Sosyal Medya

Güncel

Her 9 Kişiden Biri Her Gece Yatağa Aç Gidiyor

Dünyada her 9 kişiden birinin yatağa aç gittiğini söyleyen Oxfam International İcra Direktörü Winnie Byanyima, böyle bir gerçeğe rağmen dünyanın önümüzdeki 25 yıl içerisinde ilk trilyonerini görebileceğini söyleyerek küresel eşitsizliğe dikkat çekiyor.



Şanslı Azınlık, Unutulan Çoğunluk

Winnie Byanyima / Al Jazeera

2015’te dünyadaki en zengin 62 kiÅŸinin toplam serveti, en yoksul ve savunmasız durumdaki 3,6 milyar insanın toplam varlıklarına eÅŸitti. 2016’da ise bu denklemin zenginler tarafında sadece sekiz kiÅŸi vardı ve hepsi de erkekti.

Oxfam International’ın Ä°cra Direktörü olarak buna dikkat çekmekteki amacım, abartılı bir tablo ortaya koymak deÄŸil. Aksine, küresel eÅŸitsizliÄŸe iliÅŸkin yeni veriler, dünyanın yoksul yarısının elindeki toplam varlığın tahmin ettiÄŸimizden daha az olduÄŸunu gösteriyor. Bu yıla dair ayrıntılı rakamları geçen yılın tahminlerine uyguladığımızda görüyoruz ki, 2015’te 62 kadın ve erkek deÄŸil, dokuz erkek en yoksul 3,6 milyarlık kesiminkine eÅŸit bir servete sahipmiÅŸ.

Şanslı azınlığın mensupları ile geri kalanlarımız arasındaki bu eşitsizliğin etkileri her yerde hissediliyor, ama bunu en ağır yaşayan kesim, unutulan yoksullar, özellikle de kadınlar.

Yüz milyonlarca insanı unutan ekonomi

Dokuz kiÅŸiden biri her gece yataÄŸa aç gidiyor. Bugün hâlâ dünya nüfusunun yüzde 10’u günde 2 dolardan az kazanıyor. DiÄŸer yandan, süper zenginlerin serveti öylesine hızlı artıyor ki, dünya önümüzdeki 25 yıl içerisinde ilk trilyonerini görebilir. Ama mesele rakamlarla oynanan bir oyundan ibaret deÄŸil. Bu rakamlar, yüz milyonlarca insanı unutup terk etmiÅŸ ve daha iyi, daha adil ve daha müreffeh bir gelecek ÅŸansını göz ardı eden bir ekonomik sistemi yansıtıyor.

Oxfam’ın Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu ile aynı tarihlerde yayınladığı eÅŸitsizlikle ilgili son rapor, son derece adaletsiz ekonomimizin iç iÅŸleyiÅŸini ortaya koyuyor ve bunun nasıl yeniden dengeye oturtulabileceÄŸine dair çözüm önerileri getiriyor. Raporda, süper zenginlerin yönetimindeki büyük kuruluÅŸların, varlıklı hissedarlarının kârını en yüksek düzeye çıkarmak için nasıl vergi kaçırdıkları, ücretleri aÅŸağı çektikleri, üretici fiyatlarını kıstıkları ve iÅŸletmelere daha az yatırım yaptıkları anlatılıyor. Süper zengin seçkinlerin -ki siyasi liderlerimiz bu kesime adeta minnet duyuyor gibi- her ne pahasına olursa olsun salt ÅŸahsi menfaat ve kâr peÅŸinde koÅŸtuÄŸunu gösteren sayısız örnek var.

Servet, yoksulların cebine “damlamıyor”. Bunu artık Oxfam da, Uluslararası Para Fonu da, Dünya Bankası da biliyor. Yoksul insanlar ise zaten hep biliyordu. Yani hükümetler GSYÄ°H’yi her ne pahasına olursa olsun arttırmaya çalıştığında, yoksulluk, hastalık, sömürü ve mahrumiyetten zaten muzdarip durumdaki yüz milyonlarca insana zarar veren, dışlayıcı bir ekonomik sisteme destek vermiÅŸ oluyorlar.

