırma merkezleri gerek”
Hitit Ãœniversitesi ve Türkiye Ekonomi Politikaları AraÅŸtırma Vakfı’ndan (TEPAV) Prof. Hilmi Demir de benzer bir görüşte. Demir’e göre, terörle mücadelede polisiye tedbirlerin yanında bireylerin örgütlere katılımını engelleyen sosyal politikalar da geliÅŸtirilmeli:
“Terörle mücadelenin bu ayağı eksik olursa terörist ile mücadele etmiÅŸ olursunuz ama terörle mücadele edemezsiniz. En önemli husus budur. Bizim mücadelemizin asıl ana eksenini terörle mücadele oluÅŸturmak zorundadır, teröristle olduÄŸu kadar. Bunlar birbirini tamamlayan süreçlerdir. Buradaki asıl mesele bireyin terörist bir grubu katılımını engellemek olmalı ama bu konuda bir sorun yumağı ile karşı karşıyayız. Çünkü, bu konuda bir ÅŸey yapabilmek için bireyin terör örgütüne nasıl katıldığı, nasıl radikalleÅŸtiÄŸi konusunda bir bilgi birikiminizin olması lâzım.”
Demir’e göre, bu birikimi saÄŸlayacak olan ise, bu konuda araÅŸtırma yapan, farklı disiplinleri bir araya getiren, konunun ekonomik, sosyal, kültürel, dini boyutlarını sahada araÅŸtıran kurumlar.
“Terörle mücadele akademileri, enstitüleri, araÅŸtırma merkezleri olmalı. Türkiye de böyle bir ÅŸey yok. Dolayısıyla, o sosyal politikaların ne olması gerektiÄŸini ve karar alıcılara sosyal politikalar konusunda ne yapılması gerektiÄŸini raporlayacak kurumsal yapılarımız yok. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı bu. “
Demir’e göre bu tip kurumları, devletin deÄŸil, üniversitelerin, sivil toplum örgütlerinin, düşünce kuruluÅŸlarının ve üniversitelerin devlet desteÄŸi de alarak oluÅŸturması gerek. Oysa, Demir’e göre Türkiye’de bu tip çalışmalar yapılmaya kalkışılsa bile, devlet bürokrasisi bilgi vermekten çekiniyor.
“Görünmez ve açıklanamaz ÅŸey korku yaratır. Bizim de, Batı’da olduÄŸu gibi her terör olayını bütün ayrıntılarıyla görünebilir ve açıklanabilir kılmamız gerekir ki, terörle mücadele edebilelim. Sosyal politikaların en önemli boyutlarından biri terör eylemlerinin açıklanabilir ve görünür hale gelmesini saÄŸlamaktır. Çünkü, açıklanamayan ÅŸey ilgi çeker, korku yaratır, cazibe merkezi haline gelir.”
Kaynak: Al Jazeera
Henüz yorum yapılmamış.