Öte yandan meritokrasi, yani liyakate dayalı sistem de bir masal. Dünyanın en zenginleri, servetlerini çok çalışmalarına borçlu değil. Dünyadaki milyarderlerin yarısından fazlası, servetlerini ya miras yoluyla ya da yolsuzluk ve adam kayırmanın çokça yaşandığı sektörlerden elde etmiş.

Ä°yi haber ÅŸu ki, bu yanlışlar düzeltilebilir. Cesur, mantıklı ve uygulanabilir çözümler zaten var. Yüzde 99’luk kesim için çalışan bir ekonomi yaratmak, ulaşılabilir bir hedef. Ãœstelik, Ä°ngiltere’deki Brexit referandumu, ABD ve Filipinler’de Donald Trump ve Rodrigo Duterte’nin kazandığı seçim zaferleri ve Güney Afrika’da iktidardaki Afrika Ulusal Kongresi’ne yönelik desteÄŸin gerilemesi gibi geçtiÄŸimiz yıl yaÅŸanan siyasi çalkantıların da gösterdiÄŸi üzere, bunun zamanı çoktan geldi de geçti. Bahsi geçen tüm bu örneklerde kitleler yaÅŸadıkları hayal kırıklığını dile getiriyordu.

Yaşadığımız dünya giderek daha istikrarsız ve şiddet dolu bir hale geliyor. Yoksullar -özellikle de kadınlar- diğer kesimlerden daha değersiz görülüyor. Oysa eşitsizliğin gittikçe arttığı bu trendi tersine çevirmek herkesin menfaatine. Sadece şanslı bir azınlığın değil, herkesin menfaatine çalışacak bir ekonomide her şey fazlasıyla yetecektir. Ama mevcut yolda yürümeye devam edersek, yoksulluğu yok etmek için şimdiye kadar yaptığımız çalışmaları da baltalamış oluruz.

Sorumlu ve duyarlı liderlik

Bu yılki Dünya Ekonomik Forumu toplantısının ana teması “Sorumlu ve Duyarlı Liderlik”ti. Refahın meyvelerinden herkesin faydalanabileceÄŸi bir dünya yaratma konusunda hükümetlere büyük rol düşüyor, ama -çoÄŸu Davos’taki toplantıya katılan- süper zenginlere de öyle.

Almaları gereken mesaj açık: Daha kapsayıcı bir ekonomi oluşturmak için yeniden bölüşüm şart. Yoksulluğu sona erdirmek için hükümetler zenginliğin küçük bir azınlığın elinde toplanmasına engel olmalı. Bunun için de sadece vergi kaçıranlar üzerinde baskı kurmakla kalmamalı, varlık ve yüksek gelire uygulanan vergileri de arttırmalı. Bu sayede hem fırsat eşitliği sağlanmış, hem de sağlık, eğitim ve istihdam yatırımları için milyarlarca dolar kaynak yaratılmış olur.

Ancak yeniden bölüşüm tek başına yeterli değil. Herkes için refah sağlayabilmek, ekonomik modelimizi değiştirmemizi gerektiriyor. Hükümetler, piyasa güçlerini ve teknolojik değişimi kendi başarısızlıklarına mazeret olarak göstermekten vazgeçmeli. İşletmeleri, verecekleri kararların toplumsal etkilerini dikkate almaya zorlamalı, teknolojik gelişime yön vermeli, piyasaları ücretlerin ve kurumlara uygulanan vergilerin aşağı çekilmesini önleyecek şekilde düzenlemeliler.

İnsanlık, daha iyisini yapacak yetenek ve beceriye sahip. Salt bazı insanlar statükodan kâr ediyor diye, işe yaramayan bir ekonomiyi kabul etmek zorunda değiliz. Demokrasi bu değil. Hem siyasi hem de ekonomik açıdan mantıklı olan, önceliği insana vermek ve herkesin şanslı olduğu, kimsenin unutulmadığı bir dünya yaratmak.

*   *   *   *   *

Winnie Byanyima, Oxfam International İcra Direktörü, insan hakları savunucusu ve kadın hakları uzmanı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.